Prof. Norman Finkelstein, İsrail karşıtı söylemleri nedeniyle çok tartışılan bir figür
T24 Haber KoordinatörüMetin Kaan Kurtuluş, Prof. Norman Finkelstein ile 24.com.tr’de “İsrail’in Hamas’ı yok etmeyi istediğini söylemesi ironik, çünkü onu kendileri yarattı!” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
TÜHA Haber olarak aşağıya alıntılıyoruz.
“Gazze’deki gençler ablukadan önce bir hayat hatırlamıyor; Ne geçmişleri, ne bugünleri, ne yarınları var bu insanların…”
“Bence şu noktada İsrail’in Gazze toplama kampındaki uygulamasının soykırım suçuna denk olduğu konusunda ciddi bir şüphe olamaz”
Bu sözler, bir dönem Türkiye’de misafir akademisyenlik de yapan ABD doğumlu Yahudi profesör Norman Finkelstein’a ait. Kendisi İsrail-Filistin çatışmasını çalışan en tanınmış akademisyenlerden biri. Annesi ve babası 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından toplama kampına gönderilen Finkelstein, birçok insanın fikir beyan etmekten kaçındığı konularda konuştu, İsrail karşıtı söylemleri nedeniyle çok tartışılan bir figür haline geldi. 2008 yılında “Lübnan’da düşman grup temsilcileriyle bir araya geldi” iddialarıyla ziyarete geldiği İsrail’den sınır dışı edildi ve 10 sene boyunca ülkeye girmesi yasaklandı. Kendisi bu suçlamaları reddetti, ancak akademide o yıllarda giderek büyüyen İsrail-Filistin ayrışmasının sembol isimlerinden biri haline geldi.
T24’e konuşan Finkelstein, İsrail’in 7 Ekim’deki Hamas saldırısından sonra başladığı karşı saldırılarda Hamas’ı değil, sivil halkı hedef aldığını söyledi. Hamas’ı İsrail’in kendisinin yarattığını söyleyen Finkelstein, bunu sadece İsrail’in Birinci İntifada sırasında Filistin Kurtuluş Örgütü’ne karşı Hamas’a verdiği destek sebebiyle söylemediğini, başka bir pencereden baktığını söyledi:
“O yüzden İsrail her ‘Hamas’ı yok etmek istiyoruz’ dediğinde okuyucularınız şunu aklında bulundurmalı: İsrail, en temel yönüyle Hamas’ı yarattı. Çünkü özellikle gençler olmak üzere Gazze halkına başka seçenek, bir umut bırakmadı. Bu insanların ne geleceği ne geçmişi var çünkü çoğu ablukadan öncesini hatırlamıyor. 20 yaşında birini düşünülen, abluka 18 yıldır devam ediyor. Ne geçmişleri, ne bugünleri, ne yarınları var bu insanların. O yüzden Gazze’de Hamas’a katılmanın şeref, statü ve intikam alma olasılığı hissi sağlaması şaşırtıcı olamaz. O yüzden İsrail, Hamas için Gazze’de üye topladı.“
Finkelstein, “İsrail’in Hamas’ı yok etmeyi istediğini söylemesi ironik çünkü onu kendileri yarattı!” dedi.
7 Ekim’de sınırını geçerek İsrail sokaklarına saldıran Hamas’ın, hayatlarında ilk kez o gün Gazze’nin dışına çıktıklarını söyleyen Finkelstein, “Gazze’dekilerin bir toplama kampına hapsedilip sefalete ve ölüme terk edildiğini herkes biliyordu ve kimsenin umrunda değildi” ifadelerini kullandı.
İsrail’in Gazze sınırında yaptığı yığınağa rağmen kara harekatını ertelediğini vurgulayan Finkelstein, İran ve Hizbullah’ın tehditlerinin İsrail’i sınırladığını söyledi. Finkelstein, “İsrailliler kaliteli hayata alışık. Batılılaştılar; gece kulüplerini seviyorlar, seyahat etmeyi seviyorlar, ailelerini seviyorlar ve dolayısıyla ölmek istemiyorlar. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi diye bir yargıda bulunacak değilim. Sadece Gazze’de ölmek istemiyorlar.” dedi.
Finkelstein’ın T24’ün sorularına verdiği yanıtlar şöyle…
“İsrail’in Gazze’de yaptıkları soykırım suçuna denk”
– 7 Ekim’de gerçekleşen Hamas saldırılarından sonra İsrail, Gazze Şeridi’ne “tamamen abluka” dedikleri şeyi uygulamaya başladı. Karar Gazze’deki sivil nüfusa su, gıda ve elektrik sağlanmaması anlamına geliyor ve bu da akıllara Orta Çağlar’daki kuşatmaları getiriyor. Bu savaş kurallarının ihlali anlamına gelmez mi?
Bunun tartışmalı bir konu olduğunu bile düşünmüyorum. Cevap çok basit ve açık. Uluslararası hukukta savaş suçunun farklı seviyeleri var.
Savaş suçu denilen niteleme var, insanlığa karşı suç denilen niteleme var ve en büyükleri de soykırım suçu. Bence şu noktada İsrail’in Gazze toplama kampındaki uygulamasının soykırım suçuna denk olduğu konusunda ciddi bir şüphe olamaz. Yapmanız gereken tek şey İsrail Başbakanı Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı tarafından ilk günde yapılan açıklamaları yan yana koymak. Başbakan Netanyahu “uzun bir savaşa hazır olmalıyız” dedi.
İsrail’in Gazze’ye yaptığı son büyük saldırı Temmuz-Ağustos 2014’teki “Koruyucu Hat Operasyonu” idi. Bu operasyon 51 gün sürdü. Netanyahu,- tırnak içinde söylüyorum- bu “operasyonun” eşsiz uzunlukta olacağını söylüyor. Yani 51 günden uzun süre devam edecek.
Savunma Bakanı ise Gazze’ye gıda, su, elektrik ve yakıt sokulmasına izin verilmeyeceğini söyledi. Bu, Gazzelilerin en az 51 gün, büyük ihtimalle de daha uzun süre önemli yaşamsal gereksinimlerine erişimi olmayacağı anlamına geliyor.
Bu iki açıklamayı yan yana koyduğunuzda İsrail’in Gazze’de yarısı çocuk 2.1 milyon insana karşı bir soykırım savaşı yürüttüğü sonucuna varmak zorundasınız.
“İsrail’in Hamas’ı yok etmeyi istediklerini söylemesi ironik
çünkü onu kendileri yarattılar!”
– Eğer İsrail dediği gibi Hamas’ı yok edebilirse, bu İsrail-Filistin çatışmasının çözümünde bir rol oynayabilir mi?
İsrail’in operasyonel planlarına bakmak zorundayız. İsrail hedeflerinin ne olduğunu söylerse söylesin onların operasyon planları bu saldırının Hamas’ı değil, Gazze halkını hedef aldığını gösteriyor. Sadece ablukadan da söz etmiyorum. İsrailliler son birkaç gündür intikam için sivil nüfusu hedef aldıklarının sinyallerini veren açıklamalar yapıyor. Mevcut Filistinli can kaybı şu anda kaç?
– 2 bin 500’ü aştı.
Yani demek ki İsrail’in 7 Ekim’de yaşadığı can kaybı sayısının iki katına ulaşıldı. Demek ki bu bir intikam savaşı. Göze göz bile değil, bir göz için birkaç göz. Bu değinilmesi gerekilen ilk önemli nokta.
İkincisi ise İsrail’in bilfiil Hamas’ı kendisinin yaratmış olması. İsrail’in Hamas’ın ilk kurulduğundaki başarısına katkı sağladığı iddialarından da söz etmiyorum, ki bu iddialar da yerinde. Çünkü Hamas, Birinci İntifada sırasında kurulduğunda İsrail, Filistin Kurtuluş Örgütü’ne karşı bir karşı denge yaratmak istedi. Bu yüzden İsrail Hamas’ı çeşitli yollardan teşvik etti. Büyümesinin önüne geçmeye çalışmadılar diyelim. Ancak bundan söz etmiyorum, çok farklı bir yerden yaklaşıyorum.
Gerçek şu ki, 2006’dan bu yana Gazze nüfusu bir toplama kampına hapsedildi. Çok nadir istisnalar dışında kimse ne girebiliyor, ne kimse çıkabiliyor. İnsanlar açlık diyetiyle yaşıyor. İnsani örgütlere göre Gazze nüfusunun yarısı, teknik terimlerle ağır gıda güvencesizliği şartlarında yaşıyor. Gazze nüfusunun yarısı işsiz, gençler arasında bu oran yüzde 60’larda. Bu bildiğim kadarıyla dünyanın herhangi bir noktasındaki en yüksek işsizlik oranlarından biri. Bütün bu faktörleri peş peşe eklediğinizde; çaresizlik, umutsuzluk ve depresyon hislerini yaşayan Gazzeli genç erkeklerin sonunda Hamas’a katılmasının bir sürpriz olmaması lazım. Ayrıca Hamas’a katılınca şeref ve statü sahibi olduklarını hissettiklerini; ayrıca sabah yataktan çıkmak için bir gerekçe buldukları düşüncesini de göz önünde bulundurmak istiyor.
O yüzden İsrail her “Hamas’ı yok etmek istiyoruz” dediğinde okuyucularınız şunu aklında bulundurmalı: İsrail, en temel yönüyle Hamas’ı yarattı. Çünkü özellikle gençler olmak üzere Gazze halkına başka seçenek, bir umut bırakmadı. Bu insanların ne geleceği ne geçmişi var çünkü çoğu ablukadan öncesini hatırlamıyor. 20 yaşında birini düşünün, abluka 18 yıldır devam ediyor. Ne geçmişleri, ne bugünleri, ne yarınları var bu insanların. O yüzden Gazze’de Hamas’a katılmanın şeref, statü ve intikam alma olasılığı hissi sağlaması şaşırtıcı olamaz. O yüzden İsrail, Hamas için Gazze’de üye topladı.
Bu sebeple İsrail’in Hamas’ı yok etmeyi istediklerini söylemesi ironik çünkü onu kendileri yarattılar!
– Peki bu söyledikleriniz doğrultusunda şunu sorayım: Hamas gibi bir grup yok edilebilir mi? Çünkü bu anlattıklarınızdan bir döngü olduğu, insanların büyüyüp yine Hamas’a katılabileceği anlaşılıyor. Hamas yok olsa bile yerine bir başka grup kurulmayacak mıdır?
İnsanlar istediği kadar “baskının olduğu yerde direniş vardır”, veya benim jenerasyonumda yaygın olan “A luta continua” (Portekizce: Mücadele devam ediyor) sloganlarına sığınabilir. Bu sloganların doğruluğu da var, bunu inkar etmek istemem. Çin Devrimi ve Çin Komünist Partisi’nin lideri Mao Zedong’un da kullandığı, benim gibi Maocuların gençliğinde dile getirmeyi sevdiği “Haklı dava mutlaka kazanır” sözü de var. Dediğim gibi, bunda da doğruluk payı var. Ancak insanların da yenilebilen ve yok edilebilen varlıklar olduğu gerçeği de var. Gazze’deki tüm insanların haritadan kaldırılması da bir olasılık. Tümüyle yok edilirlerse Hamas küllerinden doğamayacaktır. Bu fiziksel bir gerçek. (devam edecek-“Gazze’de olanlardan da Ukrayna’da olanlardan da ABD sorumlu”)
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı (TÜHA)’nın bakış açısını yansıtmayabilir.