enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
12:39 Bazı CHP milletvekillerinin Meclis’te İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı engellemeye yönelik provokasyonuna tepkiler sürüyor
12:14 Bakan Yerlikaya: Yasa dışı bahisle ilgili 9 bin 780 tutuklama yaptık
12:05 Türkiye, yağışlı sistemin etkisine giriyor
11:55 ‘Yenidoğan çetesi’ davasında savunmalar sürüyor
00:07 Zeynep Sönmez: ‘Kupayı kaldırırken yaptıklarımın mutluluğu kadar vazgeçtiklerimin duygusallığını da yaşıyorum’
00:06 ABD Temsilcisi Hochstein Hizbullah’la ateşkes sağlamak üzere İsrail’e gidiyor
00:05 ABD’ye iş ve yeni hayat hayaliyle gelen Türkler arasında kayıp vakaları dikkat çekiyor
00:05 Yunanistan’da hayat pahalılığını protesto için işçiler 24 saatlik genel greve gitti, halk sokağa indi
00:04 ABD Ukrayna’ya 275 milyon dolarlık yeni askeri yardım açıkladı
00:03 AB’nin 5 büyük üyesinden Ukrayna’ya destek: “ABD yardımı azaltırsa mali ve askeri yardıma hazırız”
00:03 Suriye: “İsrail’in Palmira kentine düzenlediği saldırıda 36 kişi öldü”
00:01 Erdoğan: “Trump’ın savaşları bitirme söylemine inanmak istiyor, adımlar atmasını bekliyoruz”
00:01 Kongo’nun İstanbul Fahri Konsolosu İlyas Keskin
12:42 Nizip Ticaret Odası, Gaziantep Oda/Borsaları ortak meclis ve istişare toplantısına katıldı
12:01 Nizip TOBB Ortaokulu ile eğitimde yeni bir adım atıyor
11:45 TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’ndan Nizip Ticaret Odası’na ziyaret 
11:24 Sosyal medya platformları karşılıklı küfür ve hakaret arenası olmamalıdır
00:06 Irak’ın kuzeyinde 3 terörist etkisiz hale getirildi
00:05 Birleşmiş Milletler’in (BM) Gıda İsraf Endeksi Raporu’na göre, dünyada her yıl 1,05 milyar ton gıda israf ediliyor
00:05 Mahkeme ev giderlerine katılmayan eşi tam kusurlu buldu
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Rapor: Türkiye’nin Anayasa Birikimi ve Anayasal Vesayet

Rapor: Türkiye’nin Anayasa Birikimi ve Anayasal Vesayet
18.11.2023
A+
A-

Ankara Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak Anayasa Hukuku, Siyasi Partiler Hukuku ve Anayasa Yargısı derslerini veren ve SETA Ankara bünyesinde yeni anayasa, hükümet sistemleri, yargı ve insan hakları alanlarında çalışmaları bulunan Cem Duran UZUN, “Cumhuriyet’in Yeni Yüzyılına Yeni Anayasa” konusunda hazırladığı raporda, “Türkiye’nin Anayasa Birikimi ve Anayasal Vesayet”i hakkında da görüşlerini şöyle aktardı.

TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency

SETA Araştırmacı yazar Cem Duran UZUN, Yayın Danışma KuruluTürkiye’nin Anayasa Birikimi ve Anayasal Vesayet Anayasa hukuku literatüründe Türk anayasa tarihinin, ilk anayasal belge olarak kabul edilen 1808 Sened-i İttifak ile başlatıldığını belirterek, Sened-i İttifak’ının birer anayasal belge olan Tanzimat ve Islahat fermanlarının takip ettiğini ve ilk yazılı anayasa olarak Kanun-i Esasi’nin ise 1876’da kabul edildiğini söyledi.

Türk anayasa tarihi konusundaki bu tarihlerin Türkiye’nin hiç de hafife alınamayacak bir anayasacılık birikimine sahip olduğunu gösterdiğine ifade eden Cem Duran UZUN, şunları söyledi:

“Bu tarihlere göre ülkemizde anayasacılık fikri yani devlet iktidarının sınırlanması, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması düşüncesi Sened-i İttifak ile doğduktan sonra çeşitli aşamalardan geçerek günümüze kadar gelişmiştir.

1876 tarihli Kanun-i Esasi kanunlardan üstün ve katı olması sebebiyle biçimsel bir anayasa özelliği taşımıştır. Ayrıca devletin kuruluşunu ayrıntılı bir şekilde düzenlemiş ve temel hakları o dönemki koşullar itibarıyla tanımıştır. Yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatları konusundaki güvenceleri ise neredeyse günümüz standartlarını sağlamıştır.

Anayasanın ilk şeklinde yasama ve yürütme halen büyük oranda padişaha bağımlı olsa da 1909 değişiklikleri ile o dönemki standartlara göre tam bir anayasal monarşinin kurulduğu ve parlamenter demokrasinin tüm anayasal kurumlarının hukuki anlamda düzenlendiğini söylemek mümkündür.

İkinci Meşrutiyet itibarıyla kuvvetler ayrılığı, parlamenter monarşi ve demokratik kurumlar açısından en iyi anayasal düzenlemelerden birisinin Kanun-i Esasi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Teşkilatı Esasiye Kanunu nedir?

İstiklal Savaşı koşullarında hazırlanan ve 23 maddelik kısa bir anayasa olan 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, Kanun-i Esasi’yi yürürlükten kaldırmamış ve bu dönemde ikili anayasa düzeni söz konusu olmuştur.

Yeni bir devletin ihtiyacını karşılamayacak olan ve sadece geçiş döneminde uygulanan bu Anayasa, 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun kabul edilmesi ile birlikte yürürlükten kaldırılmıştır.

1921 ve 1924 anayasaları mevcut Parlamento tarafından hazırlanıp kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur. Bu anayasalar için özel bir kurucu meclis oluşturulmadığı gibi olağan yasama organı olan Meclis tarafından hazırlanan bu metinler için referandum usulüne de başvurulmamıştır.

1924 Anayasası genel hükümleri, devletin kuruluşu, temel haklar, anayasanın üstünlüğü ve katılığı konusundaki düzenlemeleri ile bir anayasanın sahip olması gereken temel unsurlara sahiptir. 1924 Anayasası, 1946’ya dek tek partili dönemde ve sonrasında ise 27 Mayıs 1960 Darbesi’ne kadar çok partili dönemde uygulanmış ve bazı eksiklerine rağmen çok partili demokrasinin ihtiyaçlarını da karşılamıştır.”

1960 darbesi, darbe mahkemeleri ve demokratik siyaset (1) | Independent Türkçe

Araştırmacı yazar Cem Duran UZUN, Demokrat Parti (DP) iktidarına yönelik 1960 Darbesi’nden sonra DP’lilerin tutuklandığını ve kanuni hakim güvencesine aykırı bir şekilde kurulan Yüksek Adalet Divanı isimli “olağanüstü mahkeme”de yargılandıklarını hatırlatarak,  şöyle devam etti:

“1960 Darbesi demokratik hukuk devletini bütünüyle askıya alarak siyasi ve sosyal hayatta kalıcı etkiler bırakmıştır. Yargı, Yassıada Mahkemeleri ve benzeri uygulamalarla eşi görülmemiş biçimde politikleşmiş, askeri elitler için ordunun siyasete müdahalesi kanıksanmış ve gayrimeşru bir siyasi düzen halka dayatılmıştır.

Bu askeri darbeyle birlikte Türk siyasetinin sonraki on yıllarını esaret altına alan darbeci menhus bir gelenek başlamış ve vesayetçilik kurumsallaşmıştır.

13 Kasım 1960 - MBK kendini feshedip bu 14 üyeyi görevden alarak tekrar kuruldu. | Yurtsever

Darbeyi gerçekleştiren subaylardan oluşan Milli Birlik Komitesi (MBK), yeni anayasayı hazırlamak amacıyla MBK ve Temsilciler  Meclisinden oluşan bir Kurucu Meclis oluşturmuştur. Temsilciler Meclisi ise devlet başkanı, MBK üyeleri, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP), iller, barolar, basın, meslek örgütleri, üniversiteler ve yargı gibi kuruluşlardan gelen temsilcilerden oluşmuştur.

Görüldüğü üzere 1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis, genel oya dayanan ve tek dereceli seçimlerle halk tarafından seçilen bir meclis değildir. Neticede DP’nin dışlandığı bu Kurucu Meclis tarafından hazırlanan metin halkoyuna sunulmuş ve geçerli oyların yüzde 61,5’inin evet oyunu alarak yasalaşmıştır”.

“Hazırlanışı itibarıyla bakıldığında 1961 Anayasası bir askeri darbe sonrasında askeri rejim döneminde, toplumun geniş bir kesimi dışlanarak asker ve sivillerden oluşan bir Kurucu Meclis tarafından hazırlanmış ve referandumda kabul edilerek yürürlüğe koyulmuştur” diyen SETA Araştırmacı yazar UZUN, “Anayasa hukuku ve siyaset bilimi literatüründe 1961 Anayasası’nın temel felsefesi ve getirdiği yenilikler genellikle olumlu karşılanmaktadır” dedi.

“Anayasanın üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığını tesis ettiği, daha özgürlükçü bir anayasal düzen kurduğu ve sosyal hakları güvence altına aldığı vurgulanmaktadır” diyen Cem Duran UZUN,  ancak bütün bunların yanında 1961 Anayasasının askeri bir darbenin ürünü olmasının sonucunda vesayetçilik başta olmak üzere birçok sorunla doğduğunu ve Vesayetçiliğin, siyaset ve siyasetçiye güvensizliği ifade eden ve siyasi iktidarı belli bürokratik denetleme mekanizmaları ile denetlemeyi ve sınırlamayı amaçlayan bir devlet anlayışı olduğunun altını çizdi.

Yazar Cem Duran UZUN, “Elbette anayasalar siyasi iktidarı sınırlandırmayı ve bu sayede temel hakları korumayı amaç edinirler. Ayrıca günümüzün çoğulcu demokrasileri, çoğunluğun yönetimini azınlığın haklarını korumak amacıyla sınırlar. Ancak anayasacılık ve çoğulcu demokrasi dilinin arkasına saklanan vesayet anlayışı, siyasi iktidarın demokratik yönetme yetkisini elinden almayı ve sınırlandırmayı amaçlamıştır” dedi.

“Vesayetçiliğin korumak istediği hak ve özgürlükler değil siyasi iktidar karşısında konumlandırdığı “devlet iktidarı ve ideolojisi” olduğuna dikkat çeken yazar Cem Duran UZUN, 1961 Anayasası’ndaki vesayetçi izleri şu şekilde sıralanabileceğini aktardı:
• Yasama organı (TBMM); Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu olarak ikiye bölünmüş ve Cumhuriyet Senatosunda doğal ve atanmış üyelere yer verilmiştir. Buna göre Cumhuriyet Senatosu tamamen seçilmiş üyelerden oluşmamaktadır. MBK üyeleri ve eski cumhurbaşkanları ölene kadar doğal üyedir. Ayrıca Anayasa cumhurbaşkanına kontenjan senatörü adı verilen on beş üye atama yetkisi tanımıştır. Böylece sayıları toplamda otuz sekiz olan Senatodaki bu atanmış ve tabii üyeler ciddi bir ağırlık oluşturmuştur.
• Cumhurbaşkanlığı teorik olarak siyaset üstü ve tarafsız bir devlet başkanlığı makamı olarak düzenlenmiş olsa da uygulamada vesayetin bir parçası haline getirilmiştir. 1961 Anayasası dönemindeki üç cumhurbaşkanı da (Cemal Gürsel, Cevdet Sunay ve Fahri Korutürk) asker kökenlidir.
• Anayasa birçok hükmünde askeri otoritenin sivil otorite karşısındaki konumunu güçlendirmiştir. Genelkurmay Başkanlığının Başbakanlığa bağlanması ve Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) anayasal konumu dikkat çeken düzenlemelerdir.
• Tasfiyeler ve ödüllendirmeler ile dizayn edilen yargı, “devlet iktidarı”nın ve vesayetin bir parçası olarak konumlandırılmıştır. Yargı zaman zaman temel hak ve özgürlüklerin korunması yerine vesayet sistemini ve onun temel ideolojisini/değerlerini siyasi iktidarlara karşı koruma görevini öncelemiştir.

12 Mart Muhtırası - Vikipedi

Cem Duran UZUN, Anayasa’daki bu vesayetçi izlerin 1970’teki 12 Mart Muhtırası sonrasında yapılan 1971 ve 1973 anayasa değişiklikleri ile güçlendiğini hatırlatarak, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin (DGM) kurulduğunu ve MGK’nın anayasal sistemdeki konumu güçlendirildiğini, ancak bu değişikliklere rağmen devam eden siyasal krizler ve çatışmaların 12 Eylül 1980 Darbesi’ne giden yolu açtığını dile getirdi.

1980 Darbesi ile yönetime el koyan Milli Güvenlik Konseyi’nin, 1961 Anayasası’nı yürürlükten kaldırıp yeni anayasa hazırlıklarına başladığını belirten Yazar UZUN, “1961 Anayasası’nın hazırlık sürecinde olduğu gibi, 1982 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis de asker ve sivillerden yani darbeyi yapan Milli Güvenlik Konseyi ve Danışma Meclisinden oluşmuştur.

Danışma Meclisi üyeleri, siyasi parti üyesi olmayan kişiler arasından Milli Güvenlik Konseyince atanmıştır. Konsey, Danışma Meclisinin 160 üyesinin 40’ını doğrudan, 80’ini ise illerden gösterilen üçer adaydan birisini seçmek suretiyle belirlemiştir.

Danışma Meclisinin hazırladığı ve son şeklini Milli Güvenlik Konseyinin verdiği anayasa metni, 7 Kasım 1982 günü halkoyuna sunulmuş ve özgür bir ortamda yürütülmeyen kampanya sonucunda yüzde 91,37 evet oyuyla kabul edilmiştir” dedi.

1982 Anayasasının, 1961 Anayasası’na göre daha ayrıntılı, katı ve özgürlükler karşısında otoriteyi güçlendiren bir anayasa olduğunu söyleyen SETA Araştırmacı yazar Cem Duran UZUN, bu özelliklerinin yanında vesayetçilik anlayışını daha da güçlendirdiğinin görüldüğünü belirterek ve bu yönde yapılan düzenlemeleri de şu şekilde sıralanabileceğini kaydetti:
• Önceki dönemde olduğu gibi hep askerlerin oturacağı beklenen Cumhurbaşkanlığı makamı daha da güçlendirilmiş ve gerçek bir vesayet makamı haline getirilmiştir.
• Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ve diğer yüksek yargı organlarının (Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve AYİM) üyelerinin seçiminde cumhurbaşkanına belirleyici bir rol tanınarak bu organların vesayetin parçası olması istenmiştir.
• Benzer şekilde Yükseköğretim Kurulu (YÖK) başkanı ve üyeleri ile üniversite rektörlerinin belirlenmesinde cumhurbaşkanı etkili kılınarak yükseköğretime de aynı vesayetçi rol biçilmiştir.
• MGK’nın anayasal sistemdeki rolü daha da güçlendirilmiştir.
• Sivil siyaset alanı özellikle parti yasakları ile daraltılarak vesayete alan açılmıştır.

“1961 ve 1982 anayasalarının her ikisi de askeri darbelerden sonra ve askeri rejimler altında hazırlanmıştır” diyen Cem Duran UZUN, aralarında bazı farklar olmakla birlikte iki anayasanın da asker ve sivil iki meclisten oluşan kurucu meclislerin ürünü olduğunu ve bu meclislerin sivil kanadının serbest seçimlerle belirlendiğini ifade etti.

“Anayasa taslaklarının hazırlanmasında vatandaşların, sivil toplum örgütlerinin veya siyasi partilerin katılımı ya hiç olmamış ya da çok sınırlı gerçekleşmiştir” diyen SETA Araştırmacı yazar Cem Duran UZUN, “Askeri yönetime yakın düşüncedeki kişilerden oluşturulan meclislerin hazırladıkları metinler öncesinde ve sonrasında kamuoyunda özgürce tartışılmamıştır. Hazırlık sürecinde katılım ve müzakerenin sağlanmadığı bu anayasalar, hiçbir zaman yeterli demokratik meşruiyete kavuşamamış ve toplumsal kabul görmemiştir” dedi.

Gazeteci* Ataner YÜCE

***

Yazar hakkında

CEM DURAN UZUN
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde lisans, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku
Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora eğitimlerini tamamladı. Doktora tez çalışması “Anayasa Hukuku Açısından Siyasi Partilerin Finansmanı” başlığıyla yayımlandı. 2006-2007 arasında University of North Carolina at Charlotte’ta (UNCC) bir yıl süreyle misafir araştırmacı olarak bulundu. Uzun yıllar Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde araştırma görevlisi ve öğretim üyesi olarak çalıştı. Halen Ankara Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak Anayasa Hukuku, Siyasi Partiler Hukuku ve Anayasa Yargısı derslerini vermektedir. SETA Ankara bünyesinde yeni anayasa, hükümet sistemleri, yargı ve insan hakları alanlarında çalışmalar yürütmektedir. Ayrıca bu konularda çok sayıda Türkçe ve İngilizce kitap, makale, rapor ve analiz kaleme almıştır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.