Sonbaharın gündemi ve HDP faktörü
HDP ‘anahtar rolü’ iddiasına dayanarak 6lı masayı daha sık baskı altına alacak söylemler kuruyor.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN & SETA Genel Koordinatörü
Yaz aylarında hız kesmeyen iç siyasi gündem sonbahar aylarında yeni bir hareketliliğe aday.
Uluslararası gelişmelere de bağlı olarak enflasyonla mücadele ve iktidarın alacağı tedbirlerin sıklıkla konuşulacağı malumumuz.
Halihazırda 2023 seçimlerinin yaklaşmasının tüm siyasi partiler ve aktörler için temel belirleyici olduğu bir dönemdeyiz zaten.
Güncel polemikler ve karşılıklı eleştiriler gün geçtikçe artıyor.
Adayı belli olan Cumhur ittifakı açısından seçmene umut verecek toparlayıcı politikaların ve söylemlerin geliştirilmesi hızlanacak.
Muhalefetteki cumhurbaşkanı adaylık yarışı ve ortak söylem-politika belirleme çalışmaları açısından ise sonbahar ayları 6lı masa üzerinde baskının artacağı dönem olacak.
6lı masanın cumhurbaşkanı aday adayları arasındaki rekabette gelinen durum şu şekilde:
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, belediye başkanları İmamoğlu ve Yavaş’ın isimlerini geri plana iterek kendi adaylığı ihtimalini güçlendirdi.
“Bay Kemal” tabirini kabullenmesi bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında rakip olma isteğinin yansıması olarak görüldü.
Kılıçdaroğlu’nun işini kolaylaştırmada HDP de önemli rol oynuyor.
HDP’li isimler peş peşe sağ siyasetten gelen Akşener ve Yavaş isimlerinin cumhurbaşkanı adaylığını zayıflatan açıklamalarda bulundular.
Bununla birlikte Kılıçdaroğlu’nun muhalefetin ortak adayı olmasının önünde hala zorluklar var.
İP’in aday ile ilgili “seçilebilme şartı” CHP çevrelerinde de karşılık buluyor.
Dahası, 2023 seçimlerinde kendisini “kilit” hatta “anahtar” olarak tanımlayan HDP de henüz Kılıçdaroğlu’nu destekleyebileceği bir yerde görmüyor.
En son HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Eren, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile ilgili olarak “şimdiye kadar açıkladıklarıyla beklentilerimizi karşılamıyor. Bunun çok çok ötesine geçmesi gerekiyor” dedi.
HDP’nin beklentisi iki katmanlı: “Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin sorunlarına dair çözüm önerileri” ve HDP’yi de dahil edecek bir “iktidar paylaşımı” teklifi.
Ayrıca, CHP ile birlikte hareket eden Millet İttifakı’ndaki partilerin “asgari düzeyde HDP’nin çözüm önerilerine sahip çıkması” bekleniyor.
Suriye ve Irak’ta asker bulundurma tezkeresine “hayır” diyen Kılıçdaroğlu bu talepleri karşılamada bir mesafe alsa da hala HDP’nin yeterli diyebileceği bir noktadan hayli uzakta.
6lı masa ise henüz “Kürt sorununu” tartışma cesareti gösterebilmiş değil.
GP bu konuyla ilgili çalışmasını paylaşırken CHP’nin hazırlandığı söylenen rapor kayıplarda.
HDP ise “anahtar rolü” iddiasına dayanarak 6lı masayı daha sık baskı altına alacak söylemler kuruyor.
Bir yandan HDP eski eş genel başkanı Demirtaş, 2014 ve 2015’te uymadığı “Türkiyelileşme” söylemini tazeleyerek muhalefetin “Kürt açılımı” yapmasına uygun bir tartışma ortamı oluşturmaya çalışıyor.
Diğer yandan mevcut eş genel başkanlardan Sancar, “muhalefet partilerinin Öcalan ile görüşmeyi talep etmesi gerektiğini” söylüyor.
Bu gidişat önümüzdeki aylarda “Kürt sorunu” etrafında daha fazla konuşacağımızı gösteriyor.
Muhalefetin hazırlıklarını paylaştığı yoğun bir tartışmayı bekleyebiliriz.
Ancak bunun HDP’nin istediği gibi “büyük bir hesaplaşma” kıvamında olup olmayacağı belirsiz.
Bu hesaplaşmaya girmek 6lı masanın kendi içinde zorlandığı bütünlüğü de mevcut milliyetçi seçmen desteğini de ciddi riske atar.
Kılıçdaroğlu şimdiye kadarki kendi ismini öne çıkarma ve 6lı masayı toplama performansına yoğun bir kimlik tartışması başlatmadan HDP desteğini almayı da ekleyebilir mi?
Göreceğiz.
Ancak üzerindeki gerilim ve baskının artması ise kaçınılmaz.
Türkiye’nin Suriye operasyonu ve HDP kapatma davasının seyri de bu tartışmanın mahiyetini etkiyecek bir yerde.
Muhtemel uluslararası gelişmelerin etkilerinin de denkleme eklenmesi gerekli.
Zira sonbahar aylarında dünya gündemi de hareketli geçmeye aday.
Kasım’da ara seçimlere giden ABD ile Çin arasındaki Tayvan çekişmesinin yanı sıra Avrupa’nın enerji krizinin derinleşmesinin getireceği siyasi istikrarsızlıklar, dünya ekonomilerinde resesyon, Rusya-Ukrayna savaşında yeni bir tırmanma ve Batı-Rusya ilişkilerinde yeni yaptırımlar ilk akla gelen muhtemel riskler.
[TÜHA Haber Ajansı, 01 Ağustos 2022]