SPD Başkanı Yıldız: Su Yönetimi havza ölçeğinde kurumsal kapasitesini geliştirmeli
Türkiye yarı kurak bir iklim kuşağında yer alan ve düzensiz yağış rejimine sahip bir ülkedir. Nüfusumuzun hızla artması, kırdan kente göç, kirlilik ve iklim değişikliği su kaynaklarımızı büyük oranda baskılayan unsurlardır.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Konuk Yazar Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun YILDIZ’ın kaleme aldığı “Su Yönetimi havza ölçeğinde kurumsal kapasitesini geliştirmeli” başlıklı yazısının detayı:
Türkiye’de uzun yıllar boyunca su kaynaklarının geliştirilmesi konusunda çok önemli adımlar atıldı. Kurumlar gelişti. Ancak uzun dönem boyunca su konusunda birbirinden bağımsız projeler geliştirdik. Bütçe yetersizliği ve kurumlararası koordinasyon eksikliği nedeniyle projeleri süresi içinde tamamlayamadık. Su kaynaklarını geliştirme politikamız öncelikle oluşmuş olan ihtiyaçların süratle karşılanmasına yönelikti. Bu anlayış tek tek proje bazında uygulamalara yol açtı. Ayrıca su yönetiminde arz yönetimi öne çıktı ve sosyo-politik faktörlerin etkisi ile talebi düzenleyici mekanizmalara yer verilmedi. Yaygın siyasi kadrolaşma sonucu su yönetimi ile sorumlu kurumlarının kimlikleri, hafızaları ve kurumsal doğru karar alma sistemleri erozyona uğradı.
Halen Türkiye’nin su yönetimi kurumsal olarak çok başlı, çok parçalı, koordinasyon eksikliği içinde bir yapı olarak tanımlanıyor. Bunun giderilmesi ve su yönetimindeki diğer yasal eksikliklerin tamamlanması, suyun havza ölçeğinde bütünleşik yönetimi için yaklaşık 10 yıl önce başlatılan Su Yasası Taslağı hazırlama çalışmaları ise halen sonuçlanmadı. Diğer taraftan 2011 yılında kurulan Su Yönetimi Genel Müdürlüğü havza ölçeğinde koruma ,su tahsisi, taşkın yönetimi, kuraklık yönetimi gibi birçok strateji ve eylem planlama raporu hazırladı. Ancak bu planlar etkin bir şekilde uygulamaya geçirilemedi.
Çeşitli kurumlarca ayrı ayrı üretilen su politika ve yatırım programları mükerrer uygulamalara ve kaynak israfına neden olmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arasında DSİ Genel Müdürlüğü ile Su Yönetimi Genel Müdürlüğü arasında yetki çakışmaları bulunmaktadır, Su kaynaklarının korunması ile ilgili toplumsal farkındalık yeterli değildir. Kurumlar arası koordinasyon zayıftır. 30 kanun ve ikincil düzenlemeden oluşan su mevzuatının sadeleştirilmesi gereklidir. Uzun zamandır hazırlığı yapılan Su Kanunu Taslağı TBMM’den hala geçirilememiştir. Türkiye’nin su kaynakları geliştirilmesi ve su hizmetleri yönetimi için uygun bir finansman modeline ihtiyaç vardır Ayrıca 2019 yılında yayınlanan Ulusal Su Planında belirtildiği gibi Türkiye’nin su politikalarını etkin bir şekilde havza ölçeğinde uygulamaya geçirecek güçlü ,etkili bir kurumsal altyapı ihtiyacı da vardır.
Ülkemiz yarı kurak ,yarı nemli bir iklim kuşağında dönemsel olarak bölgesel kuraklıklar yaşayan bir ülkedir. Kuraklık ,etkileri uzun vadede ortaya çıkan ve genellikle yavaş gelişen sinsi bir afettir. Son dönemde bazı bölgelerimizde kurak dönemlerin daha sık ve daha şiddetli olarak yaşandığını ve yerleşmeye başladığını görüyoruz. Bu da devam eden tarımsal kuraklıklar şeklinde çiftçilerimizi çok olumsuz etkilemektedir.
Çiftçilerimizin önünde tarımın yapısal sorunları ,yüksek girdi maliyetleri, çiftçilikle uğraşan nüfusun yaşlanması ve iklim değişikliği etkisi gibi bir dizi sorun bulunmaktadır. Bunlardan özellikle iklim değişikliği sadece yağışlarda azalma değil aynı zamanda yağışlarda ve sıcaklıklarda mevsimsel kaymalar gibi olağandışı meteorolojik koşullar yaratarak ürün verimliliğini büyük oranda düşürmektedir.
Çiftçimizin önündeki en önemli sorunlardan biri iklim değişikliğinin ortaya çıkarttığı belirsizlikler ve bunun sonucunda artan ekonomik risklerdir. İklim bilimciler önümüzdeki dönemde özellikle Akdeniz ve Kıyı Ege bölgelerinde meteorolojik ve hidrolojik kuraklığın artabileceğini belirtiyorlar. Bu da bağlantılı olarak tarımsal kuraklığa dönüşerek çiftçileri olumsuz etkileyecektir.
İklim değişikliği etkileri artarak sürer ve gerekli önlemler alınmazsa ilgili Kamu kurumlarının yöneticilerinin de belirttiği gibi bazı nehir havzalarımızda 2030 yılında su açığı oluşacaktır. Art arda gelen kurak dönemler ve aşırı sıcaklar tarımsal üretimde verimi ve kaliteyi düşürecektir. Özellikle kuru tarım ürünlerinin üretimi iklim değişkenliğinden çok daha fazla etkilenecektir. Kuru tarım arazilerinde çimlenme ve gelişme problemi , zararlılarda artış ve toprak verimliliğinde azalma yaşanacaktır. Tarımsal üretimde ve verimdeki kayıplar gıda enflasyonunu arttıracak ,çiftçilerin , tüketicilerin ve ülkenin ekonomisi zarar görecektir.
İklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkilerini inceleyen projelerin sonuç raporlarında ve uzmanlar tarafından yapılan bilimsel çalışmalarda özellikle Ege ve Akdeniz bölgesinin yağışlarda azalma ve sıcaklıklardaki artıştan daha fazla etkilenebilecek bölgeler olduğu görülmektedir. Bunun yanısıra Trakya ,Güney Marmara, Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu bölgeleri de su 25-30 yıllık bir gelecekte su bütçesinde açık verecek bölgeler olarak görülmektedir.
Nasıl bir politikaya ihtiyaç var !
Kuraklığın çiftçilerimiz ve tarımsal üretimimiz üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için kısa vadeli önlemler olarak “tarımda iklim değişikliğine uyum fonu” oluşturulmalıdır. Ayrıca düşük gelirli çiftçilere iklim değişikliğine uyum desteği sağlanmalıdır. İklim bazlı dinamik tarımsal sigorta yaygınlaştırılmalıdır.
Biz Su Politikaları Derneği olarak “Su Verimliliği için 3K” prensibini savunuyoruz. Bunlar su havzalarını ve su kaynaklarını Koruma, suyu en verimli şekilde Kullanma ve su yönetiminde Kurumsal Kapasiteyi Geliştirme olarak sıralanabilir. Koruma, Kullanma ve Kapasite geliştirme yaklaşımımız , su verimliliği için yapılması gerekenleri anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.
Koruma ve kullanma konusunda yasal eksikliğin tamamlanması, toplumsal bilincin arttırılmasına yönelik eğitim ve bilinçlendirme çabaları gereklidir. Bunun yanısıra suyun katılımcı bir anlayışla ve daha verimli yönetilebilmesi için kurumsal kapasitenin geliştirilmesi de önem taşımaktadır. Ayrıca bu kapsamda uzaktan algılama sistemleri, yapay zekâ uygulamaları ve nesnelerin internetinin su yönetiminin bütün bileşenlerinde kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
Bu nedenle Su Yönetiminde Kurumsal Kapasiteyi Geliştirme Eylem Planı hazırlanmalıdır. Bu plan kapsamına Büyükşehir Belediyelerinin Su ve Kanalizasyon İdareleri Genel Müdürlükleri de dahil olmak üzere, DSİ, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Ziraat Odaları, Sulama Kooperatifleri, Sulama Birlikleri de alınmalıdır.
Su ve sulama yönetiminde yaşadığımız sorunları çözmek için öncelikle hazırlanan planları nehir havzası ölçeğinde etkin bir şekilde uygulayacak bir kurumsal yapı oluşturmak gerekecektir. Tüm bu politikalar 2019 yılında kabul edilen Ulusal Su Planımızda yer almaktadır. Uygulama için tarımsal üretimi önceleyen sürekli bir siyasal iradeye ihtiyaç bulunmaktadır.