Su Politikaları Derneği (SPD) Başkanı Yıldız, ‘Su Yönetiminde Ekolojik ve Teknolojik Dönüşüme Uyum için hazırlık yapmalıyız’
ANKARA-TÜHA HABER / İnş Müh. DSİ Eski yöneticisi ,Su Politikaları Uzmanı, TEMA Bilim Kurulu Üyesi, IYTE Öğretim Görevlisi Dursun Yıldız, ‘IPCC’nin 6. Değerlendirme Raporu’nu Su Politikaları açısından yorumladı.
Anlama dönemini tamamlayıp tehditleri önleme dönemine geçmeliyiz
İzmir Yüksel Teknoloji Enstitüsü (IYTE) Öğretim Görevlisi Dursun Yıldız, (TÜHA) TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, Su yöneticileri ve su kullanıcılarının toplum olarak artık suyun önemini anlama döneminden, ortaya çıkan tehditleri önleme dönemine geçmek zorunda olduğuna dikkat çekti.
Dursun Yıldız, bu aşamaya geçmek için nüfus artışının, kirlilik, kırsaldan kentlere göç gibi bir çok nedenin yanına uzun dönemdir sonuçlarının yaşandığı olağanüstü meteorolojik olaylar ve iklim değişikliğinin de eklendiğinin altını çizdi.
‘Hükümetlerarası İklim Değişikliği‘ Panelinin 1988’de Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde oluşturulduğunu hatırlatan Yıldız, “33 yıldır çalışıyor. 195 ülkenin üye olduğu IPCC düzenli aralıklarla alanında uzman bilim insanlarınca hazırlanan iklim değişikliği değerlendirme raporları yayımlıyor. Bugüne kadar 6 adet Değerlendirme Raporu yayımladı. Yayımladığı her raporda durumun bir öncekinden daha riskli hale geldiğine dikkat çekti” dedi.
Dursun Yıldız, IPCC’nin altıncı ve sonuncu değerlendirme raporunu 9 Ağustos 2021’de yayımladığını belirterek, IPCC’nin, raporla uluslararası kamuoyunu iklim değişikliğinin mevcut durumu hakkında bilgilendirirken hükümetleri de iklim değişikliği ile mücadele konusunda daha hızlı ve etkili adımlar atmaya davet ettiğini açıkladı.
Son Raporda sera gazı salımının arttığı, küresel bölgesel sıcaklıkların çok hızla yükseldiğine dikkat çekilen raporda, ortalama sıcaklıkta sanayi öncesi döneme göre 1,5 0C artış hedefini tutturmanın artık mümkün olmadığı belirtiliyor. Ayrıca yağış rejimi ve desenlerin değişmekte olduğu, kurak dönemlerin sıklaşacağı, olağanüstü meteorolojik olayların artacağı ve şiddetli yağışların sıklaşacağı öngörüleri daha net olarak vurgulanıyor.
Sürdürülebilir Su Yönetimi
Sürdürülebilir Su Yönetimi’nin, Ekonomik, Ekolojik, Sosyolojik hedefler arasındaki dengeyi dikkate alarak bütünleşik, katılımcı, şeffaf bir şekilde yapılabileceğine dikkat çeken İzmir Yüksel Teknoloji Enstitüsü (IYTE) Öğretim Görevlisi Dursun Yıldız, şunları söyledi:
“Ancak gerek merkezi kurumlarda gerekse yerel yönetimlerdeki su ve atık su yönetimi anlayışımız, ekoloji-ekonomi dengesini sağlamakta zorlanmış ve çoğu zaman ekolojiden ödün vermiştir. Bu ödünlerin verilmesine zorunlu olunduğuna yönelik çeşitli nedenler de sıralanabilir. Hatta bunların bazıları kabul de edilebilir. Ancak doğanın bu tahribatını görerek aynı yönetim anlayışını sürdürmek kabul edilemez.
Yeterli ve sürekli olarak temiz suya ulaşım ve sağlıklı bir çevrede yaşamak temel bir canlı hakkıdır. Ancak bunu savunmak yetmez. Uygulayabilmek gerekir ve bunun uygulamada gerçekleşmesi katılımcı, toplumcu-gerçekçi bir politikaya ihtiyaç gösterir. Fakat bunun aksine ekonomik ve politik nedenlerle popülist politikalar uygulanmakta ve sivil toplum kuruluşları genellikle göz ardı edilmektedir”.
Düşünce Değişikliği Gerekli
Dursun Yıldız, bugün su kaynaklarımızı toplumsal ve ulusal çıkarlarımızı dikkate alarak kullanmak, yönetmek için kullanıcılar ve yöneticiler olarak bir düşünce değişikliğine ihtiyaç olduğunun altını çizerek, “Bu değişikliği yenilikçi tüm gelişmeleri ulusal ve toplumsal çıkarlarımızı önceleyerek gerçekleştirmeliyiz. Suyun sadece temini anlayışından suyun bütünleşik olarak yönetimi anlayışına geçmeliyiz” şeklinde dile getirdi.
Atık su yönetimi, su yönetiminin vazgeçilmez bir parçası
“Özetle ; popülist su temini politikaları yerine, suyun toplumcu gerçekçi ekosistem tabanlı olarak yönetimi politikalarına geçmemiz lazım” diyen Yıldız, “Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek hatasını sürdürmemeliyiz. Bunun ulusal, ekonomik, sosyal ve toplumsal bedeli ağır olmaya başlamıştır. Atık su yönetimi, su yönetiminin vazgeçilmez bir parçasıdır. Su yönetiminin tüm alanları gibi atık su yönetiminde de paradigma değişikliğine ihtiyacımız var” dedi.
Burada atık suyu arıtıp deşarj etmek yerine suyun geri kazanımına yönelmemiz gerektiğini ifade eden Dursun Yıldız, “Artık kirli su, atık su kavramı yerine “arıtılarak tekrar kullanılması gereken su” kavramını kullanmaya başlamalıyız. Bunu sadece kısıtlı olan suyun tekrar kullanımı için değil, doğanın kirlilikten korunması için yapmalıyız. Ülkemizde arıtılarak geri kazanılan suyun ya doğrudan endüstri veya tarımsal amaç için ya da yeraltı suyu rezervuarları ve uygun yüzeysel sulara depolanarak dolaylı olarak kullanımını amaçlamalıdır” şeklinde aktardı.
Yıldız, bunları gerçekleştiren bazı sanayicilerimizin bulunduğunu, ancak bunun yaygınlaşmasının gerekli, bunun da sadece teknik ve ekonomik imkanlar sorunu olmayıp, bir ekoloji tabanlı düşünme kültürü oluşturma konusu olduğunu dile getirdi.
Yeraltı sularımız Çok Değerli
“Yeraltı sularımız en stratejik ve en değerli su kaynaklarımız” olduğunu belirten İzmir Yüksel Teknoloji Enstitüsü (IYTE) Öğretim Görevlisi Dursun Yıldız, şöyle dedi:
“Herkes aynı fikirde ama koruma ve verimli kullanım açısından ilerleme kaydedemiyoruz. Biz Su Politikaları Derneği olarak bu konuyu yazdığımız raporlarla sürekli gündemde tutmaya çalışıyoruz. Yeraltı sularımızın yüzde 85’i tahsis edilmiş durumda. Ancak yeraltı suyu havzalarının kullanım beslenim dengesini koruyamıyoruz. Sadece izliyoruz ve seviyenin düştüğünü açıklıyoruz. Bunun temel nedeni ruhsatsız kuyular ve kontrolsüz çekimler. Burada sanayinin kuyularında kısmen bir denetim sağlandı ama tarımsal sulamada bu denetim sağlanabilmiş değil”.
Dursun Yıldız, yeraltı sularımızın seviyelerinin barajlardaki gibi herkes tarafından görünür olmayışının da aşırı kullanımı arttırdığını kaydederek, “Gözden ırak denetimden uzak oluyorlar. Kentlerimizin içme ve kullanma suyunun yaklaşık yarısı, yeraltı suyundan çekiliyor. Geçen sene yaşadık üç büyük kentimizde barajların düşen su seviyeleri büyük endişe yarattı ve yakın takip altına alındı. TV ekranlarında her gün altyazı ile bilgilendirme yapıldı. Ancak aynı dönemde beslenemeyen yeraltı suyu havzalarındaki düşüşten hiç haberimiz olmadı. Hiçbir TV kanalında altyazı da geçmedi bu seviye düşüşleri. Ama aslında Türkiye’nin kentsel nüfusunun yarısının su ihtiyaçlarını karşılamak için aynı işlevleri gören yeraltı suyu rezervlerimiz de azaldı” dedi.
Türkiye’nin su yönetiminin en acil konusunun sadece yasaklayıcı tedbirlerle olmadığına değinen Yıldız, ama havza ölçeğinde bütüncül ve katılımcı bir yönetim anlayışıyla acil önlem alınmasını istedi.
Dursun Yıldız, “Çünkü geç kalırsak yeraltı sularımızı kalite ve miktar açısından geriye getirmek çok uzun zaman alacak ve bize çok pahalıya mal olacak. Şimdi ne yapılmalı sorusu akla gelebilir.. Suyun akılcı planlı ve verimli yönetimi konusunda alınması gereken her türlü tedbir en anlaşılır şekilde devletin Havza Koruma, Havza Stratejik Planlama, Havza Yönetim, Ulusal Su Planı gibi birçok planında yer alıyor. Ancak tozlu raflardan indirilip katılımcı ve şeffaf bir anlayışla uygulamaya geçirilmesi gerekiyor” dedi.
Doğa Temelli Çözümler ve Yeşil Dönüşüm
”Önümüzdeki dönemde su yönetiminin dikkate alması gereken en temel kavramlarından ikisi doğa temelli çözümler ve su-enerji-gıda ve ekoloji ilişkisi olacak” diyen Yıldız, “Katılımcılık, şeffaflık, bütünleşik yönetim anlayışı zaten olmalı artık bunları saymıyorum. Bunları geçmiş olmamız lazım ki ekosistem dengesine verdiğimiz zarar ile doğanın kendisini bizden koruma refleksinin gazabına uğramayalım. Bunun için su yönetiminde İngilizcede nexus olarak geçen bu bağlantıyı ve koordinasyonu gözeten bir anlayışa ihtiyacımız var. Bunu su havzası ölçeğinde bütünleşik bir anlayışla yapabiliriz. Diğer taraftan dikkat ederseniz artık su-enerji-gıda ve ekoloji alanlarının her biri teker teker ulusal güvenlik konusu olarak kabul ediliyor. Yani ulusal güvenlik politikalarının ana konuları oldular. Bu durum ülkelerin bu sektörlerin bağlantıları üzerinden işbirliği arayışları yaratabileceği gibi bu sektörlerin güvenlikleştirilmesi sonucunu da doğurabilecektir. Biz de bu sonucun kolaylıkla ortaya çıkabileceği bir coğrafya olan Ortadoğu ile sınır aşan sular ilişkisi olan bir ülkeyiz. Ancak biz su kaynaklarımızı bölge barışı ve istikrarı için kullanma politikamızı sürdürmek zorundayız. Bunun için de bölgenin su yönetiminde yenilikçi ve yönlendirici ülkesi olmak gibi yüksek politika hedefleri koymalıyız. Burada da disiplinler arası bir düşünce tarzını ve su yönetiminin yenilikçi temel kavramlarını dikkate almamız gerekli” olduğunu açıkladı.
Değişime Uyum İçin Hazırlık Yapmalıyız
İzmir Yüksel Teknoloji Enstitüsü (IYTE) Öğretim Görevlisi Dursun Yıldız, Dünya’daki dijital dönüşümü, doğa tabanlı su yönetimi anlayışını, yeşil dönüşümü, yeşil mutabakatı, enerji-su-gıda-ekoloji ilişkisinin, uygulanmasının önündeki eşikleri daha çok konuşmalı ve bunlar için gerekli hazırlıkların yapması gerektinin altını çizdi.
Bunun için birçok kurum ve kuruluşta bu konulardaki gelenekselleşmiş, hantal çalışma anlayışının da değişmesi gerektini ifade eden Dursun Yıldız, “Uzun zamandır birçok konuda neyi hangi amaçla yaptığımızı hiç düşünmeden yapıyoruz” dedi.
Yıldız, elde edilen sonuçların etkisi ve uygulama alanının da yetersiz kaldığına vurgu yaparak, bunlar için birçok kuruluşta çalışma yapılıyor beklentisiyle kaybedilen zamanın topluma ve ülkeye çıkacak olan faturasının da ağır olacağını ve arabayı atın önüne bağlayarak ilerlemeyi beklemenin topluma çok şey kaybettirdiğini kaydetti.
[TÜHA Haber Ajansı, 30 Aralık 2021]