Sufi ve İslam Geleneklerinde Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk
TÜHA HABER / Ortadoğu üzerine yapılan siyasi ve sosyolojik analizlerin oryantalist bir bakış açısını yansıttığı, Batı kaynaklı kavram ve teorilerle Ortadoğu’yu anlamanın/açıklamanın mümkün olmadığı Ortadoğulu akademisyen ve siyasetçiler tarafından sıklıkla dile getirilmektedir. …
Ortadoğu üzerine yapılan siyasi ve sosyolojik analizlerin oryantalist bir bakış açısını yansıttığı, Batı kaynaklı kavram ve teorilerle Ortadoğu’yu anlamanın/açıklamanın mümkün olmadığı Ortadoğulu akademisyen ve siyasetçiler tarafından sıklıkla dile getirilmektedir.
Batılı düşünür ve bilim insanları tarafından geliştirilen yönetim ve toplum modellerinin Ortadoğu toplumlarının kompleks sosyal ilişki ağı ve Batı’ya hiç benzemeyen devlet-birey ilişkisini açıklamaya yetmediği aşikardır.
Tüm bu tartışma ve eleştirilere rağmen bölgenin kendi kültür ve kimliğini yansıtan analiz çerçeveleri yeterince gelişememiştir. Yapılan çalışmalar daha ağırlıklı olarak Ortadoğu’daki çatışmaların kökenini Batılı güçlerin çıkar çatışmalarına ve doğal kaynakların ve/veya toprakların paylaşımına dair açıklamalar olarak literatürdeki yerini almıştır. Dolayısıyla, bölge halklarının tarihsel süreç içinde geliştirdiği kimlik ve kültürlerin yansıması olan kavramsal ve analitik çerçeveler akademik literatürde hak ettiği yeri bulamamış, Ortadoğu ya oryantalist bir yaklaşım ile ya da bölgedeki çatışmalardan dolayı Hobbesvari bir siyasi topluluk olarak tanımlana gelmiştir.
Bu çalışmada Ortadoğu’nun sadece çatışma üreten bir yapı ve aktörler ağı olmadığı, Ortadoğu’nun toplumsal harcında çatışma çözümü ve arabuluculuk öğelerini de içeren bir kültürel altyapı olduğu iddia edilmektedir.
Bu çerçevede özellikle Sufi ve İslam geleneklerinde yer alan çatışma çözümü ve arabuluculuk pratikleri ve uzlaşma söylemleri ele alınarak bölgenin kendi kimliği ve kültüründen beslenen çatışma çözümü modellerinin geliştirilip geliştiremeyeceği tartışılacaktır.
İslamın çatışma çözümü yaklaşımından esinlenilerek ortaya çıkan ve İslam hukukunun ve Osmanlı hukukunun temel taşlarından biri olan arabuluculuk uygulamaları da örnek olarak ele alınacaktır. Tartışmaya geçmeden önce kültürün çatışma analizi ve çatışma çözümünde nasıl bir değişken olarak yer aldığı tartışılacaktır.
Bir Çatışma Analizi Değişkeni Olarak Kültür Kültür hem çatışma analizinde hem de çatışma çözümü analizlerinde ele alınan değişkenlerden biri olarak sıkça karşımıza çıkmaktadır. İlgili literatüre bakıldığında Moore (1974), Gilady ve Russett (2002) çatışan aktörlerin siyasal kültürlerinin çatışma çözümü sırasında oynadığı rolü ele alırken, Bercovitch ve Elgström (2001) de çatışma yönetimi süreçlerini analiz ederken ulusal kültürün etkilerini tartışırlar.
En genel anlamıyla kültür, aktörlerin çatışma nedenleri, çatışmanın tarafı olan diğer aktörleri ve onların niyetlerini algılamaları üzerinde belirleyici bir ol oynar. Kültürün çatışma çözümünde merkezi bir rol oynayıp oynamadığı sıkça tartışma konusu olsa da çatışma analizinin yapılabilmesi ve çatışma çözümlerinin başarılı olabilmesi için kültürel faktörlerin ele alınması üzerinde genel bir mutabakat vardır.
Kültür faktörünün uluslararası güvenlik üzerine etkilerini araştıran Katzeistein (1996), Barnett ve Finnemore (1999) ve Kier (1995) milli kültürün ve toplum-devlet arasındaki ilişkilerin inşa edildiği siyasal kültürün bir devletin güvenlik-işbirliği ve çatışma gibikonulardaki pozisyonlarını belirlemedeki rolünü ele almışlardır.
Tüm bu çalışmalar göstermektedir ki toplumsal kültür, çatışmalarda olduğu kadar çatışma çözümü süreçlerinde de siyasal kültür ve stratejik kültür kadar etkin bir değişken olarak önümüze çıkmaktadır.
Tüm bu çalışmalar arasında en dikkat çekici olanlardan biri Ho Wong Jeong’un tarafların çatışmalara ve çatışma çözümüne yaklaşımlarını düşük bağlamlı kültür – yüksek bağlamlı kültür bağlamında analiz ettiği çalışmasıdır (2008, 29-30).
Jeong’a göre yüksek bağlamlı kültür çerçevesinde davranış geliştiren aktörler sosyal ilişkilere atfedilen anlamlar ve diğerlerinin ne düşündüğüne önem veren vaziyeti kurtarıcı taktikler geliştirdiğini öne sürer.
Öte yandan düşük bağlamlı kültür çerçevesinde hareket eden aktörler daha kurumsal, hukuksal kurallar doğrultusunda hareket ederler (Jeong 2008). Jeong’un ayrımı sadece çatışma çözümüne tarafların yaklaşımını değil çatışma çözümü araçlarının mahiyetini de etkiler.
John Paul Lederach’a (1995) göre arabuluculuk sisteminde düşük bağlamlı kültür çerçevesinde yaklaşan aktörler formel arabulucuları tercih ederken, yüksek bağlamlı kültür çerçevesinden bakan aktörler geleneksel arabulucuları tercih edebilmektedir.
Yüksek bağlamlı kültürlerde çatışan tarafların iyi tanıdığı, sözü dinlenen ve iki tarafın da güvenini kazanmış biri arabulucu olarak tercih edilirken, düşük bağlamlı kültürlerde daha kurumsal, her iki tarafa eşit mesafeli davranabilen, nötr aktörler arabulucu olarak tercih edilir.
Çatışma çözümü ile ilgili pratiklere ve çatışma çözümü analizlerine bakıldığında çatışma çözümünde, uluslararası çatışma çözümünde uygulanmaya çalışıldığı tarzda evrensel ilkelerin geçerli olmadığı, kültürel ve etnik etmenlerin işin içine girdiği bu sebeple de batı modeli çatışma çözümü uygulamalarının azımsanmayacak bir kısmının başarısız olduğu tartışılmaktadır (Salem 1997; Abu Nimer 2003; McConnel 1995).
Bu kapsamda Oliver Ramsbotham (2005) kitabında batı modeli çatışma çözümleri ile birlikte İslam ve Budizm’de de çatışma çözümü metotlarını da ele alır. Paul Salem’in (1997) derleme kitabı da Arap dünyasındaki çatışma çözümü örneklerini ve çatışma çözümü girişimlerini tartışır.
Salem’inkine benzer bir çalışma Benjamin MacQueen’in (2009) Lübnan ve Cezayir örneklerini tartıştığı “Arap Dünyasında Siyasal Kültür ve Çatışma Çözümü” başlıklı çalışmasıdır.
Bu ve buna benzer çalışmalarda gerek çatışma çözümü alanında gerekse barış çalışmaları alanında sunulan modellerin ve analitik çerçevelerin evrensel uygulamalar olarak sunulmasını eleştirirken başta siyasal kültür ve stratejik kültür olmak üzere kültürel kodların çatışmanın tarafı olan uluslararası aktörlerin çatışma çözümüne yaklaşımları üzerindeki etkilerini ele almaktadır.
Doç. Dr. Bezen Balamir COŞKUN
***
[TÜHA Haber Ajansı, 04 Ekim 2020]