Suriye: Çok Boyutlu Bir Sorun
Gazi Üniversitesi Siyaset ve Sosyal Bilimler Bölümü’nde doktora öğrencisi ve Uluslararası Diplomatik İlişkiler, Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği (UDİAD) Uluslararası Siyaset Analisti Zahraa GHAZİ, Suriye krizinin, mezhepsel, ulusal, bölgesel ve uluslararası dinamiklerin yanı sıra siyasi, askeri ve güvenlik boyutlarının iç içe geçtiği karmaşık bir sorun olduğuna dikkat çekti.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Uluslararası Diplomatik İlişkiler, Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği’nin (UDİAD) Uluslararası Siyaset Analisti Zahraa GHAZİ, kaleme aldığı “Suriye: Çok Boyutlu Bir Sorun” başlıklı yazısında, her tarafın gerçeğin yalnızca bir kısmına tutunduğunu ve diğer tarafların bu gerçekliği reddettiği bir ortamda, krizin çözümüne yönelik çabaların daha da güçleştiğinin altını çizdi.
Suriye Krizinin Irak’a Etkileri
“Suriye krizinin Irak üzerindeki yansımalarını değerlendirmek için Halep gibi belirli bölgelerdeki durum ile Suriye-Irak sınırındaki gelişmeler arasında bir ayrım yapmak gerekmektedir” diyen (UDİAD) Analist Zahraa GHAZİ, Mevcut durumda en büyük tehdit, sınırdaki güvenlik risklerinde yatmaktadır. Suriye muhalefetinin askeri hareketleri, iç meselelerini Suriye rejimiyle sınırlı tuttuğundan, Irak topraklarına yayılma olasılığı son derece düşük” olduğunu vurguladı.
Zahraa GHAZİ, Irak açısından asıl zorluğun, IŞİD’in bu gelişmeleri istismar ederek sınır bölgelerindeki, özellikle de Cezire ve Badiye gibi bölgelerde, güvenlik açıkları yaratma çabası bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Ancak IŞİD bunu gerçekleştirebilir mi? Bu sorunun cevabı, Irak hükümetinin aylardır uyguladığı geniş kapsamlı güvenlik tedbirlerinde yatmaktadır. Söz konusu tedbirler; askeri güçlerin artırılmasını, gözetleme kuleleri kurulmasını, elektrikli tel örgüler çekilmesini, beton bariyerler oluşturulmasını ve tünel ve gizli geçitlerin kontrol altına alınmasını içermektedir. Her ne kadar küçük çaplı ihlaller olasılığı bulunsa da, bunların büyük ölçüde kontrol altında tutulduğu görülmektedir”.
Bölgesel Hareketlilik ve Yansımaları
Öte yandan, Türkiye’nin, Suriye muhalif güçlerinin askeri hareketliliğini kullanarak hem Suriye’nin kuzeyindeki hem de Irak’ın kuzeyindeki güvenlik manzarasını yeniden şekillendirme fırsatı elde ettiğini hatırlatan (UDİAD) Analist Zahraa GHAZİ, bu adımın yalnızca Suriye Demokratik Güçleri üzerindeki doğrudan etkilerle sınırlı kalmamış, aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın kuzeyindeki operasyonları nedeniyle terör örgütü PKK’nın terör eylemlerini sınırlandırdığını dile getirdi.
GHAZİ, “Türkiye ile Rusya arasındaki örtülü anlayış, Türkiye’nin Suriye’deki rolünü güçlendirmiştir. Özellikle Rusya’nın Ukrayna savaşıyla meşgul olması, Türkiye’nin mevcut durumu kendi lehine çevirmesine olanak tanımıştır. Türkiye’nin bu durumdan stratejik kazanımlar elde ettiği açık” olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin Gelecekteki Hedefleri
(UDİAD) Uluslararası Siyaset Analisti Zahraa GHAZİ, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin bölgedeki stratejik kazanımlarını artırmak için Menbiç gibi bölgelerde güvenli alanlar sağlamaya yönelik planlar yaptığının anlaşıldığını ifade eden (UDİAD) Analist Zahraa GHAZİ, “bu adım, PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki terör faaliyetlerini sonlandırmak ve Irak ile daha derin iş birlikleri geliştirmek için bir zemin oluşturabilir” dedi.
Türkiye’nin önümüzdeki dönemde Menbiç ve Tel Rıfat gibi bölgelerde askeri operasyonlar düzenlemesi beklenmektedir. Bu operasyonlar, Türkiye’yi Irak’ın kuzeyindeki benzer adımlara teşvik edebilir. Uzun vadede, Türkiye’nin Irak sınırını Suriye sınırı ile birleştirerek Akdeniz’e kadar uzanan ve 30 kilometre derinliğinde bir güvenlik hattı oluşturmayı hedeflediği görülmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu hedefi son açıklamalarında dile getirmiştir”.
Şam: Nihai Hedef
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şam düşmeden önce muhaliflerin hedefinin Şam olduğunu belirtmiştir” diyen Zahraa GHAZİ, bu hedefin yalnızca Esad’ın devrilmesiyle kalmayacağını ve birçok ülke ile stratejik ilişkilerin de yeniden şekillendireceğini aktardı.
Analist Zahraa GHAZİ, Şam’ın, bölgesel düzeninin yeniden şekillendirilmesi açısından kilit bir noktada yer aldığını açıkladı ve bu hedefe ulaşılmasının, İran’ın projelerine ciddi bir darbe vurmanın yanı sıra, Körfez ülkelerinin Suriye rejimi ile normalleşme girişimlerinin çökmesine neden olabileceğini ifade etti.
GHAZİ, “Şam’ın düşüşü, Esad sonrası dönemde yeni bir bölgesel sistemin temelini oluşturabilir ve bu sistemin taslağı uluslararası aktörlerle, özellikle de ABD ile koordinasyon içinde hazırlanabilir” dedi.
Sonuç olarak, Suriye krizinin yalnızca bir iç mesele olmaktan öte, bölgesel ve uluslararası çıkarların kesiştiği bir arena niteliğinde olduğunu belirten (UDİAD) Uluslararası Siyaset Analisti Zahraa GHAZİ, bu krizin, Irak ve genel anlamda bölge üzerindeki etkilerinin göz ardı edilemeyeceğini kaydetti.
***