enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Suriye’de YPG/PKK Denklemi ve Yeni Paradikma!

Suriye’de YPG/PKK Denklemi ve Yeni Paradikma!
23.01.2025
A+
A-

* 27 Aralık 2024’de İdlib’ten başlayan HTŞ harekâtının yıldırım hızı ile ilerlemesinin arkasında Batılı istihbarat operasyonlarının yolu açması ve İsrail’in son dönemde Esat’ı ve İranlı güçleri oldukça zayıflatması önemli rol oynadı.

* İdlib’te kurulan HTŞ’nin cihatçı üssü beklenmedik bir şekilde başarılı oldu ama Şam’a ilk girenler CIA’nın güneydeki tugaylarıydı.

-Prof. Dr. Sait YILMAZ-

TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency

Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler İngilizce bölümü öğretim üyesi ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü yazarı Prof. Dr. Sait YILMAZ, kaleme aldığı “Suriye’de YPG/PKK Denklemi ve Yeni Paradikma!”  başlıklı yazısında, 27 Aralık 2024’de İdlib’ten başlayan HTŞ harekâtının yıldırım hızı ile ilerlemesinin arkasında Batılı istihbarat operasyonlarının yolu açması ve İsrail’in son dönemde Esat’ı ve İranlı güçleri oldukça zayıflatmasının önemli rol oynadığına dikkat çekti.

Prof. Dr. YILMAZ, İdlib’te kurulan HTŞ’nin cihatçı üssünün beklenmedik bir şekilde başarılı olduğunu, ama Şam’a ilk girenlerin ise CIA’nın güneydeki tugayları olduğunu dile getirdi.

Ankara’nın, ideolojik başarı olarak gördüğü Suriye’deki yeni durumda İran’ın bıraktığı rolün Sünni projeksiyonunda konumunu güçlendirmek istediğini hatırlan Prof. Dr. Sait YILMAZ,  “Ancak, Türkiye’nin başka bir ülkenin coğrafyası ve yönetimini tek başına yönlendirmesi ve bunu Suriye’deki iç ve dış düşmanlarına rağmen sürdürmesi mümkün değil. Ankara’nın en büyük hatası HTŞ’yi kontrol edebileceğini zannetmesi oldu. El Kaide uzantısı El Nusra’nın ana omurgasını oluşturan HTŞ’nin arkasındaki güçler sırası ile S. Arabistan, ABD ve İsrail. HTŞ, Ankara’dan aldığı desteğe konjonktürel bakıyordu ve şimdi kendi gündemi var, Ankara’nın yükünü taşıyamaz. Var olması için Batılılara muhtaç ve ideolojisi için S. Arabistan’ı tercih ediyor. Kısaca Ankara, Fırat’ın doğusundaki YPG/PKK’yı HTŞ’ye havale etmiş olsa da HTŞ’nin buna ne gücü ne de niyeti var. Ankara, ABD’ye rağmen, Suriye’de direksiyona geçemeyeceğinden Yeni Paradigma’ya sarıldı. Yani PKK’sı ayıklanmış Kürtlerin devlet kurmasına göz yummaya hazırlanıyorlar. İçine girilen çıkmaz yeni bir Suriye için detaylı bir saha analizi gerektiriyor” dedi.

Suriye’de YPG/PKK Denklemi

“Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) ile AKP’ye bir Ortadoğu Konfederasyonu vaat edilmişti” hatırlatmasında bulunan Prof. Dr. YILMAZ,  BOP’a göre, Suriye ve Irak’taki bölünmelerden İsrail’e dost Kürt devletleri çıkacaktı. Şimdi eski plan ısıtılarak uygulanıyor ve Türkiye’ye gene bir havuç lazım. Zor durumdaki Ankara gene inanmaya hazır gibi. Yeni Suriye’de temel çelişki ABD ile Türkiye arasında yaşanıyor. İki ülke bugüne kadar silahlı isyanın yönetimi, Esat’ın gönderilmesi ve Suriye’nin çökertilmesi konusunda iş birliği yapsa da konu SDG-YPG/PKK konusuna gelince yollar ayrılıyor” değerlendirmesinde bulundu..

ABD’nin son yıllarda üç önemli işaret verdiğini ifade eden Prof. Dr. Sait YILMAZ, bunların üçünü şöyle sıraladı:

(1) Suriye’nin kuzeyindeki yapıyı, Irak’ın kuzeyi ile birleştirmek.

(2) Bu yapının Türkiye’deki Kürtlerle birlikte bir statü edinmesi.

(3) İran senaryosu içinde bu ülkedeki Kürtlerin de ABD askeri planın bir parçası olarak görev alması ve karşılığında onlara da bir özerk bölge kurulması.

Prof. Dr. Sait YILMAZ,  20 Ocak 2025’de başkanlık görevini devralan Trump’ın, önce “Suriye’nin anahtarı Türkiye’dir” dediğini hatırlattı ve daha sonra Trump’ın, Suriye’deki mevcut durumu değerlendirirken; “Suriye’de olanlara bakarsanız, Rusya zayıflamıştı, İran zayıflamıştı. O (Erdoğan) çok akıllı bir kişi. Adamlarını farklı şekillerde ve farklı isimlerle oraya gönderdi. (Suriye’nin) İçine girdiler ve ele geçirdiler. Olan bu” ifadelerini kullandığını aktardı.

Trump’ın arkasındaki Amerikan derin devletin, Türkiye’yi tamamen Suriye pisliğine bulaştırıp BOP’un Türkiye ayağını başlatmak istediğinin altını çizen Prof. Dr. YILMAZ, “Suriye’de işler bir şekilde ters giderse bunun sorumluluğunu Türkiye’ye yıkmış olacak. Trump’ın izleyeceği politikaların belirsiz ve radikal, davranışlarının da öngörülemez olduğu tecrübe edildi. Trump, ABD’nin Suriye’deki askeri varlığı konusunda “Bu konuda yorum yapamayacağım çünkü bu askeri stratejinin bir parçası. Ancak bu durum Türkiye’yi ilgilendiriyor” dedidiğini ifade etti.

Prof. Dr. Sait YILMAZ, Trump’ın Türkiye ve lideri hakkında söylediklerinin arka planında iki konunun öne çıkmasının ise ihtimal dâhilinde olduğunu açıkladı. Bunların:

– Bunlardan birincisi, İsrail’in Suriye’de devam ettirdiği işgali perdelemek ve onun güvenliği aleyhinde Türkiye’nin herhangi bir girişimini önlemek,

– İkincisi ise Suriye’deki SDG-YPG/PKK organizasyonunun ve bu kapsamdaki Kürt yapısının, ülkenin yeni şekillenmesinde de yer almasını sağlamak ve bunun Türkiye tarafından bir şekilde kabullenilmesi için zemin oluşturmak olabilir.

Prof. Dr. YILMAZ, Yeni Suriye’de SDG-YPG/PKK yapısının geleceği ile ilgili iki görüşün de ortaya çıktığını söyledi;

– Birincisi SDG’nin, Suriye’nin yeni şekillenmesinde federasyon/özerk bir yapıda, IŞİD bahanesiyle ABD’nin desteğiyle Suriye’nin %33’ündeki varlığını devam ettirmesidir.

– İkincisi ise askeri gücünün, Suriye Merkezi Yönetimi silahlı kuvvetlerinin bir parçası olarak kabul edilmesi kaydıyla Federe/Özerk bir Kürt yönetimi olarak yeni şekillenmede yer almasıdır.

Suriye yeni yönetiminin, hükümet dışında hiçbir silahlı grubun varlığına müsaade edilmeyeceği açıklaması dikkate alındığında, ikinci görüşün daha çok ihtimal dahilinde olduğunun anlaşılmakta olduğunu belirten Prof. Dr. Sait YILMAZ, Ancak, Taliban türevi bir yönetim kuracak HTŞ’nin daha önce savaştığı YPG/PKK ile entegre olması ve birlikte yaşaması kolay olmadığını, Üçüncü bir olasılık ise SDG-PKK/YPG’nin kendisini feshetmesinin, sadece Federe/Özerk bir Kürt yönetimi olarak yeni şekillenmede kendisine yer bulması olduğunu vurguladı.

ABD’nin, iki ayaklı bir plan güttüğünü ifade eden Prof. Dr. Sait YILMAZ, şunları söyledi:

“Birinci plan; öncelikle doğrudan güç kullanmaksızın Fırat hattında çatışmaları durdurmak. Amerikalılar ayrıca SDG’deki Arap bileşenlerin çözülmesini önlemeye çalışıyor.

İkinci plan, Kürt birliğini sağlamak. PYD çizgisindeki Kürt Yüksek Konseyi ile Barzanilerin desteklediği Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) 2012’de sağlanan Hewler Mutabakatı’na rağmen yönetimde ortaklık kuramamıştı”.

Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyinde istediği olmazda YPG/PKK’ya karşı HTŞ, SMO ile koordineli bir harekât yapabileceğini belirten Prof. Dr. YILMAZ, “Ancak, Arap aşiretlerin %90’ı HTŞ’yi desteklese de yani Türkiye’ye yakın gözükse de bunlar ABD ve İsrail tarafından para ve vaat ile satın alınabilir. HTŞ içindeki Araplar, Bedevi değildir ancak diğer bölgelerdekiler aşiret Arapları” olduğunu vurguladı.

Ankara, Amerikan güçleri sahadayken yapamadığı harekâtı Şam’dan bekliyor. Ayrıca Şam’da sadece Ankara söz sahibi değil. ABD başta olmak üzere başka aktörler de Amerikan yönetimi, Şam’da kontrol mekanizmalarına ihtiyaç duyuyor. Buradaki olası senaryoda, Türkiye’nin Kürtlerle olan gerilimlerini emecek bir formülün arandığını öngörebiliriz.

ABD Afrin’de olduğu gibi SDG’nin Fırat’ın batısında kesinlikle çatışmasını istemeyecektir. “Bu sizin savaşınız değil” diyecektir. Tel Rıfat, Şeyh Maksud, Eşrefiye, Tel Aran, Tel Hasel hatta Menbic Amerikalıların Kürtler lehine hesap yaptığı bir yer değil. Buralarda Türkiye’nin hamlelerini kendi oyun planında görüyor.

HTŞ ve HTŞ’nin başını çektiği Feth’ul Mubin koalisyonunun, Suriye Milli Ordusu bileşenleri ve güneydeki örgütler dâhil tüm silahlı gruplarla yeni Suriye ordusunu kurma hedefi var. Ankara, YPG’yle mücadeleyi şu aşamada HTŞ’ye havale etmiş görünse de Washington ile Fırat’ın doğusu-batısı için bir pazarlık yürüyor. Türkiye’nin ABD ile pazarlıkları, HTŞ’yi koşullandırma çabaları, farklı Kürt kanallar üzerinden SDG’yi sıkıştırma hamleleri ve İmralı’da Abdullah ÖCALAN’ı devreye sokma girişimleri tek bir hedefe kilitleniyor; PKK kadrolarının Suriye’den çıkarılması, SDG’nin dağıtılması ve özerklik statüsüne giden yolun kapatılması yani tam tasfiye. Bu süreçte YPG/PKK Komutanı Mazlum ABDİ, bazı tekliflerde bulundu. Kobani’nin silahlardan arındırılmasını önerdi. Ardından PKK kadroları dâhil yabancı savaşçıların Suriye’den çıkabileceğini söyledi. Sonra sınır kapılarını Şam’daki hükümete bırakabileceklerini belirtti.

Ankara’nın hesapları Batı ile hiç uyuşmadı ve şimdi bu ittifakı sürdürecek ortak çıkar olan Esat olmadığına göre, yeni durum bir ayrışma getirecek. Yaratılan IŞİD ve Sünni cihatçılar ile mücadele eden aslında ABD değil, İran’dı. Şimdi “yaratılan gerçeklik” yani IŞİD tehdidi yeni bir yüz ediniyor. Ülkenin istikrarı için HTŞ’nin toplumun tüm kesimleriyle etkileşime girmesi gerekli, bu başarılamazsa, tehdit altında hisseden “çoğu silahlanmış toplulukların” direnme olasılığının yüksek. HTŞ ve Suriye Milli Ordusu (SMO) uzun süre Suriye’nin en büyük silahlı muhalif grupları olarak konumlandı. HTŞ kuzeybatıdaki İdlib’i yönetirken Türkiye’nin desteklediği SMO birlikleri Halep çevresine yoğunlaştı. HTŞ ve SMO arasında geçmişte yer yer kanlı çatışmalara varan gerilimler de yaşandı. SMO’yu oluşturan bazı fraksiyonlar ve HTŞ arasında dönem dönem şiddetli çatışmalar yaşandı. Son olarak Ekim 2022’de çıkan çatışmalar, Türk ordusunun müdahalesiyle sonuçlanmıştı. HTŞ liderliğinde başlayan ve 8 Aralık’ta Beşar ESAT hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanan saldırılara, SMO şemsiyesi altındaki grupların da katıldığı aktarıldı. Ancak, Esat’ı devirme ortak hedefi gerçekleştirildikten sonra, gruplar arasında başta güç mücadelesi olmak üzere farklı gerilimler yaşanması riski var.

***

Yazar hakkında

Sait YILMAZ, 1961 yılında İzmit’te doğdu. Kabataş Erkek Lisesi’nde okuduktan sonra babasının tayini nedeni ile liseyi memleketi olan ISPARTA-Yalvaç’ta bitirdi. 1982 yılında Kara Harp Okulu’ndan Piyade Teğmeni olarak mezun oldu. 1984’de Eğridir Komando Okulu’nu bitirdi, Bolu ve Hakkâri’de Komando Bölük Komutanlığı yaptı. 1988 yılında ABD-Virginia’da Havadan İkmal Kursu’nu tamamladı. 1991’de Kara Harp Akademisi’ni bitirdi.

BOSNA-HERSEK’de 1994 yılında BM UNPROFOR Türk Barış Gücü’nde Harekât Subayı ve 1996 yılında Saraybosna’da NATO-SFOR’da Sivil-Asker İşbirliği Uzmanı olarak görev yaptı. 1997 yılında İTALYA-Roma’da NATO Savunma Koleji eğitimini tamamladı. 1998-2001 yılları arasında NATO (SHAPE) Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı Karargâhı BELÇİKA-Mons’da Kriz Yönetim Uzmanlığı görevi yaptı ve bu süre zarfında ALMANYA/Oberammergau’daki NATO Okulu’nda Kriz Yönetim Kursu Direktörü olarak “NATO’da Kriz Yönetimi” konferansları verdi.

1998-2000 yılları arasında ABD-Oklahoma Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Avrupa Programı’nda MA Eğitimi’ni tamamladı. 2000-2005 yılları arasında ise Gazi Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Doktora Eğitimi yaptı.

2006 yılında Silahlı Kuvvetlerden kendi isteği ile emekli olmayı müteakip, 2006-2011 yılları arasında Yrd. Doç. Dr. olarak Beykent Üniversitesi’nde Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM) Müdürü olarak görev yaptı. 2011-2014 yıllarında İstanbul Aydın Üniversitesi Ulusal Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (USAM) Müdürü olan Sait YILMAZ, 2012 yılında Doçent oldu. 2014-2016 yıllarında Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) bölümünde Türk Dış Politikasında Güncel Sorunlar, Uluslararası Güvenlik, Terörizm konularında dersler verdi. 2017 yılında Esenyurt Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) bölümüne Profesör kadrosu ile geçti.

Sait YILMAZ’ın güvenlik, savunma ve istihbarat konularında yayımlanmış 19 kitap ve 400’den fazla akademik makalesi bulunmaktadır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.