Suriyeliler ve Kuvayı Milliye Tartışması…
FETÖ ve PKK terörü ile mücadelede sınıfta kalan Türk solunun mülteciler konusunda İP’in peşine takılması CHP’nin ideolojik krizinin son sahnesi.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN & SETA Genel Koordinatörü
Dünyanın gündeminde olan düzensiz göç Türkiye’nin de ana konularından birisi. İç savaş sebebiyle ülkemize gelen 3.7 milyon Suriyeli sıklıkla muhalefetin dilinde. Özellikle son seçim dönemlerinde CHP ve İP, mülteci popülizmi ve ırkçılık üzerinden oy toplamaya çalıştı. Türk milletinin feraseti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği sayesinde bu ırkçı-ayrımcı söylem ülkemizde, Batı Avrupa ülkelerindeki aşırı sağ dalganın benzerine dönüşmedi. Bugünlerde salgın dönemi ekonomik zorluklarına ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sonrası olası Afgan göçü riskinin eklenmesiyle CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Suriyelileri göndereceğiz” söylemini yeniden ısıttı. Yalan, suçlama ve tehdit dili dışında Türkiye’nin meselelerine hiçbir somut öneri getirmediği eleştirisine cevaben Kılıçdaroğlu bir çözüm de önerdi. Güya iki yıl içinde “Esad rejimi ile görüşme” ve “AB ile çetin müzakere” yaparak Suriyeli sığınmacıları ülkelerine gönderecekmiş. “Elini cebine” attıracağı ve “Suriyelilerin yolunu, okulunu, hastanesini, kreşini, her şeyini” yaptıracağı Batılılara seslenmeyi de unutmadı: “Beni Erdoğan’la karıştırmayın. Kuvayı Milliye geleneğinden geliyorum. Kimse kaçtığı yere askerimi bekçi; ülkemi de mültecilere açık hapishane yapamaz.” Böylece Suriyeli sığınmacı karşıtlığını Batı başkentlerine karşı çıkıyorum tavrıyla birleştirdi.
Erdoğan’ı devirmek için Batı başkentlerinde “dostlar” arayan Kılıçdaroğlu’nun bu ikircikli “Batı eleştirisi” hiç ikna edici değil. FETÖ ve PKK-YPG’ye verdikleri destek konusunda Washington ve Brüksel’e eleştiri getirmeyen CHP’nin Kuvayı Milliye söylemi içeriye yönelik ucuz bir popülizmi aşamıyor.
Mülteci Karşıtlığı
Hep söylüyorum, muhalefet belki uzun süredir iktidardan uzak olmasından, belki tembelliğinden somut öneriler yerine Erdoğan karşıtlığına dayalı negatif bir siyaset takip ediyor. Bunun demokrasimize ne kadar zarar verdiği siyasi fikriyat dünyamızı altüst etmesinden belli. Sosyal demokrat olduğunu söyleyen CHP’nin genel başkanı sığınmacı karşıtlığı, ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadele yerine bu tür duygulardan medet umuyor. Çözüm adı altında aşırı sağın mülteci popülizminin yeni versiyonlarını ülkemizde tedavüle sokuyor. Hem de insaniyet adına… 2023 seçimlerinde Suriyeliler konusunu CHP ve İP’in sonuna kadar kullandığını görmek sürpriz olmayacak.
Kılıçdaroğlu’nu Realiteye Davet
KKTC dönüşü basınla sohbet eden Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na hem insaniyet hem de dünya siyasetinin realiteleri dersi verdi. BM kurallarına göre mültecilerin ancak gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde evlerine dönebileceğini hatırlattı ve ekledi: “Bu ülkede iktidarda olduğumuz sürece, bize sığınan Allah’ın kullarını katillerin kucağına atmayız.” Kılıçdaroğlu’nun realiteden kopukluğu daha geniş bir çerçeveye oturuyor. Çözüm diye söylediği “Suriye ile ilişkilerimizi düzelteceğiz, AB ile çetin müzakere yapacağız” önerisinin son on yıldaki Suriye iç savaşının gidişatını ve Türkiye-AB ilişkilerini sağlıklı okumaktan uzak olduğu açık. 2013’ten itibaren Türkiye’nin yaşadığı iç-dış türbülansın temelinde Suriye krizi yatıyor. Ankara ile Brüksel arasındaki gerilimde Suriyeli mülteciler önemli bir başlık. AB başkentleri, Erdoğan’ın “Gelin birlikte çözelim” önerisini yıllardır geçiştiriyor. Türkiye’nin milli çıkarlarını korumak için Erdoğan, “çetin müzakere” yaptığında hatta “gerilimi” göze aldığında onu “despot” ilan eden de Batı medyası. Kendi halkını katlederek milyonları Suriye’den atan Esad rejimi ile muhalifleri ülke yönetimine katacak bir formül bulmadan uzlaşmak Suriyelileri geri döndürmez. Aksine İdlib ve güvenli bölgelerden yeni milyonları davet eder. Yine Kılıçdaroğlu’nun karşı çıktığı Suriye operasyonlarının hem PKK-YPG koridorunu engellediği hem de yeni Suriyelilerin gelmesini önlediği unutulmasın. FETÖ ve PKK terörü ile mücadelede sınıfta kalan Türk solunun mülteciler konusunda İP’in peşine takılması CHP’nin ideolojik krizinin son sahnesi.
[TÜHA Haber Ajansı, 27 Temmuz 2021]