Türkiye-AB ilişkileri hangi noktada?
* Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında vize imkanı ve Gümrük Birliği gibi alanlarda bir miktar hareketlenmenin başladığı dönemde Avrupa Parlamentosu’nun raporu, ardından da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “gerekirse yolları ayrılmaması” açıklaması tartışılıyor.
* Avrupa Parlamentosu’nun geçen hafta kabul edilen bu yılki Türkiye raporlarında Türkiye-AB ilişkileri için daha “gerçekçi bir çerçeve” talep edilmişti.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
TÜHA Haber’in DW’ye dayandırdığı Ankara’dan Gülsen SOLAKER’in haberine göre, Ankara tarafından tepkiyle karşılanan rapor hakkında konuşan Erdoğan, AB’nin Türkiye’den kopuş köyleri içinde olduğunu, buna karşılık “gerekirse AB ile yolları ayırabileceklerini” belirtmişti.
Uzmanlar ve AB tarafından Erdoğan’ın sözleri daha çok günlük siyasete dönük olarak çeşitlilik gösterirken, diğer yandan Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğinin belirlenmesinde sonbaharda yayımlanacak iki önemli rapor önemli.
Türkiye ile Avrupa Birliği şu anda hangi noktada?
14 Mayıs seçimlerinin ardından Erdoğan İsveç’te NATO’nun konuşulacağı Vilnius zirvesine giderken AB ile tanıtımlarda yeni bir dönemin tatilinin Brüksel’e çağrıda bulunmuştu.
AB hattının haziran ayı sonundaki ilerlemesinde Türkiye ile beslenmesi Kıbrıs ve insan hakları politikalarında adım atması durumunda yeniden geliştirilebileceği sinyali verilmiştir. Türkiye ile paketler bundan sonra nasıl şekillenebilecek bir rapor hazırlama konusunda AB Komisyonu Dış Politika ve Güvenlikten Sorumlu Yüksek Komiser Josep Borrell’i görevlendirilmişti.
Öte yandan ağustos ayı sonunda AB dışişleri bakanlarının yaptığı gayri resmi Gymnich toplantısı için beklenenin aksine Türkiye’ye bir davet gelmezken, AB Komisyonu’nun Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varhelvi, Ankara’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile bir araya geldi. İki yetkilinin ortak basın toplantısında “pozitif bir gündemle” diyalog kanallarının açık kalması kararlaştırıldı.
[Oliver Varhelyi ve Hakan Fidan – (Eylül 2023 / Ankara)Fotoğraf: ANKA]
Peki Türkiye-AB’de gelinen son nokta nedir? Şu anda Türkiye ile AB arasında son dönemde oluşmuş gözlemlenen ancak henüz ürün uygulamalarının olumlu gündemle ilgili masada Gümrük Birliği’nin yenilenmesi ve vize kolaylığı şeklinde iki ana başlık bulunmaktadır.
Bu iki ana bakış açısı ve bundan sonraki süreçte önümüzdeki aylarda yayımlanacak iki ayrı rapor önemli olacak.
Borrell’in dosyasında yer alan raporla ilgili olarak şu an Komisyon Üyeleri ve Türkiye’deki farklı bölgelerdeki organize arasındaki iletişimler devam ediyor. Bu raporun ne zaman açıklanacağına ilişkin net bir tarih verilirken, sonbaharda ve muhtemelen Ekim ayı sonlarında olabileceği belirtiliyor.
Türkiye-AB ilişkileri açısından Borrell’in depolamata yanı sıra bir başka önemli rapor da her yıl yayımlanan İlerleme Raporu olacak. Bu raporun yine sonbaharda çıkması bekleniyor.
AB Türkiye’den kopmaya mı çalışıyor?
Avrupa Parlamentosu’nun raporu ve ardından Erdoğan’ın yaptığı açıklamaların yansımaları tartışılırken, Paris Boğaziçi Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası AB’den beklenen iki önemli rapor öncesi Brüksel’de Türkiye’ye yönelik farklı kesimlerin farklı bakış açıları bulunduğunu belirtiyor.
Erdoğan’ın AP raporları ile ilgili olarak sağlanan “bir devlet yetkilisinin hoşa giden bir rapora gidiş şekli normal açıklama” olarak değerlendirilen Kaleağası, Brüksel’de Türkiye ile birlikte nasıl götürülmesi gerektiği ile ilgili bulunan farklı şekilde çalıştırılıyor:
“Şu anda Türkiye’ye ‘yüzde yüz destek kayıtları’ ve ‘yüzde yüz ipleri kopalım’ diyenler azınlıkta olan iki ayrı küçük grup. Bir üçüncü ve dördüncü, daha çoğunlukta olan iki grup var. Biri diyor ki ‘biz Türkiye’ye ücretli bir statü oluşturalım, nasıl olsa kopamaz ve bunu da bir şekilde içerde satar.’ Diğer grup ise ‘Türkiye’yi sistem içinde tutmazsak nereye gideceği belli olmaz, zamana yayacak pragmatik bir çözüm bulalım’ savunuyor.”
Brüksel’de uzun yıllar TÜSİAD Temsilciliği yapan TÜSİAD eski genel sekreteri Kaleağası, AB ülkelerine tek ilişkiler Türkiye’nin önemiyle ilgili sistem analizleri ve politikaların üretilebildiğine dikkat çekiyor, şöyle devam ediyor:
“Ama ne zaman ki AB bir araya geliyor ve ülkelerde ortak bir karar çıkartmaya çalışıyor; o karar genellikle asgari düzeyde müştereklerde buluştuğu için Türkiye politikası dahil birçok konuda çok zayıf politikalar üretilebiliyor. Bu AB’nin gerçeği bugün.”
Kaleağası AB’nin bugün daha esnek bir federasyona doğru çalıştığını, ancak bu sistem de henüz tam oturmadığına işaret ederek, bu durumda Türkiye’nin farklı bir formatı kabul etmesi ve tam üyelik hedefinden vazgeçmemesi gerektiğini şu sözlerle anlatıyor:
“Önümüzdeki 5-10 günlük küresel gelişmelere, Avrupa’nın geleceğinin nasıl şekilleneceğine ve Türkiye’nin demokrasi, ekonomi ve toplumsal kalkınma olarak nereye gideceğine bakılarak bir yerde oturuyor. Türkiye’ye sahip bir format, bir statü Türkiye’yi ikinci sınıf bir ülke yersiz.”
Tam kayıt sisteminin kendi ritminde ama düzgün profilini hatırlatan Kaleağası, “Ama belki tam üyelik tanımı da değişebilir. Önce Avrupa’nın düzeni genel oluşan, Türkiye’de kendi orada istediği yeri seçmeli. Bu arada mutlaka hukuk devleti, özgürlükler, ekonomik istikrar ve istikrarlı reformlar tarafta ilerlenmeli ve Gümrük Birliği yeşil, dijital ve sosyal boyutlar da kapsamlı şekilde güncellenmeli” yorumu yapıyor.
Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefinin bugün kalkmasının Türkiye’yi tüm dünyada vereceği uyarısında bulunan Kaleağası şöyle konuşuyor:
“Türkiye için sürekli bu yana hiç değişmeyen bir denklem vardır. Türkiye Avrupa’da ne kadar güçlü olursa olsun dünya işleyişinde de o kadar ilerliyor. Dünyanın farklı bölgeleriyle ilişkilerinde ne kadar ilerlerse Avrupa’da da değerli oluyor. Her dönemde ne zaman böyle yaptıysa Türkiye dünyada ekonomi , finans, diplomasi, kültürel her alanda güçlenmiş, bu dengeyi bozduğu her dönemde geri dönmüştü.”
[Türk devletinin almakta zorlandığı Schengen vizesi, AB-Türkiye müzakerelerinde en önemli konu başlıklarından biri.Fotoğraf: Nikolai Sorokin/Zoonar/resim ittifakı]
Gümrük Birliği Paketlemesi nasıl olacak?
Türkiye ile AB 1996’dan beri yürürlükte olan Gümrük Birliği’nde çözümlenmesi ve güncellenmesi için 2015’te uzlaşıya varmıştı. Ancak 2016’da Türkiye’de gerçekleşen darbe girişimi ve ardından gelen OHAL ile insan hakları alanında yaşanan gerilemenin de dağılımının gerçekleştiği AB 2018’de kapsamlı kararla Gümrük Birliği’nin modernizasyonuna yönelik “başkaca bir çalışma geliştirmediğini” açıklamıştı.
Son günlerde yapılan bazı olumlu açıklamalara karşılık Gümrük Birliği ile ilgili şu an için henüz müzakere aşamasına gelinmemiş. AB Komisyonu’nun Gümrük Birliği müzakerelerine başlayabilmesi için Kıbrıs Cumhuriyeti’nin (Güney Kıbrıs Rum kesimi) dahil tüm bölgelerden yetki alması gerekiyor. Bu da sürecin zorlu zorlu parkurlarından biri olarak görülüyor.
Şu anda Ankara ile Brüksel arasında bu konuda yapılan görüşmeler daha çok alt yapıyı hazırlama ve ilk adımların atmaya yönelik zeminde gösterimi görülüyordu.
AB’nin desteğine göre görüşmelerde ilerlemenin sağlanabilmesi için öncelikle Türkiye’nin son dönemde getirdiği bazı ticaret engellerinde esnek olması gerekiyor. Brüksel’e göre Ankara’nın bu engellerini kaldırması Komisyon’un Konsey’e sunacağı raporda atılması gereken adımlarla ilgili tavsiye sunmasını kolaylaştırıcı etki yapabilir.
Vize serbestisi değil ama kolaylık
AB ile ilişkilerinde bir diğer önemli başlık da Türkiye’nin Schengen vizesinde yaşadığının, aşılması için güvenliği sağlanıyor.
Türkiye ile AB 2013’te mültecilerin Türkiye’de saklanması için Geri Kabul kaydı imzalanmış ve beraberinde Türk vatandaşları için Vize Serbestliği Diyaloğu başlatılmıştı. Ancak bu diyaloğun sürdürülmesi için şart koşulan kriterlerin tümü henüz Türkiye tarafından yerine getirilmedi.
Ankara 2013’ten bu yana “vize serbestisi” çalıştırılmak için çaba harcarken, Schengen ile yaşanan gidişatın giderek artması nedeniyle şu anda “vize kolaylığı” olanağı daha olumlu başlıyor.
Gazeteci* Gülsen SOLAKER