“Türkiye-ABD İlişkilerinin Geleceği S-400’e Bağlı”
TÜHA HABER / 20 Ocak 2021’de yemin ederek ABD’nin 46’ıncı Başkanı olarak göreve başlayan Joe Biden’ın öncelikleri Corona salgınıyla mücadele ve ekonomi olsa da, Biden yönetiminin nasıl bir dış politika izleyeceği en çok tartışılan ve merak edilen konuların başında geliyor.
Biden’ın göreve gelmesinin ardından ABD ve Türkiye arasında Şubat ayında iki resmi temas gerçekleşti. Ancak görevinde ilk 50 günü geride bırakmasına rağmen Başkan Biden’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hala aramamış olması Ankara’da gergin bir bekleyişe yol açıyor.
Geçtiğimiz günlerde Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, “Biden’ın hala araması gereken birçok dünya lideri var. Biden, gelecek haftalar ve aylarda bu görüşmeleri yapacaktır. Bir noktada Erdoğan ile de görüşeceğinden eminim’ şeklinde bir açıklama yapmış olsa da, iki liderin ilk resmi teması ne zaman kuracağı hala bilinmiyor.
Uzmanlar, Biden-Erdoğan arasında gerçekleşecek ilk görüşmenin ABD-Türkiye ilişkilerinin önümüzdeki dört yıl boyunca nasıl bir seyir izleyeceği hakkında ipuçları vermesi açısından önemli olduğunu vurguluyor. Bu konunun masaya yatırıldığı toplantılardan biri de Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin (UIK), SECOP: İşbirliği Yoluyla Güvenlik Projesi kapsamında 9 Mart’ta gerçekleştirdiği “Biden Döneminde Türk-Amerikan İlişkilerinden Beklentiler” başlıklı webinar oldu.
Moderatörlüğünü UIK Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın’ın yaptığı toplantıya Brooking Estitüsü Türkiye uzmanı Prof. Dr. Kemal Kirişçi, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden uluslararası hukuk ve uluslararası ticaret uzmanı Doç. Dr. Pınar Artıran ve Kadir Has Üniversitesi’nden uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Soli Özel katıldı.
ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceğinin tartışıldığı webinar, Prof. Dr. Kemal Kirişçi’nin geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken tarafından açıklanan dış politika önceliklerini değerlendirmesiyle başladı.
İç siyaset bağlantılı bir dış politika söz konusu
Biden yönetiminin izleyeceği iç ve dış siyasetin yavaş yavaş netleşmeye başladığını söyleyen Kirişçi, Blinken’ın öne çıkardığı sekiz dış politika önceliğinin pandemiyle mücadeleden ekonomiye, göçmenlikten iklim değişikliğine hepsinin iç siyasetle bağlantılı olduğunun altını çizdi.
Brookings uzmanı, Blinken’ın “Amerikan Halkı İçin Bir Dış Politika” başlığı altında yaptığı konuşmasının, ABD dış politikasında Obama dönemine geri dönüşün değil dünyanın ve ABD’nin değiştiği gerçeğinden yola çıkan ve yeni dünya düzenine göre hareket eden “reformist” bir politikanın sinyallerini de verdiğini söyledi.
Blinken’ın değindiği sekiz konu başlığı içinde üç sloganın öne çıktığını söyleyen Kirişçi bunları şöyle sıraladı: Dünyada demokrasi yurtta demokrasi; ABD’nin olmadığı bir dünya düzeninde kaos oluşur; savaş yerine diplomasi.
Dış politikada bölgeler değil sadece Çin öne çıkıyor
ABD Dışişleri Bakanı’nın konuşmasında dikkat çeken başka bir unsur daha bulunduğunu belirten Kirişçi, “Eskiden Amerika’nın bölgelere yönelik bir siyasi duruşu vardı. Ancak burada çarpıcı olan hep konulara değinilmesi ve en sonunda da sadece Çin’den bahsedilmesi. Tabi bununla bağlantılı konu da teknoloji. Çünkü bugün Amerika’nın başındaki en büyük dert siber saldırılar ve bu da teknolojiyle ilgili” dedi.
Kirişçi’nin ardından söz alan Bilgi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Pınar Aydın, önümüzdeki dört yılda Türk-ABD ilişkilerinin ticari boyutundan neler beklemeliyiz sorusuna odaklandı. Dünya Ticaret Örgütü Kürsü Programı’nda yer alan Artıran sözlerine “Başkan Trump döneminde uluslararası ticaret çok renklendi. Çünkü korumacı ticaret politikalarına geçildi. Bu da, gümrük vergileri ve kota sistemlerinin uygulamaya koyulması anlamına geldi. Bu durumdan ilk ve en fazla etkilenen sektörse çelik sektörü oldu” diyerek başladı ve Türkiye’nin Trump döneminde çelik sektörüne getirilen gümrük vergilerinden en kötü etkilenen beş ülkeden biri olduğuna dikkat çekti.
ABD çok taraflı ticaret politikasına geri dönüyor
Başkan Biden’ın ABD Ticaret Temsilciliği’ne aday gösterdiği Katherine Tai’ın çok stratejik bir isim olduğunu vurgulayan Artıran, Tai’ın Senato Finans Komisyonu’nda senatörlerin sorularını yanıtladığı oturumdaki en dikkat çekici ayrıntının ABD Ticaret Temsilcisi adayının bütün sorulara çok kısa, hiçbir hukuki atıf içermeyen ve çok tedbirli cevaplar vermesi olduğunu söyledi. Artıran’a göre bu, Biden yönetiminin ticaret ilişkileri anlamında etrafı biraz gözlemlemek istediğinin ve Trump’ın tek taraflı ticaret politikasından uzaklaşıp Obama döneminde olduğu gibi Transatlantik işbirliklerini teşvik eden bir politikaya yönelmeyi planladığının işareti.
ABD ve AB ile ticari ilişkiler birlikte değerlendirmeli
Tai’ın ifadelerinden Türkiye ile nasıl bir ticaret politikası izleneceğine dair bir sonuç çıkarmanın mümkün olmadığını da söyleyen Artıran, “Bence Türkiye’nin önümüzdeki dönemde uluslararası ticaretteki en büyük önceliği, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve ABD ile ticaret ilişkilerinde gelişmekte olan ülkeler kategorisindeki yerini koruyarak DTÖ kapsamındaki Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi’ne (GSP) geri alınması ve böylece Türk firmalarının bazı sektörlerde ABD’ye gümrüksüz ihracat yapabilmesini sağlamak olmalıdır” dedi.
Doç. Dr. Artıran, 2021’in ikinci yarısında DTÖ reformunun gerçekleşmesi halinde, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın ve buna bağlı olarak Çevre Dostu Ürünler Anlaşması’nın ve Sınırda Karbon Vergisi Uygulaması’nın da Türkiye’nin önüne gelebileceğini söyledi.
Türkiye’nin bütün bunlara katılımının büyük bir dönüşüm gerektirdiğine dikkat çeken Artıran, bu konuda sivil toplum örgütleri ve bakanlıklar nezdinde bir çalışma yapılması gerektiğini ve uluslararası ticaret hukukuna uygun bir politika belirlenmesi gerektiğini belirtti.
Artıran bu dönüşümün, sadece AB ile ticaret ilişkileri açısından değil Türkiye’nin ABD’ye ihracatı açısından da hayati önem taşıdığını vurguladı. Artıran konuşmasını, Biden döneminde çok taraflı ilişkilere dönüş olacağını ve dolayısıyla Türkiye’nin AB ve ABD ile ticaret ilişkilerini birlikte yürütmek durumunda kalacağını söyleyerek tamamladı.
Türkiye’nin Batı konusunda bir karar vermesi gerek
Kadir Has Üniversitesi’nden Prof. Dr. Soli Özel de, Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğiyle ilgili bir değerlenme yaptı. Konuşmasına, Türkiye’nin uluslararası alanda karşı karşıya olduğu tabloyu 1945’te başlayan Soğuk Savaş dönemine benzeterek başlayan Özel, “Türkiye’nin sadece Amerika’yla değil Batı’yla olan ilişkilerinde tıpkı 1945’te olduğu gibi bir karar vermesi gerekiyor. Hem orayı hem o burayı idare ederim şeklindeki bir yaklaşım, kurulmakta olan yeni dünya düzeninde Türkiye için sürdürülemez ve sürdürülürse de Türkiye’nin aleyhine olacaktır. Bu, sadece stratejik bir karar değil. Türkiye ekonomik olarak da nereye ait olduğuna karar vermeli” dedi.
En büyük sıkıntı Biden’dan gelmeyen telefon
Özel, Türkiye-ABD ilişkilerinde şu andaki en büyük sıkıntının “gelmeyen telefon” olduğunu söyleyerek Biden’ın Erdoğan’ı aramamasına atıfta bulundu. Özel, “Telefon gelmedikçe heyecan artıyor ve Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde hangi çizgiyi izleyeceğini takip etmek çok zorlaşıyor” dedi.
Clinton döneminden beri Türkiye-ABD arasındaki işlerin en kötü gittiği dönemlerde bile Türkiye’nin stratejik ortaklığı öne sürerek durumu toparlamaya çalıştığı çerçevenin ortadan kalktığını söyleyen Özel, artık Türk-ABD ilişkilerinde böyle bir ortaklıktan bahsetmenin mümkün olmadığını ifade etti.
Özel, Türkiye-ABD ilişkilerinde bugün gelinen aşamanın, 1990’lardan beri ortak çıkarların ne olduğuna bir türlü karar verilememesinin getirdiği bir patlama noktası olarak görülmesi gerektiğini söyledi ve ekledi: “Daha fazla top çevirmek mümkün değil. Hem Türkiye hem ABD bir karar vermeli.”
S-400’de Türkiye ağır bir bedel ödedi
Türkiye ve ABD arasındaki S-400 sorununa değinen Özel, “Bu konuda her iki tarafta da bir kafa karışıklığı olduğu kesin” dedi ve sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Türkiye S-400 konusunda çok ağır bir bedel ödedi bile. Türkiye, hava kuvvetlerinin geleceği açısından son derece önemli olan F-35 programından atıldı ve bunun hesabını ne veren var, ne de soran. Dolayısıyla bizim yaptırımlara odaklanmamız bana biraz gerçek dışı geliyor. İşte böyle bir ortamda Türkiye’ye gelmeyen telefonun birkaç mesaj içeren bir hareket olarak görüyorum. Bunlardan biri, ‘Biraz bekle bakalım. Sen benim için o kadar da önemli değilsin’ mesajı. Bir diğer mesaj da, ‘Sen benimle İncirlik’i kapatırım gibi sürekli tehditkar bir dilde konuşacaksan, ben bunu göğüsleyecek manevra alanına sahibim’ mesajı.”
Türkiye eski bölgesel gücüne sahip değil
Türk-ABD ilişkilerinde, Türkiye’nin bölgesel durumunun çok önemli olduğunu hatırlatan Özel, “Türkiye ABD ile ilişkilerini belli bir rotaya sokmak istiyorsa öncelikle artık 2003 veya 2011’dekinden çok farklı bir bölgesel stratejik dengeyle karşı karşıya olduğunu anlaması gerekir” dedi. Türkiye’nin neredeyse bütün komşularıyla ilişkilerinin bozulduğunu ve bölgede yeni eksenler oluştuğunu söyleyen uzman, bu durumun ABD ile ilişkilere olumsuz yansıdığını belirtti.
Özel, Türkiye-ABD arasındaki Halkbank konusuna da değindi ve bunu Trump döneminde idare edilen sorunlardan biri olarak tanımladı. Biden yönetiminin Halkbank konusunda yargıya müdahale etmek istemeyeceğini öngören Özel, bu konuda mahkemeden çıkacak kararın Washington-Ankara ilişkilerinin geleceğinde kritik önemli bir rol oynayacağını söyledi.
Trump döneminde dış politikada kişisel ilişkilerin ön planda olduğunu söyleyen Özel, Biden döneminde ilişkilerin yeniden kurumsallaşacağını ifade etti. Soli Özel konuşmasını, “S-400 sorununa ortak bir çözüm bulmadan Türk-Amerikan ilişkilerinin bir yere gitmesi zor” diyerek tamamladı.
HABER : Ayşegül SMİTH & Washıngton
[TÜHA Haber Ajansı, 16 Mart 2021]