Türkiye Körfez’in Yükselen Aktörü
Erdoğan’ın yirmi yıllık diplomasi tecrübesi ve Türkiye’nin son yıllarda sert ve yumuşak güç anlamında inşa ettiği kapasite çok değerli.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN & SETA Genel Koordinatörü
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez seyahatinin BAE ayağını tamamladıktan sonra KKTC’deyiz.
Bugün Ercan Havalimanı’nın yeni terminalini açacak olan Erdoğan’ın Suudi Arabistan, Katar ve BAE’deki görüşmeleri Körfez ile iddialı bir işbirliği dönemini başlattı.
Ticaret, savunma, teknoloji, iletişim ve güvenlik alanlarında bu üç ülkeyle ikili ilişkilerin derinleştirilmesi, karşılıklı yatırım hamlelerinden daha fazlasına karşılık geliyor. Türkiye, Körfez’deki dengeler açısından etkisi giderek yükselen bir aktör durumunda.
Ankara-Doha arasındaki stratejik ittifakın farklı versiyonlarının Riyad ve Abu Dabi ile kurulmasına doğru gidiyoruz. Diğer Körfez başkentlerinin de bu trende katılması pekâlâ mümkün. Böylece Ankara, bölgede kendisini yepyeni bir role taşıyor. Artık Türkiye, Körfez’de normalleşme, yatırım, istikrar, güvenlik ve birlikte kazanma gibi kavramları seslendiriyor. Bunları gerçekleştirecek hamlelerde bulunarak bölgesel düzene ve entegrasyona katkı veriyor.
Kuşkusuz Biden yönetiminin yeni Ortadoğu politikası ve Ukrayna Savaşı’nın yansımaları bölge ülkelerini yeni değerlendirmelere yöneltti.
İşte bu dönemde uluslararası sistemin belirsizliklerini ve fırsatlarını karşılamada bağımsız politika belirleyen, hızlı hareket eden ve kazan-kazan temelinde yeni girişimler oluşturan aktörler öne çıkıyor.
Bu anlamda Suudi Arabistan ve BAE, diğer Körfez ülkelerinden daha hızlı karar alıyor ve uygulamaya geçiyor.
Ancak aralarındaki yatırımın merkezi olma ve bölge siyasetinin şekillendirme alanlarındaki rekabetin dünya medyasının gündemine daha fazla geliyor olması dikkatlerden kaçmıyor.
Enerji, savunma, lojistik ve finans anlamında küresel güçlerin yakın ilgisini eksik bırakmadığı Körfez’de bölgesel güçler arasında yıkıcı rekabetin hiç kimseye fayda vermeyeceği açık.
Dost ve müttefikleri ile güvenilir ilişki kuran Türkiye’nin Körfez’deki krizlerin bitirilmesi ve rekabetlerin yönetilmesine ciddi katkıları olabilir.
Erdoğan’ın yirmi yıllık diplomasi tecrübesi ve Türkiye’nin son yıllarda sert ve yumuşak güç anlamında inşa ettiği kapasite bu açıdan çok değerli.
ABD ve AB ile ilişkilerin canlanmasının Türkiye’nin bu yeni rolüne olumlu etkisi olur. Balkanlar, Doğu Akdeniz, Kafkaslar, Orta Asya ve Afrika’da dengeleri belirleyici etkisini artıran Türkiye ile çalışmak Körfez için de çok önemli bir jeopolitik kazanım anlamına gelmektedir.
Bu seyahatte anladığım Körfez’deki liderlere TOGG hediye eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölge ülkelerinin geleceği için uzun vadeli ortak çıkarlara dayalı doğru politikaları öneren ve uygulayan akil bir lider konumunda olduğu.