Türkiye’deki mevcut doğal göller ve sulak alanlar tehlike çanları çalıyor
TÜHA HABER / Su Politikaları Derneği ve Hidropolitik Akademi Merkezi Başkanı Dursun YILDIZ, son yıllarda giderek artan kuraklık ve iklim değişikliyle Türkiye’deki mevcut doğal göllerle sulak alanların büyük bir tehlike sinyalleri verdiğini söyledi.
Başkan Dursun YILDIZ, Türkiye’deki göller ve sulak alanların durumuyla ilgili olarak (TÜHA) TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı’ndan Ataner YÜCE’ye değerlendirmelerde bulundu.
Göllerin, evsel ve endüstriyel su temini ile rekreasyon, taşkın kontrolü, ticari balıkçılık, sulama ve enerji üretimi gibi maksatlarla kullanıldığına dikkat çeken YILDIZ, bu kullanımlara ek olarak göllere evsel ve sanayi atık sularının da kontrolsuz bir şekilde boşaltıldığının altını çizdi.
Dursun YILDIZ, “Göller, oldukça büyük arazi parçalarının drenaj sularını da alırlar. Göl ve gölü çevreleyen kara arasında sürekli bir alışveriş vardır. Yüzey ve yüzey altı akışları göle girer ve çıkar. Bu akışlar da çeşitli fiziksel, kimyasal ve biyolojik bileşenleri, organik maddeleri, tortu ve diğer pek çok maddeyi beraberinde sürükler. Bu akışların hızı, gölün coğrafik yapısı, iklimsel ve mevsimsel şartlara bağlı olarak farklılık gösterebilmektedir. Suyun göldeki bekleme süresi, göle giren ve çıkan akımlara, buharlaşmaya, yağışlara ve göldeki su hacmine bağlı olarak birkaç günden birkaç yıla kadar değişebilir” dedi.
Tescilli sulak alanı ‘Avlan Gölü’
Akarsulara göre akış kısıtlaması olan göllerdeki kirliliğin boyutlarının daha farklı olduğunu söyleyen YILDIZ, Akarsuların partikülün yükünün çözünmüş halinin yaklaşık 3-5 katı arttığını, akarsularla taşınan çözünmüş ve askıdaki maddelerin miktarının önemli bir bölümünün erozyon ve kimyasal çözünme neticesinde oluştuğunu, bunun
girdilerde arazi kullanımındaki değişim ve yağmurun asitlenmesi gibi nedenlerle artış olabildiğini ifade etti.
Dursun YILDIZ, Göle giren kirleticilerin de büyük bir kısmının akarsuların, endüstriler ve drenaj yoluyla taşınmasına karşılık atmosferle kirlilik taşınımı da küçümsenmemesi gerektiğini aktardı.
Hidropolitik Akademi Merkezi Başkanı YILDIZ, ülkemizin en büyük ve en derin gölünün Van Gölü olduğunu hatırlatarak, yükseltisinin 1.646 m, alanının ise 357.269 ha olarak yer aldığını ifade etti.
Tuz Gölü
İkinci büyük gölün, İç Anadolu’daki Tuz Gölü olduğunu belirten Dursun YILDIZ, “Tuz Gölü’nün denizden yüksekliği 940 m; özel koruma bölgesi ile birlikte alanı 193 946 ha” olduğunu söyledi.
Türkiye’de göllerin toplandığı başlıca dört bölge olduğunu ifade eden YILDIZ, Şşöyle sıraladı:
1. Göller Yöresi (Eğirdir, Burdur, Beyşehir ve Acıgöl)
2. Güney Marmara (Sapanca, İznik, Uluabat, Kuş Gölleri)
3. Van Gölü ve çevresi
4. Tuz Gölü ve çevresi
Dursun YILDIZ, göllerin oluşumları dikkate alınarak yapılan araştırma neticelerine göre; yüzde 57’si tektonik, yüzde 38’i alüvyon-set, yüzde 19’u karstik (9’u obruk), diğerlerinin ise krater, buzul ve heyelan-set oluşumlu göller olduğunu açıkladı.
Türkiye’deki göllerin bazılarının derinliğinin 30 m’den fazla olduğunu belirten Su Politikaları Derneği ve Hidropolitik Akademi Merkezi Başkanı YILDIZ,bazılarının ise sadece birkaç metre derinlikte yer aldığını ve Van Gölü’nün ortalama derinliğinin ise 150 m’den daha fazla olduğuna dikkat çekti.
Önemli Doğa Alanı olarak bildiğimiz Karataş Gölü
Su Politikaları Derneği ve Hidropolitik Akademi Merkezi Başkanı Dursun YILDIZ, Göllerin Alansal Değişim Analiz Sonuçları ve Değişimin Nedenleri konusuna da değinerek, Burdur’un Karamanlı ilçesi sınırlarında yer alan Karataş Gölü’nün, Tefenni-Burdur karayolunun güney-doğusunda Karamanlı ilçe merkezine 12 km, Burdur’a ise yaklaşık 45 km mesafede bulunduğunu ifade etti.
Dursun YILDIZ, uluslararası kıstaslara göre B sınıfı sulak alan niteliğindeki Karataş Gölü’nün ornitolojik olarak da değer taşımakta olup, özellikle kış mevsiminde flamingo, su bıldırcını, karameke, karabatak, dikkuyruk, yabankazı, yeşilbaş ördek, boz ördek, angıt, toy gibi kuş türlerine barınak görevi gördüğünü aktardı.
Göl çevresinde; 61 su kuşu, 48 ötücü, 12 gündüz ve bir gece yırtıcı kuş türü tespit edildiğini belirten YILDIZ, Gölde 4 balık, 2 amfibi, 9 sürüngen olmak üzere 15 tür tespit edildiğini, Göl ve çevresinde bulunan balık, amfibi ve sürüngen türleri arasında sazan, havuz balığı, kızılkanat, sudak, gece kurbağası, ova kurbağası, çizgili kaplumbağa, tosbağa, dikenli keler, toros kertenkelesi, tarla kertenkelesi, karayılan, hazer yılanı, yarı sucul yılan, su yılanı bulunduğunu söyledi.
Dursun YILDIZ, özellikle batı kısmında yoğun sazlıkların bulunduğu sulak alanın, güney kısmında yapılan seddelerle kısmen bir baraj gölüne dönüştürüldüğünü hatırlatarak, Seddelerin güneyindeki kısım kurutularak tarım alanına dönüştürüldüğünü ve bu alanın kuzeybatısını kuşatan dağlardan beslenen gölün, suyunu Burdur Gölü’nü besleyen ana kaynaklardan biri olan Eren Çayı’na (Bozçay) boşalttığını kaydetti.
Karataş’ın bir tatlı su gölü olup sazlık alanlar ile sulu ve kuru tarım alanları ile kaplı bulunduğunun altını çizen YILDIZ, Sulu tarım alanlarının özellikle gölün batı kısmında yoğunlaştığını, alanın, nesli dünya ölçeğinde tehlike altında bulunan Anacyclus latealatus adlı bitki türüne ev sahipliği yaptığını ve ayrıca nesli küresel ölçekte tehlike altında bulunan dikkuyruk (Oxyura leucocephala) için önemli bir kışlama alanı olduğunu ifade etti.
Dursun YILDIZ, Karataş Gölü’nün , flamingo (Phoenicopterus roseus), angıt (Tadorna ferruginea) ve mahmuzlu kızkuşu (Vanellus spinosus) türleri için de önemli bir alan olduğunu hatırlatarak, Gölün, tüm bunların dışında ülkemize endemik ve dar yayılışlı iki ayrı içsu balığını da barındırdığını ve bunlardan Pseudophoxinus fahirae‘nin nesli dünya ölçeğinde tehlike altında bulunduğunu dile getirdi.
Karataş Gölü’nün pek çok faktöre bağlı olarak su alanı değişimi yaşadığını açıklayan YILDIZ, Gölün, yağışların çok olduğu dönemlerde su alanını genişletse de yağışın olmadığı yıllarda artan sıcaklıklar ile birlikte kurumaya başladığını, bu durumun gölün geleceğini belirsiz hale getirtiğini ve düzensiz yağışlara hassas olan gölün, mevsimsel kuraklığın yerini iklim değişikliği nedeni ile kalıcı kuraklığa bırakacağı dönemlere doğru ekosistem hizmetlerini de kaybedebileceğinin altını çizdi.
HABER : Ataner YÜCE
[TÜHA Haber Ajansı, 10 Ekim 2021]