Türkmenistan ve Özbekistan’ın , Ukrayna savaşından önceki yıllarda Rusya ile ilişkileri
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü ve HÜSAM (Hacettepe Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi) danışma kurulu üyesi Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu, diğer Orta Asya ülkelerinden farklı dış politika tercihlerine sahip olan Türkmenistan ve Özbekistan’ın ise, Ukrayna savaşından hemen önceki
yıllarda ekonomik ve güvenlik alanlarında Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye yöneldiklerini açıkladı.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu, Ukrayna-Rusya Savaşın bölgedeki en önemli sonuçlarından birisinin, Kazakistan’ın zihnen Rusya’dan kopmaya başlaması olduğunu ve halkın önemli bir kısmı açısından Rusya’nın bir anda geçmişini paylaştıkları bir komşudan saldırgan ve işgalci bir ülkeye dönüştüğünü söyledi.
“Her ne kadar Orta Asya’da yapılan kamuoyu araştırmaları Rusya imajının diğer bölge ülkelerinde de zarar gördüğünü gösterse de, en büyük kopuş Kazakistan’da gerçekleşmiştir” diyen Doç. Dr. Somuncuoğlu, bunun başlıca sebebinin ise Kazakistan’ın durumunun birçok açıdan Ukrayna’nınkiyle benzer olmasından kaynaklandığını ifade etti.
Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu, Orta Asya’nın, karasal olarak, sadece Kazakistan dolayısıyla Rusya ile sınır bulunduğunu ve bu dünyanın en uzun kesintisiz karasal sınırının (yaklaşık olarak 7600 km) olmanın yanında neredeyse tamamının coğrafi engellerin olmadığı düz bir bölgeden geçtiğini dile getirdi.
Bağımsızlığın başında yaklaşık olarak % 40 olan Rus nüfusunun bugün resmi hesaplamalara göre % 15’e düştüyse de bu nüfusun çoğunlukla Rusya ile sınır olan bölgelere yoğunlaştığına dikkat çeken Doç. Dr. Somuncuoğlu, şunları söyledi:
“Bu bölgelerin tarihi Rus toprakları olduğunu iddia eden Rus söylemi de son zamanlarda özellikle yaygınlık kazanmıştır. Ayrıca, son on yılda Rusya’da emperyal milliyetçilik söylemi Rus medyasında hâkim olmuştur.
Kazakistan’da Rus haber kaynaklarının yaygın olması, sınır bölgelerindeki Rusları Rus propagandasına açık hale getirmektedir. Buna benzer sebeplerle bir kamuoyu araştırmasına göre Kazakistan halkının % 38’i seferberlikten kaçmak amacıyla ülkeye Rus vatandaşlarının akın etmesine olumsuz bakmaktadır.4
Öyle ki, Eylül-Ekim 2022’de Rusya’da ilan edilen kısmı seferberlikten kaçan Rus vatandaşlarının Kazakistan’a ve diğer komşu ülkelere akın etmesi, Orta Asya içinde özellikle Kazakistan’da endişeye sebep olmuştur. Rusya’nın Orta Asya politikası konusunda anlaşılması gereken en önemli konulardan birisi, Rusya’nın bölgeye ‘Orta Asya ve Kazakistan’ olarak baktığıdır”.
“Rusya’nın Orta Asya güvenliğini kendi güvenliğinin bir parçası olarak gördüğü temelde doğrudur” diyen Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu, “Bununla birlikte Rusya esas olarak kendisiyle sınır olan eski Sovyet ülkelerini ‘vazgeçilemez’ olarak algılamaktadır. Bugüne kadar Kazakistan’ın dış politik tercihi de Rusya’dan yanaydı. O kadar ki, Kazakistan’ın ilk cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, daha 1994’de BDT ülkeleri arasında bir Avrasya birliğinin kurulmasını önermişti.5 Ne var ki, aslında Kazakistan’ın Avrasya Birliği fikri Rusya’nınkinden oldukça farklı” olduğunu kaydetti.
“Kazakistan, Rusya tarafından eşit ortak olarak kabul edilmek istemektedir. Orta Asya Ülkelerinin Denge Politikaları Ukrayna savaşından önce de Orta Asya’nın geleceği ile ilgili belirsizlik hâkimdi” diyen Doç. Dr. Somuncuoğlu, şöyle devam etti:
“Belirsizliği oluşturan faktörler, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, Afganistan’da Taliban’ın iktidara gelmesi, Orta Asya’ya komşu olan iki büyük gücün de ABD ile cepheleşme içinde olması olarak sıralanabilir. Savaştan hemen önce bölgesel sınır ve su sorunlarının sıcak çatışmalara dönüştüğü olayların (Ocak 2022 Kırgızistan-Tacikistan sınır çatışmaları) yaşandığını da kaydetmek yerinde olacaktır. Bölgenin en istikrarlı ülkesi Kazakistan’da büyük çaplı halk protestolarının çıkması ve bastırılması sonucunda resmi rakamlara göre 227 kişinin ölmesi, Orta Asya ülkelerinin iç istikrar konusunda sorunlar yaşadıklarına işaret etmektedir”.
Ukrayna savaşının, bölgede hâkim olan belirsizliği artırmış ve daha önce müttefik veya ortak olarak görülen Rusya’nın potansiyel tehdit olarak algılanmasına yol açtığını hatırlatan Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu, “Çelişkili gibi görünse de, Rusya’nın savaştaki performansı, Orta Asya’yı dış güvenlik tehditlerine karşı koruma kapasitesinin sınırlı olduğunu da göstermiştir. Buna savaş sırasında Rusya’nın mühimmat ve eğitimli asker sıkıntısı çekmesi ve genel anlamda Avrupa bölgesine yoğunlaşmasını da ekleyebiliriz” dedi.
Doç. Dr. Somuncuoğlu, Ukrayna savaşı dolayısıyla Rusya’ya yaptırımlar uygulanmaya başlandıktan sonra Orta Asya’nın, yaptırımlara tabi malların ulaştırıldığı güzergahlardan birisi haline geldiğine dikkat çekerek, Savaş başladıktan sonraki 18 ayda AB’nin Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’a ihracatının bir anda % 80 arttığını ve bu artışın önemli bir kısmının bu ülkeler üzerinden Rusya ile ticaretten dolayı olduğunun düşünüldüğünün altını çizdi.
“Aslında Orta Asya ülkeleri Rusya’ya uygulanan yaptırımlara katılmamakla birlikte, onlara uyacaklarını defalarca belirtmişlerdir” diyen Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu, “Her ne kadar ABD, bu ticarette yer alan ülkeleri ikincil yaptırımlarla tehdit etse de, şimdiye kadar sadece bir durumda ikincil yaptırım uygulanmıştır” dedi.
Doç. Dr. Somuncuoğlu, şöyle devam etti:
“Savaşın oluşturduğu yeni riskler ve belirsizlik ortamında Orta Asya ülkeleri Rusya ile ilişkilerini bozmamaya özen gösterirken, diğer aktörlerle daha yoğun işbirliğine girerek Rusya’ya bağımlılıklarını azaltmaya yöneldiler. Savaştan sonraki 1,5 sene içerisinde ilk defa AB-Orta Asya ve Çin-Orta Asya zirveleri yapıldı. Ayrıca, ABD-Orta Asya zirvesi planlanmaktadır. Türkiye ve Orta Asya Türk cumhuriyetleri arasında gelişen savunma işbirliği de, savunma alanındaki Rusya ağırlığının dengelenmesi açısından önemlidir.
Savaşın yarattığı durum, Orta Asya bütünleşmesi ve buranın ortak çıkara sahip olan bir bölge olarak ortaya çıkmaya başlaması süreçlerine olumlu katkıda bulunmuştur. Aslında Orta Asya ülkelerinin ilk zirvesi SSCB dağılmadan 1990’da Almatı’da gerçekleşmiş, 1993’de Orta Asya Topluluğu kurulmuştur”.
Çeşitli adlar altında devam eden bu girişimin, 2004’de Rusya’nın örgüte üye olması ve 2005’de Rusya yönetimindeki Avrasya Ekonomik Topluluğu ile birleştirilmesiyle ortadan kalktığını söyleyen Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu, “Farkhad Tolipov’a göre bu aslında Rusya’nın zaferi değil, Orta Asya’nın teslimiyetiydi.7 Yani temel mesele, siyasi irade ile ilgiliydi. Bugün, Orta Asya uzmanlarının da kaydettiği gibi, bölgenin en güçlü iki ülkesi Özbekistan ve Kazakistan, bu yönde siyasi irade göstererek Orta Asya’daki bütünleşmenin alt yapısını oluşturmaktadır.
Belki daha da önemlisi, toplumlarda da Orta Asya birliğinin oluşması yönündeki bilincin oluşmaya başladığını gösteren emareler bulunmakta” olduğunun altını çizdi.
Hacettepe Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi danışma kurulu üyesi Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu, Orta Asya ülkelerinin bağımsız birer aktör olarak verdikleri mücadelenin en önemli yansımasının, ulaştırma koridorlarının geliştirilmesinde kendisini gösterdiğini belirterek, şunları aktardı:
“Denizlere çıkışı olmayan Orta Asya’yı dünya ile bağlayan ulaştırma koridorlarını arama süreci daha Sovyetler Birliği yıkılmadan, perestroyka döneminde başlamıştır.8 O dönemde bile jeopolitik sıkışmışlığının farkında olan Kazakistan, Rusya’ya alternatif ulaştırma yollarının araştırılması ve ilgi ülkelere tanıtılması için çaba sarf etmiştir.
Kazakistan ve Özbekistan, kendi bölgeleri arasındaki ulaşım kopukluğunu aşmaya çalışırken bile, bu yolların uluslararası transit yolları olarak kullanılabileceğinin farkındalardı. Bugüne kadar AB, ABD, Japonya, Asya Kalkınma Bankası gibi çok sayıda aktör Orta Asya’yı dünyaya bağlamak için çok sayıda proje yürütmüştür. Ancak hiçbiri Orta Asya’nın Rusya’ya olan ulaştırma bağımlılığına alternatif oluşturamamıştır”.
Doç. Dr. Somuncuoğlu, Kuşak ve Yol İnisiyatifi ile Çin’in Kazakistan ve Rusya’dan geçen Kuzey Koridoru’na önem vermesinin, diğer koridor projelerini gölgede bıraktığını hatırlatarak, Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ni açıklanmasından sonra 7 Kasım 2013’de Azerbaycan, Gürcistan ve Kazakistan’ın devlet demiryolu şirketlerinin, Hazar geçişli multi-modal ulaştırma koridorunun geliştirilmesi için koordinasyon komitesini oluşturduklarına vurgu yaptı.
Bu yönde yoğun mal akışını sağlayabilecek olan AB ve Çin’in, ancak Ukrayna savaşından sonra Hazar koridoru (Orta Koridor) ile yakından ilgilenmeye başladıklarını hatırlatan Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu, bu ilginin sonucunda 2023’ün ilk beş ayında Orta Koridor’dan geçen malların miktarının geçen yılın aynı dönemine göre % 64 artış gösterdiğinin belirtti.
Doç. Dr. Somuncuoğlu, bölgeden uzanan Hazar geçişli ve Rusya’ya alternatif diğer koridorların gelişme ivmesini yakalasa da, Orta Asya ülkelerinin halen büyük ölçüde Rusya üzerinden dünya piyasalarına bağlı olduğuna dikkat çekti.
Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu, “Mesela Kazakistan’ın ihraç ettiği petrolün % 80’i Rusya transitli Tengiz-Novorossiysk boru hattından geçmekte ve Rusya’ya Kazakistan’a karşı avantaj sağlamaktadır. Yakın zamanda bu bağımlılığın aşılması ile ilgili bir emare bulunmamakla birlikte, alternatif yolların geliştirilmesi Orta Asya ülkelerinin bağımsızlığını güçlendirecektir” dedi. (devam edecek-Çin’in etkisi)
***
Yazar hakkında
Anar Somuncuoğlu
Anar Somuncuoğlu 1975 yılında Kazakistan’da doğdu. Orta öğrenimini Kazakistan’da tamamladıktan sonra TC MEB burslusu olarak Türkiye’ye gelen Somuncuoğlu, 1997’de Gazi Üniversitesi İİBF Ekonometri Bölümü’nden mezun oldu. 2000 yılında Hacettepe Üniversitesi İktisat yüksek lisans programından mezun oldu. 2009’da Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler doktora programından mezun oldu. 1999 ile 2011 yılları arasında ASAM, TUSAM, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü gibi önde gelen Türk stratejik araştırma merkezlerinde Rusya ve Orta Asya uzmanı olarak çalıştı. 2011’den itibaren Hacettepe Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nün danışmanı ve HÜSAM (Hacettepe Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi) danışma kurulu üyesidir.