Uzun Bir Geçiş Süreci
Kovid-19’un hayatımızda hegemonyasını ilan ettiği günlerdeyiz. Her kararın ya da haberin bir yerinde virüsün adını anmadan geçemiyoruz. Uzmanlar ikinci ya da üçüncü dalgaları hatırlatıp uzun süre evde kalmaya …
Prof. Dr. Burhanettin DURAN
Kovid-19’un hayatımızda hegemonyasını ilan ettiği günlerdeyiz. Her kararın ya da haberin bir yerinde virüsün adını anmadan geçemiyoruz. Uzmanlar ikinci ya da üçüncü dalgaları hatırlatıp uzun süre evde kalmaya hazırlıklı olmamızı öğütlüyor. Fotoğraf karelerinde bile ilk dikkatimizi çeken, insanların gerekli “sosyal mesafeye” uyup uymadığı oluyor. Tek cümleyle virüsün gerçek “süper güç” ilan edildiği bir dönemden geçiyoruz. Geçiyoruz diyorum da; bu “geçiş sürecinin” uzun ve zorlu olacağını da artık biliyoruz. Virüs sonrasının ise ne gibi keskin sonuçlar getireceğini net olarak bilemiyoruz.
Yarını öngörmek neden zor?
Kimisine göre yeni dünya daha sert rekabetlere, kapışmalara sahne olacak. Tarihin akışı radikal bir değişime uğramayacaksadece hızlanacak. Kimisine göre ise insanlık dayanışmayı daha fazla hayata geçirmek zorunda kalacak. Şimdilik daha sert rekabet bekleyenlerinağırlıkta olduğunu söylemeliyim. Bununsebebi de pandeminin mevcut yönetilmeşekli. “Küresel bir sorunu ulusal düzeyde” karşılayan ülkeler dünyanın en müreffehülkeleri. Henüz yeterli iş birliği içerisindedeğiller. Pandemi ile ortak mücadeledençok onun getirdiği krizden kimin daha fazlaistifade edeceği konuşuluyor. Uluslararası sistemin geleceğine etki edecek en önemli iki aktör olan ABD ve Çin arasında propaganda savaşı tüm hızıyla devam ediyor. Şimdiden uzmanlar savaşındeğişen mahiyeti üzerine fikirler üretiyor.
Yarının dünyası bugün şekilleniyor
Virüsle birlikte dönüştürücü bir “güvenlik kaygısı fırtınası” geliyor. Ülkelerkendi başının çaresine bakmak için stratejiksektörlerini özel korumaya alıyor. Yüksekteknolojiden iletişime milli kurum kapasitesiningüvenliği hakkında titizleniyor. Bugüvenlik fırtınasının büyük güç rekabetini “model tartışmaları” dahil yeni alanlarataşıyacağı açık. Robert D. Kaplan pandeminin Batı dünyasının kırılganlığını ortaya koyduğunu söylüyor. Çinve Rusya’nın bürokrasilerini ve şirketlerinihükümetlerinin kolları olarak çalıştırdıklarınıöne sürüyor. Kaplan’a göre bu ikiülke güç rekabetinin ve savaşın klasik/Batılıanlamını değiştirirken Batı’nın (ABD’nin)nasıl cevap vereceği önemli. Pandemi ileküresel bir bilincin oluştuğunu hatırlatarak,Batı’nın ittifaklarını güçlendirerek tepki vermesiniöneriyor.
Önümüzde ittifaklara dayalı bir kutuplaşma mı var? Yoksa her büyükgücün kendi etrafında kuracağı ikili ilişkilerüzerinden rekabet mi var, göreceğiz.Açık olan ise, yarının bugün yaptıklarımızlaşekillendiği… İş birliği hamleleri de yapılmıyordeğil. AB Maliye Bakanlarının 7 Nisan’daki zirvede 500 milyar avroluk kurtarma paketini kabul etmesi küçük ama değerli bir adım. Kuzeygüneyayrımının AB içerisinde karşılıkgeldiği krizin çözümü için çok daha fazladayanışma ve fedakârlık gerekiyor.
Türkiye, korona diplomasi örneği
Bugünün krizine iş birliği ve dayanışma ile cevap veren ülkelerin başında Türkiye geliyor. Ankara, Kovid-19 ile mücadele için bir yandan uluslararası platformları harekete geçiriyor.
Dün Başkan Erdoğan olağanüstü zirvede, Türk Konseyi liderleri ile virüse karşı savaşta iş birliği ve dayanışma boyutlarını değerlendirdi.
Diğer yandan Ankara, 30 aşkın ülkeye tıbbi yardımıyla tam bir “korona diplomasi” örneği durumunda.
Sadece dün, Britanya ve İsrail’e gönderilen tıbbi destek haberleri vardı medyada.
İşte bu da yarının dünyasına Türkiye’nin hazırlanma şekli.
[tüHA Haber Ajansı, 13 Nisan 2020]