Vefatının 750. yılında Mevlâna: Dünyadaki yüz akımız
17 Aralık 2023, Mevlâna’nın bu dünyadan ayrılışının, Mevlevîlerin özgün deyişiyle Hakka yürüyüşünün 750. yılı. Bu yürüyüşe yine Mevlevîlikte Allah’a kavuşma anlamında “vuslat” ya da daha yaygın olarak “Şeb-i Arûs” (düğün gecesi) da deniyor.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da 17 Aralık’ı içine alan hafta dolayısıyla başta Konya olmak üzere birçok şehir ve mekânda törenler düzenlenecek ve bu törenler vesilesiyle Mevlâna’nın insana ve dünyaya ait bitmez tükenmez düşünce ve görüşleri anlatılacak.
Yaşadığı yüzyılı ve sonraki yüzyılları Mevlâna kadar derinden etkilemiş, Müslim-gayrimüslim milyonlarca gönüle hükmetmiş, bütün dünyada sevgi ve hayranlık uyandırmış bir başka maneviyat önderi daha gösterilemez. Bu yüzden Mevlâna sadece Türkiye’nin değil, bütün İslam dünyasının ortak değeri, İslam düşünce semasının evrensel yıldızıdır. Mevlâna ve Yunus Emre biz Türklerin tüm dünyadaki iki yüz akımızdır.
Mevlâna, tasavvuf dilinde “insan-ı kâmil” diye ifade edilen olgun, pişkin, mükemmel insanın eksiksiz kusursuz tam bir örneğidir. Bu modelin ayırt edici özelliği, başta insan bütün yaratıkları kapsayan engin bir sevgi, saygı ve hoşgörüdür. Bütün kusurların kendisinde eridiği sınırsız bir bağışlayıcılıktır.
Mevlâna’nın düşünce dünyasının özü insan sevgisidir. Ayrım yapmadan, yani zengindir fakirdir, âlimdir cahildir, şehirlidir köylüdür, olgundur hamdır… demeden bütün insanları sadece insan olduğu için sevmek, saymak ve üstün tutmak Mevlâna düşüncesinin ruhudur. İnsana bu yaklaşım, Batı’daki hümanist (insancı, insanı önemseyen, yücelten) felsefenin yaklaşımından çok farklıdır.
Hümanizmde insanın değerinin kaynağı yine insandır. İnsanın değerinin kendi dışında bir kaynağı yoktur. Mevlâna’ya göre ise insanın değeri ve yüceliği, Allah’ın onu varlıkların en onurlusu (eşref-i mahlûkat) olarak yaratmasından kaynaklanır. Bu yüzden hiçbir bilgisi, görgüsü, marifeti, liyakati, statüsü olmayan sıradan bir kimse bile sırf insan olduğu için değerli ve yücedir.
Mevlâna, insanlarla ilişkilerinde sözünü ettiğimiz bakış açısı sayesinde ince ayarları bulmuş ender simalardan biridir. Kendisini seven; ama sarhoş olduğu için yanına yaklaşmaya cesaret edemeyen bir adama, “Korkma, sokul bana, her günah içki gibi sarhoşluk verseydi kimseyi ayık göremezdik!” demesi, onda var olan herkesi olduğu gibi kabul edebilme enginliğinin bir sonucudur.
İslam’ın “eşref-i mahlûkat” olarak kabul ve ilan ettiği insanı kusur ve meziyetleriyle kucaklayabilme, bağrına basabilme olgunluğu sadece bu büyük insanlara has bir imtiyazdır.
Sıradan insanlar, kendileriyle aynı dini, aynı aidiyeti paylaşan kişilerin dahi eksik ve kusurlarını hoş görememişler, onlarla aralarında duvarlar örmüşlerdir. Mevlâna, “Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.” diyerek insanî yanlışları hoş görmeyi, affetmeyi bilmeyenlerin kendilerini yalnızlığa mahkûm edeceklerini belirtmiştir.
Mevlâna, sevginin evrensel mesajlarını terennüm etmiştir. Yöneldiği her istikamette pusulası sevgi olmuştur. O bir sevgi çağlayanıdır. Ona göre sevginin, üstesinden gelemeyeceği zorluk yoktur. Sevgi, en dinamik, en diriltici güçtür. “Sevgiden ölüler dirilir; padişahlar kul olur; bakırlar altın kesilir; bulanık, tortulu sular arı duru hâle gelir.” sözleri onun sevginin gücüne olan inancının ifadesidir.
Sonsuz rahmetler üzerine olsun.
İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar
Yorumlar