80’li yıllarda TRT’nin ilk Türk çocuk dizisi “Ahmet’in Günlüğü”nün çocuk oyuncusu Cüneyt Gündoğdu
ANKARA – TÜHA HABER / TRT’nin yetiştirdiği iki güzide insan, TRT Emekli Başspikeri, Diksiyon ve Nefes Eğitmeni, konuşturan Sözlük kitabının yazarı Şener Mete ve TRT’ye Çocuk Saati ile başlayan, değerli seslendirme sanatçısı ve spiker Cüneyt Gündoğdu ile bir araya geldi.
TRT’nin emektar usta spikerlerinde Şener Mete ve Cüneyt Gündoğdu, uzun, soluksuz bir sohbetle TRT’de yıllarca yaşadıkları acı-tatlı hatıraları dile getirdi.
Her iki yazar Şener Mete ve Cüneyt Gündoğdu, yanlarında yazmış oldukları kitapları getirmeyi de ihmal etmemişlerdi. Kitapları üzerine gerçekleştirdikleri güzel, sıcak sohbetin ardından, günün anısı olarak birbirlerine imzaladıkları kitaplarından takdim etti.
TRT’nin usta spikeri Şener Mete, bugüne kadar Türk Dili’ne kazandırmış olduğu, ‘Telaffuz Sözlüğü‘, ‘Vurgulu Telaffuz Sözlüğü‘ ile ‘Okunuşlar‘ adlı kitaplarını sanatın birçok dalıyla ilgilenen Cüneyt Gündoğdu’ya verdi.
Cüneyt Gündoğdu da kaleme aldığı son şiir kitabı “Bir Şans Daha” ve ‘İşim İletişim‘ adıyla yazdığı kitaplarını imzalayıp armağan etti.
Türk Dili üzerinde önemli çalışmalar yapan Şener Mete, Gündoğdu’nun “İşim İletişim” adıyla yazdığı kitabın, iletişim öğrencilerinin ve meraklılarının mutlaka okuması gereken önemli bir eser olduğunu belirtti.
Şener Mete, ayrılırken meslektaşı Cüneyt Gündoğdu’ya, teşekkür etti ve her zaman başarı ve bol şanslar diledi.
***
TRT’ye Çocuk Saati ile başlayan, değerli seslendirme sanatçısı ve spiker Cüneyt Gündoğdu hakkında:
21 Temmuz 1970’te Bitlis’te doğmuşum. Hiçbir anımın olmadığı Bitlis’ten çoktan çıkan ailem (Yıllar sonra keşfettiğim bu güzel kente şimdilerde her sene gitmezsem, bir yanımı eksik hissediyorum. Çocukluğumda edinemediğim anılarım, yetişkinliğimde çok daha anlamlı oldu), babamın görevi münasebetiyle önce Diyarbakır’a sonra da Ankara’ya yerleşti. Hayat işte böyle bir şey. Ankara’ya gelişimizle, zannediyorum hayat kıvrımlarım farklı bükülmeye başlamış. O çocuk yaşlarda anlayamadığım kıvrımlardı bunlar. Ama şimdi çok iyi anlıyorum…
Bahçelievler’de, ama gerçekten bahçeli evlerde, meyve ağaçlarının tepesinde (bazen de düştüğüm için dibinde ya da acilde ) geçen ilkokul, ortaokul ve lise yıllarım. Lise derken; Deneme Lisesi sıralarında tabi… Uğur Mumcu, Aydın Güven Gürkan gibi bir çok ünlü fikir adamı, yazar, gazeteci ve sanatçının oturduğu sıralarda oturma şansım oldu. İyi öğretmenlerden eğitim alıyorduk, anlayacağınız Ardından, Gazi Üniversitesi’nden Türkolog sıfatıyla mezun olduğum gün… (İşte hayatın bir kıvrımı daha. Biraz sonra anlayacaksınız).
Sonrasında aynı üniversitenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde yüksek lisans yaptığım yıllar… Ama bunların öncesinde öyle bir kıvrım sarmış ki beni, içimdeki taşmış, gözümdeki donmuş ve dünyalar benim olmuştu. Sene 1982… İspanyol paça pantolonlar yerini dar paçaya, geniş yaka gömlekler de yerini küçük yakalara ve bir de deri kravatlara bırakmıştı
İşte o yıl TRT Ankara Radyosu’nun açmış olduğu, şu meşhuuur, Çocuk Saati programı sınavları yapılıyor. Kartal Tibet, Rüştü Asyalı, Mehpare Çelik, Alev Sezer, Sungun Babacan gibi bir çok ünlü ismin yetiştiği – şaka değil, gerçekten yetiştiği – büyük ekolün eşiğindeyim. Çok da farkında değilim aslında o zamanlar, yazmanın ya da konuşmanın inceliklerinin. Çocuğum ne de olsa Ama o sınav, hayatımın bir başka dönüm noktası oluyor. Sınavı kazanıyorum. Çok geçmeden Devlet Tiyatroları’nda, Oscarlı film Altın Göl’ün tiyatro uyarlamasında, dev isimler Macide Tanır ve Baykal Saran’la sahneye çıkıyorum. Aynı dönemde film seslendirmeleri, radyo programları ve Arkası Yarınlar, Radyo Tiyatroları…
Azıcık daha geçiyor. Evde telefon çalıyor. Telefonda bir ses “Ben Halit Kıvanç” diyor bana. “A, merhaba Halit amca” diyorum telefondaki ses. “Hayır hayır, ben Halit Kıvanç” diyor tekrar bana. Ben de “anladım işte Halit Kıvanç” diyorum yine. “Anlaşılmıyor mu, Habip Yanç” deyince telefondaki ses, ben araya giremeden, bana bir dizi film teklifi getiriyor. Çocukluğu 80’lerin başına takabül edenlerin, zannediyorum hatırlayacağı bir dizi, Ahmet’in Günlüğü…
[80’li yıllarda TRT’de ilk Türk çocuk dizisi “Ahmet’in Günlüğü” ekrana geldi. İnternette “80’lerde büyüyen çocuklar efendi, terbiyeli ve söz dinleyen oldu ise sebebi bu çocuktur” yorumlarına sebep olan Ahmet’i Cüneyt Gündoğdu (sol başta), anne (sağ başta) Nurcan Sürer canlandırıyordu.]
Annemi Nurcan Sürer’in, babamı da Selçuk Yöntem’in oynadığı Metin Devrim’in çektiği bu diziyle, tek tabanca TRT’nin ünlü simalarından biri oluyorum . Çünkü, günlük tutan Ahmet oluyorum. Yıllar süren seslendirme, sunuculuk ve az da olsa oyunculuk hayatım…Sonrasında TRT’nin ve Gazi Üniversitesi’ndeki hocalarımın bana sağladığı bunca birikime güvenerek başladığım, kâh kamu kurumlarında kâh belediyelerde kâh sivil toplum kuruluşlarında ve kâh üniversitelerde geçen ve hâlâ devam eden eğitmenlik serüvenim…
Program sunuculuğu, haber spikerliği ve ömrümün geçtiği Türkiye Radyo Televizyon kurumunda hâlen sürdürdüğüm yöneticilik görevim. 36 sene olmuş. Galiba büyüyorum Hayatın kıvrımları demiştim değil mi? Çocukken başlayan süreç, yıllar sonra hiç tasarlamadan alınan bir Türkoloji eğitimi ve şimdilerde TRT’de sürdürdüğüm yayıncılık hayatım… Gül yaprağı gibi… Birbirinden doğan; birbirini üzerine kıvrılan bir hayat…
Öz geçmişti değil mi başlık? Özümden neden geçeyim ki, şu satırlardan anlattığım özümü yaşamak varken? Özümü, bulmak varken… Özüme, gelmek varken.. Anlamı, özde; özü sevide aramak varken…
HABER : Ataner YÜCE
[TÜHA Haber Ajansı, 20 Ağustos 2022]