Analiz : Türkiye-Yunanistan arasında ‘Önemli Müzakere Süreçleri’ ve ‘Yunanistan’ın Gerilimi Tırmandırma Yaklaşımı ve Nedenleri’
ANKARA – TÜHA HABER / Türkiye’nin bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu olan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Araştırmacılarından Prof. Dr. Yücel Acer’ın, ‘Yunanistan’ın Gerginlik Politikası ve Hukuki Çarpıtmalar’ başlıklı bu analizinde, bugün de ‘Önemli Müzakere Süreçleri’ ile ‘Yunanistan’ın Gerilimi Tırmandırma Yaklaşımı ve Nedenleri’ni ele alıyor.
Prof. Dr. Yücel Acer
‘Yunanistan’ın Gerginlik Politikası ve Hukuki Çarpıtmalar‘ başlıklı SETA için kaleme aldığı analizini TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı (TÜHA)’dan Ataner YÜCE’ye değerlendiren Prof. Dr. Yücel Acer, Türkiye ile Yunanistan arasında zaman zaman önemli müzakere süreçlerinin de yaşandığının altını çizdi.
ÖNEMLİ MÜZAKERE SÜREÇLERİ
Prof. Dr. Yücel Acer, Türkiye’nin Ege Denizi’nde bazı adacıklar, deniz alanları ve hava sahası üzerindeki egemen haklarını doğrudan ilgilendiren sorunların çözüme kavuşturulmasının, Türkiye ve Yunanistan arasında uzun yıllardır yaşanan gerginliklere son verilebilmesinin olmazsa olmaz şartını oluşturduğuna dikkat çekti.
“Günümüze kadar iki ülke esasen müteaddit defalar görüşmeler gerçekleştirmiş ve diyalog sürecini (özellikle 1999 ve sonrasında) uzunca bir süre işletebilmiştir” diyen Prof. Dr. Acer, Ocak-Şubat 2000 döneminde Yunanistan dışişleri bakanının Ankara’yı ve ardından da Türkiye dışişleri bakanının Atina’yı ziyaret etmelerinin yakınlaşmayı ve iş birliğini geliştirecek alanlarda önemli anlaşmaların imzalanmasını sağlamışsa da sorunların herhangi birine çözüm getirilemediğine dikkat çekti.
“istikşafi görüşmeler” ikincisi 4 Mart 2013’te İstanbul’da
Prof. Dr. Yücel Acer, geleneksel olarak Ege sorunlarına görüşmeler yolu ile “adil, kalıcı ve kapsamlı” çözüm bulunmasını talep eden Türkiye’nin, Yunanistan ile 12 Mart 2002’de Ankara’da “istikşafi görüşmeler” adı altında bir görüşme sürecini başlattığını hatırlatarak, söz konusu sürecin 2016’ya kadar devam ettirilerek 60 tur görüşme gerçekleştirdiğini açıkladı.
Görüşmelerin yapıldığı dönemde Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) gibi çeşitli mekanizmaların da geliştirildiğini ve üst düzey ziyaretlerde artış görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Acer, YDİK toplantılarının ilkinin 14-15 Mayıs 2010’da Atina’da, ikincisinin 4 Mart 2013’te İstanbul’da, üçüncüsünün 6 Aralık 2014’te tekrar Atina’da ve dördüncüsünün ise 8 Mart 2016’da İzmir’de gerçekleştirildiğini hatırlattı.
Araştırmacı Prof. Dr. Acer, YDİK sürecinde bugüne kadar toplam 54 belge imzalandığını ve bu çerçevede ayrıca iş forumu toplantılarının da gerçekleştirildiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 7-8 Aralık 2017’de Yunanistan’a gerçekleştirdiği resmi ziyaret iki ülke arasında devlet başkanı düzeyinde 1952’den beri yapılan ilk resmi ziyarettir.
(Solda) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, (sağda) Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın 7-8 Aralık 2017’de Yunanistan’a Atina ve Gümülcine’yi kapsayan resmi bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve bu ziyaretin iki ülke arasında devlet başkanı düzeyinde 1952’den beri yapılan ilk resmi ziyaret olduğunu belirten Prof. Dr. Yücel Acer, şunları söyledi:
“Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ise 5 Şubat 2019’da Türkiye’ye bir çalışma ziyaretinde bulunmuştur. Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Katrugalos 21 Mart 2019’da Antalya’ya çalışma ziyareti gerçekleştirerek mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmüştür. İki ülke Dışişleri bakanlıkları arasında bakan yardımcısı ve genel sekreter düzeyinde düzenli siyasi istişareler de gerçekleştirilmiş, 2019’daki son siyasi istişareler 12 Nisan’da Atina’da yapılmıştır.
2019-2020 arasında iki ülkenin Doğu Akdeniz’de yaşadıkları gerginlik Avrupa Birliği (AB) Konseyi dönem başkanlığını üstlenen Almanya’nın da girişimleri ile hafifletilmiş, Türkiye ve Yunanistan beş yıl aradan sonra 25 Ocak 2021’de İstanbul’da yaptıkları toplantı ile görüşme sürecini tekrar başlatmıştır. Bir sonraki görüşme 16 Mart 2021’de Atina’da ve son tur görüşme 6 Ekim 2021’de Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
Toplantılarda hangi konuların görüşüldüğüne dair her iki taraf da resmi açıklamada bulunmazken Atina geleneksel “tek sorun” yaklaşımı temelinde yalnızca deniz alanları sınırlandırma sorunlarının görüşüldüğüne dair dolaylı açıklamalar yapmaktadır. Yunanistan tarafında içeriği dahi bu derece kısıtlanmaya çalışılan toplantılardan kayda değer bir sonuç çıkmamıştır”.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis Dışişleri Bakanı Nikos Dendias
YUNANİSTAN’IN GERİLİMİ TIRMANDIRMA YAKLAŞIMI VE NEDENLERİ
Türkiye’nin bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu olan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Araştırmacılarından Prof. Dr. Yücel Acer, ‘Yunanistan’ın Gerilimi Tırmandırma Yaklaşımı ve Nedenleri’ konusuna da değinerek, 2021’in başlarında başlayan istişari görüşmelerin devam ettiği süreçte Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın, yaptıkları bazı resmi açıklamalarda ve verdikleri mülakatlarda Türkiye’yi genel olarak “hukuka aykırı davranan”, daha ziyade “gerilim oluşturmaya” ve “Yunanistan üzerinde güç kullanmaya meyilli” bir ülke olarak göstermeye gayret ettiklerini açıkladı.
Prof. Dr. Acer, 24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının başlamasından sonra Yunanistan’ın Türkiye ile ilgili resmi açıklamalarının tonunda bir yükselme gözlemlendiğini belirterek, bu açıklamalar ile Atina’nın, Türkiye’nin “Yunanistan ulusal hava sahasını ihlal eden”, “Yunanistan’ı tehdit eden”, “hukuk dışı davranan”, “revizyonist” ve “AB ve NATO hedeflerine aykırı davranan” bir devlet olduğu iddialarını sıklıkla dile getirdiğini söyledi.
“Yunanistan son aylarda (özellikle Nisan içerisinde) Türkiye’yi sık sık Ege Denizi’nde yerleşimin bulunduğu adalar üzerinde hava sahası ihlalleri yapmakla suçlamıştır” diyen Prof. Dr. Yücel Acer, şunları aktardı:
“Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Aleksandros Papayoannu 4 Mayıs’ta yaptığı bir açıklamada 27 Nisan’da Yunan ulusal hava sahasında 168 ihlal (violation) ve 42 üst uçuş (overflight) gerçekleştirildiğini; üzerlerinde üst uçuş yapılan adaların Rodos, İstanköy, Kalimnos ve Samos gibi Ege adaları olduğunu iddia etmiştir. Yunanistan Dışişleri Bakanlığından gelen bir diğer açıklamada da Türk savaş uçaklarının Dedeağaç’a 2,5 mil mesafeden geçerek Yunan ulusal hava sahasını ihlal ettikleri iddia edilmiştir.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) gerçekleştirdiği ziyaret esnasında 19 Mayıs’ta Amerikan Kongresinde
yaptığı konuşmada Türkiye’nin Yunan hava sahasını ihlal ettiğini öne sürerek Kongreden Türkiye’ye yapılacak muhtemel silah satışlarında bu
durumları göz önünde bulundurmasını, özellikle de Türkiye’ye muhtemel F-16 satışını ima ederek alışverişin yapılmamasını talep etmiştir.
Yunanistan yine son dönemde Türkiye’nin “askeri unsurlarının güçleniyor olmasını” (upgrade of Turkish arsenal) bir tehdit olarak gördüğünü zira Türkiye’nin Yunanistan’a karşı bazı hususları açıkça “savaş sebebi” saydığını iddia etmeye davam etmiştir. Yunan Dışişleri Bakanı Dendias 12 Mayıs’taki beyanatında “Türkiye’nin Yunanistan’a karşı güç kullanma tehdidinde bulunduğunu ve ayrıca yasal haklarını sürekli ihlal ettiğini, bu nedenle Almanya’nın Türkiye’ye denizaltı satmasına karşı olduklarını” ifade etmiştir.
Yakın zamanlı bir başka beyanatında Dendias, Türkiye’nin, Yunanistan’ı defalarca tehdit ettiğini, Türkiye’nin silahlanmasından veya silahlandırılmasından memnun olmayacaklarını dile getirerek bu silahların kendilerine karşı kullanılabileceğini iddia etmiştir. Bu bağlamda Türkiye’ye karşı devam eden rezervlerini ABD’ye de ilettiklerini ifade etmiştir.26 Nitekim Yunanistan dışişleri bakanı bir gazetede verdiği beyanatta, gazetecinin yeni Alman hükümetinin Türkiye’ye karşı yaklaşımının nasıl olacağı sorusuna “Almanya’nın Türkiye’nin ‘saldırganlığı’ karşısında pozisyon almasını bekledikleri” yanıtını vermiştir.
Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Miltiadis Varvitsiotis, Türkiye’yi daimi bir tehdit görme anlayışı üzerinden Yunanistan hükümetinin kararlı bir silahlanma programı yürüttüğünü ve bu bağlamda Türkiye’nin “provokatif eylemleri”ne karşı fiilen hazır olmaya gayret gösterdiklerini de belirtmiştir.
Yine Türkiye tehdidi algısı oluşturma amacıyla Atina, Ankara’nın “revizyonist” olduğunu ve “yeni Osmanlıcılık” politikası izlediğini iddia etmekte ve bu bağlamda Türkiye’nin sadece Yunanistan’a değil bütün bölgeye yönelik bir tehdit olduğunu dile getirmektedir. Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, Türkiye’nin uzun zamandır “yeni Osmanlıcılık” politikası yürüttüğünü, Libya’daki faaliyetlerinin bunun
tipik örneğini oluşturduğunu ve son yirmi yılda Afrika’da da benzeri “yayılmacı politikalar” izlediğini öne sürmüştür”.
Atina, Türkiye’nin sadece Yunanistan’a değil bütün bölgeye yönelik bir tehdit olduğunu dile getirmektedir.
Araştırmacı Prof. Dr. Yücel Acer, Dendias’ın, Yunan Meclisindeki konuşmasında da Türkiye’yi kastederek benzeri bir şekilde “yayılmacı” bir komşu ile yüz yüze olduklarını, bunun göstergelerinin “Osmanlı ideolojisi” ve “Mavi Vatan” kavramları olduğunu iddia ettiğini hatırlattı.
“Öte yandan Yunanistan, Doğu Ege adalarının silahlandırılmasının nedenini ise bu adaların Türkiye tehdidi altında olduğu iddiasıyla açıklamıştır” diyen Prof. Dr. Acer, “Yunanistan’ın sıklıkla tekrar ettiği bir başka söylemi ise Türkiye’nin Yunanistan’a karşı uluslararası hukuku hiçe sayarak hareket eden zorba bir devlet olduğu iddiasıdır. Yakın zamandaki bir beyanatında Dışişleri Bakanı Dendias, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının uluslararası hukukun barışın korunmasına dair ilkelerinin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini, “bu durumu Türk yetkililere de ilettiklerini” söyleyerek Türkiye’nin buna ihtiyacı olduğu algısını oluşturma gayretine devam etmiştir. Yunanistan’ın Türkiye hakkında oluşturmaya çalıştığı bu algıyı bir nevi daha da güçlendirmek adına yakın zamanlarda Türkiye’nin AB ve NATO hedefleri ile bağdaşmayan bir yaklaşım sergilediği yönündeki iddiasını dile getirmeye başladığı da görülmektedir” dedi.
Prof. Dr. Yücel Acer, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Papayoannu’nun da yakın zamanlı bir açıklamasında Türkiye’nin tam üyelik için aday bir ülke olarak AB’nin Rusya’ya yaptırım kararlarına katılması gerektiğini düşündüklerini ifade ettiğini hatırlatarak, Dışişleri Bakanı Dendias’ın ise verdiği bir mülakatta İsveç ve Finlandiya’nın muhtemel NATO üyeliklerine çok sıcak baktıklarını vurguladıktan hemen sonra Türkiye’nin bu iki ülkeye karşı tavrının “etkileyici” (huge impression) olduğunu ifade ederek gerekçelerinden hiç bahsetmeden Türkiye’nin “aykırı davranan” bir ülke olduğu imajını güçlendirmeye çalıştığını ifade etti.
Dendias’ın, ABD ziyaretinden sonra verdiği bir demeçte Yunanistan’ın revizyonist eğilimler sergileyerek ve NATO içinde belirsiz bir duruş benimseyerek Türkiye’nin sadece Yunanistan’a değil İttifakın birliğine ve geleceğine meydan okuduğunu ileri sürdüğünü dile getiren Araştırmacı Prof. Dr. Acer, şunları açıkladı:
“Dendias Türkiye’nin “tuhaf” bir ortak olduğunu, yasa dışı faaliyetler ile revizyonist eğilimler sergilediğini de iddia etmiştir.
Bütün bunların sonucunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1 Haziran’da yaptığı açıklamasında YDİK dahil ikili görüşmelerin
sonlandırıldığını, Yunanistan’ın “samimi ve ciddi” görüşme niyeti göstermeden görüşmelerin tekrar başlatılmayacağını belirtmiştir.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in bu beyanatın hemen sonrasında Doğu Ege adalarına gerçekleştirdiği ziyaret ise yeni bir “tahrik edici tavır” olarak değerlendirilmiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ege’de yapılan Efes 2022 tatbikatı ziyaretindeki konuşmasında “Yunanistan’ı gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye, uluslararası anlaşmalara uygun davranmaya davet ediyoruz. Şaka yapmıyorum, ciddi konuşuyorum” diyerek Türkiye’nin haklarını savunmada kararlı olunduğunu bir kez daha vurgulamıştır. Cumhurbaşkanının bu beyanları ise Yunanistan hükümeti ve basını tarafında yine “Türkiye tehdidi” algısı üzerinden yansıtılmaya çalışılmıştır.
Buraya kadar özetlenen yakın zamanlı beyanatlar göstermektedir ki Yunanistan hemen her vesileyle Türkiye’ye karşı suçlayıcı ve sert söylemler gerçekleştirerek gerilimli bir dönem oluşturma gayreti göstermiştir. Yunanistan hükümetinin temsilcilerinin sistematik bir şekilde dile getirdikleri bu açıklamalar ile hem bir yıllık dönem içerisinde yapılacak hükümet seçimleri bağlamında kendi iç politikalarında bazı siyasi kazançlar elde etmeyi hem de Türkiye’ye karşı bazı devletlerin desteğini almayı amaçladıkları söylenebilir”. (Devam edecek)
***
Yücel Acer
[TÜHA Haber Ajansı, 25 Temmuz 2022]