Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, şu ana kadar 76 bin konutu teslim ettiklerini belirterek, önümüzdeki aydan itibaren her ay 15-20 bin civarında konutu teslim edeceklerini, sene sonunda teslim edecekleri konut sayısının da 200 bini bulacağını söyledi.
TÜHA /TÜRKUAZ İnternational News Agency
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, TRT Özel Yayını’nda soruları yanıtladı.
Bakan Özhaseki’nin açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
Yaşadığımız o acı elim olay neredeyse 14-15 ay geride kaldı. O günlerde bu iki tane üst üste 9 saat arayla olan depremden 11 tane ilimiz diyoruz ama dolaylı olarak 18 ilimiz etkilendi. Hasar az olduğu için onları çok kayda değer bulmadığımızdan belki ara ara zikretmiyoruz. 14 milyon insan da zarar gördü. Sırayla en çok zarar nerede diye bakılacak olursa Hatay’daydı. Hatay’da da Antakya en çok hasar gören yerimizdi. 254 bin neredeyse bağımsız birim yerle bir oldu. Antakya’nın yüzde 90’ı yoktu. O günlerde geldiğimizde karşılaştığımız manzara emin olun hepimizin yüreklerinde derin böyle bir acı bıraktı, iz bıraktı.
Haliyle önce başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere burada bakanlarımız vardı, valilerimiz vardı, kaymakamlarımız görevliydi. Naçizane ben genel başkan yardımcısıydım AK Parti’de. En güçlü belediyelerimizi buraya gönderdik. Hatay’a gönderdik. Yani Konya, Bursa, Kocaeli, Denizli belediyelerimiz buradan hiç çıkmadılar. 100 civarında da belediyemiz buradaydı. Aylarca çalıştılar, yardım ettiler. Arama kurtarma faaliyetleri, iaşe ibate gibi ilk günlerdeki acil ihtiyaç duyulan yaraları sarmak adına insanların ilk ihtiyaçlarını karşılama, bunları yaptık. Fakat o günlerde başlayan en sert zeminlerde konut yapma hareketi de hızla devam etti.
AFAD’ın bize bildirdiği hak sahipliği sayısı yaklaşık 155 bin civarında. 140 bin kadar konut, bir 15 bin kadar da iş yerini burada yapmak zorundayız ve vatandaşlarımıza, hak sahiplerine bunları vermek durumundayız. Böyle bir görüntüyü Allah bir daha yaşatmasın bu millete inşallah. Böyle bir can pazarı. Hakikaten bu işin maddi zararı belki altından kalkabileceğimiz bir boyuttadır, zorlanırız ama altından kalkarız. Ama bu işin manevi acısını tarif edecek bir ölçü aleti daha çıkmadı. Her yerde acı var, gözyaşı var.
İşte bu evleri teslim ediyoruz. Çay içmeye davet ediyorlar, oturuyoruz. Biraz sonra sohbet başlıyor. Ev sahibinin gözlerinden yaşlar gelmeye başlıyor, acıları yenileniyor. Haliyle o acı hala devam ediyor. Ama en azından devlet olarak, millet olarak 85 milyon bir vatandaş grubu buraya ne yapabilirim diye düşündü, onun çabasına girdi. Onlar ferdi olarak, şahsi olarak belki de biraz gönüllerini tatmin için bu yardımları yaptılar. Allah rızası için yaptılar. Ellerine sağlık. Fakat asıl iş devlete düşüyordu.
Biz burada neredeyse 142 bin civarında inşaatın, bağımsız birimin ihalesini yaptık veyahut da ihale sürecinde devam ediyor. 11 bin kadar da konutumuzu burada teslim ettik vatandaşlarımıza. İşte buradaki evler gibi onlar da oturuyorlar. Bugün zaten kalabalık bir gazeteci grubuyla geldik. İnşaatlarımızı gezdirdik.
Merkezde bizim tam 68 tane şantiyemiz var. Şu anda Hatay’da. Türkiye genelinde 1240 şantiyemiz var. Bu 1240 şantiyemizde 110 bin kişi çalışıyor, emek veriyor. Dile kolay… Küçüklüğümde hep babaannemden duyduğum bir söz vardı. Allah devletimize zeval vermesin derdi. Çocuğumuz aklımız ermez de ne diyorsa derdik. Gerçekten Allah devletimize zeval vermesin. Kolay mı? 1240 tane şantiye, 110 bin çalışan. Şu anda Türkiye genelinde 400 bine yakın konut inşaatı devam ediyor. Bunlar kolay sayılar değil, söylemesi kolay. 4 bin 333 tane köyde köy evine devam ediyoruz. Haliyle bütün bunların hepsi maddi bir bedeli var bu işin. Parayı buluyorsunuz, bazen işçilik gerekiyor, malzeme gerekiyor, yer gerekiyor. Bütün bunları organize etmek de Çevre Şehircilik Bakanlığı’na düşüyor. Biz bir taraftan TOKİ’miz, bir taraftan Emlakkonut’umuz, bir taraftan yapı işleriyle adeta bir seferberlik ilan ettik. Buralardayız. Hiç çıkmıyoruz. Bu konutlar bitinceye kadar, en son vatandaş da evine oturup Allah sizden razı olsun deyinceye kadar inşallah buralarda olmaya devam edeceğiz.
Şimdi şehirlerde bir taraftan rezerv alanlarda çalışıyoruz. Yani hazineye ait arazilerde, zemin etütlerini yaptırıyoruz. Uygun şekillerde orada konutlar yapmaya devam ediyoruz. Bir taraftan şehir merkezlerine geliyoruz. Şehirlerin meydanlarını yapıyoruz. Ona açılan ana caddeleri ihya etmeye çalışıyoruz, iş merkezlerini inşa ediyoruz, yerinde dönüşümle ilgili krediler veriyoruz.
Şehirlerin meydanlarını çok özel bir çalışmayla yapmaya gayret ediyoruz. Biraz önce de söylediğim 110 bin kişilik bir orduyla bu işi yapıyoruz. Fakat eğer siz bunu yaptığınız yerde vatandaşa anlatmazsanız, onu ikna etmezseniz, yaptığınızın ne olduğunu izah edip de onu aydınlatmazsanız bir müddet sonra size başka türlü o iş belki de bazen protesto olarak dönüyor. Ben bütün illerimizde bu toplantıları yapıyorum. Bugün de özellikle Ankara’daki bütün gazetecilerin veya gazetelerimizin, televizyonlarımızın temsilcilerini davet ettim. Sizler de gördünüz. 50 kişi kadar bir arkadaş grubuyla geldik. Bütün arkadaşlar vardı. İçlerinde her görüşe mensup insanlar da vardı. Onların da şahitliğinde bu toplantıyı yaptık.
Ben gittiğim illerde özellikle önce belediyelerimizle bir organizasyon yapıp onları dinliyorum. Sıkıntıları var mı? Ben neler yapabilirim? Nihayetinde İller Bankası falan bize ait ve işlemleri de biraz bizim bakanlığımızla. Onlar için yapabileceğim bir şey varsa onları bir dinlemeye çalışıyorum. Sonra da bu gördüğünüz gibi toplantılara iktidar, muhalefet ne kadar milletvekili varsa davet ediyoruz. Belediye başkanlarımızın tamamını davet ediyoruz. Sivil toplum örgütlerini çağırıyoruz. Bazen uç fikirleri olan, belki de çok sağduyu sahiplerinin hoş görmeyeceği birtakım refleksler gösteren dernekler, vakıflar vesaire oluyor. Onları da davet ediyoruz. Muhtarlarımızı da tabii ki çağırıyoruz. Sonra da onları dinliyoruz. Ama öncesinde bir genel giriş yapıp sonra da o şehirlerde biraz önceki anlattığım faaliyetleri nasıl yaptığımızı söylüyoruz.
Bugün de dikkat ederseniz bir taraftan Vali Bey’e söz verip Vali Bey’in devlet adamlığı vasfıyla bütün bakanlıkların temsilcisi olması hasebiyle Sağlık Bakanlığı burada ne yaptı? Ulaştırma Bakanlığı ne yapıyor? Çalışma Bakanlığı, Aile Bakanlığı buralarda ne yapıyor? Onları tek tek anlattı. Sonra da Kültür Bakanlığımızdan bir arkadaşımızı rica etmiştik. Müzeler Genel Müdürü geldi. Özellikle Hatay’ımız tabii ki kadim bir şehir. Burada bir taraftan Habib-i Neccar gibi hepimizin mesela çok hoşuna giden orada tarihi geçmişi olan, Kur’an’da da adından bahsedilen bir camiden bahsediyoruz. Onun yıkıldığı, bir taraftan Ortodoks ve Protestan kiliseler var. Onların yıkıldığı, sinagogun yıkıldığı, tarihi meclis binasının yıkıldığı bir ortam var. O tarihi tescilli eserlerle ilgili Kültür Bakanlığı ne yapıyor, onu anlatmaya çalışıyoruz. Onların da çok hızlı çalışmaları var burada, gayretleri var.
Sonra bir taraftan yapılan imar planları, bizim bakanlık olarak buradaki yaptıklarımız, tek tek anlatıyoruz. Anlattıktan sonra diyoruz ki arkadaşlar bakın biz yapabildiklerimiz bunlar. Biz bir senedir bunlar üzerinde çalışıyoruz. Gelecekte Hatay’ımızı şöyle bir manzara bekliyor. Adıyaman’da diyorum ki Adıyaman’ı şöyle bir manzara bekliyor. Meydan projesi bu. Veya Kahramanmaraş’ta, Azerbaycan Mahallesi bu, meydan bu, konutlar şu. Şu kadar konut yapıyoruz. Şu kadar süre içerisinde bunları teslim edeceğiz. Şimdi söz sizde, buyurun diyoruz. Vatandaş da kalkıyor. Oradaki insanlar genellikle de oda veya STK’larımızın temsilcileri, vatandaşlardan duyduklarını aktarıyorlar. Öğrenmek istediklerini soruyorlar bir taraftan. Eleştirecekleri bir şey varsa eleştiriyorlar. Onlardan ders alacağımız şey varsa zaten ders alıyoruz biz veyahut da çoğunlukla da teşekkür ediyorlar. Bu toplantıyı bütün şehirlerde yaptığımız zaman biz şehrin de görüşünü almış oluyoruz. (devam edecek)