Soner Olgun
Soner Olgun

Peki, bu detaylı veri izleme süreci de Türkiye’nin Akdeniz’i en çok kirleten ülkeler arasında yer aldığı saptamasını doğruluyor mu?

Olgun, Akdeniz’deki plastik kirliliğinin sadece Türkiye için değil Akdeniz’e kıyısı olan 21 ülkenin tamamı için “çok büyük bir problem” olduğunu söylüyor:

“Akdeniz kirliliğinde bir ülkeyi sorumlu tutmayı doğru bulmuyoruz. Açık bir denizle ilgili bu tespiti yapabilmenin çok objektif verilere dayanması gerekirken, bunlar çok subjektif değerlendirmeler.

“Akdeniz’e kıyısı bulunan 21 ülkenin sorumluluğu var. Biz elimizdeki verileri Barselona Sözleşmesi kapsamında sekretaryaya en şeffaf ve başarı şekilde raporlayan ülkeyiz. Akdeniz kirliliğine engel olmak için, tüm mikro plastik ve deniz çöplerini izliyoruz.”

Atıksular eş zamanlı olarak izleniyor

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’nın çalışmalarına göre, Türkiye’de arıtılmamış atıkların denize verilmesi hala birçok kıyı alanında devam ediyor.

Oysa atık suyun içerisindeki katı atıklar çöktürüldükten sonra azot ve fosfor giderimi yapılarak denizlere temiz su şeklinde bırakılması gerekiyor.

Olgun, atık su arıtma tesislerinden çıkan su analizlerinin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından dijital ve eş zamanlı olarak izlendiğini söylüyor:

“Sürekli Atıksu İzleme Sistemleri (SAİS) ile şu an cep telefonumdan istediğim arıtma tesisinden numune aldırabiliyor ve atıksu arıtma tesislerine ani denetim yapabiliyoruz. Bu sistemle Marmara’nın atık sularının tamamının izlemeye aldık.

“Şu anda bu yükümlülüğü sanayi tesislerine de getiriyoruz, onlar da o belirlediğimiz standartlara uygun olarak ekipman tedarikini yapıyorlar.”

Peki, hali hazırda sanayi tesislerinin denize bıraktığı atıksuların kalitesi nasıl izleniyor?

Olgun, sanayi tesislerinden çıkan atıksuların takibinin diğerlerine göre ‘daha zor’ olduğunu şöyle anlatıyor:

“Belediyelere ait arıtma tesislerinde, bütün atık sular tek bir merkezde toplanıyor ve hem arıtması hem de denetimi daha kolay olabiliyor.

“Ama sanayi tesislerinin takibi elbette daha zor. Bunları organize sanayi bölgelerine dönüştürüp, bütün arıtmalarını tek bir yerde birleştirerek daha ciddi bir takip yapmak mümkün ancak kurulu sistemi yıkıp değiştirmek, her zaman sürdürülebilir çözümler olmayabiliyor.”

Çevre meselesi bir kalkınma meselesidir

Dünya’da iklim değişikliğinden en fazla etkilenen havzaların arasında yer alan Akdeniz’in kıyıları ve yakın çevresindeki ülkelerde yaklaşık 450 milyon kişinin yaşadığı ifade ediliyor.

Akdeniz ısınmaya başladıkça Kızıl Deniz’den Akdeniz’e gelen balon balıklarının Akdeniz türlerini yok etmeye başladığını söyleyen Birpınar’a göre, Türkiye’nin Akdeniz biyoçeşitliliğini koruması gerekiyor:

“Çevre meselesi bir kalkınma meselesidir. Ülkemizin kalkınmasını ve zenginleşmesini istiyorsak, Akdeniz’deki biyoçeşitliliği, kültür varlıklarını ve kıyıları korumak zorundayız.”

Bu amaçla Türkiye’nin Avrupa Birliği çevre müzakerelerini 2004 yılında başlattığını hatırlatan Birpınar, tüm kanun ve yönetmeliklerin AB ile uyumlu olduğunu kaydediyor:

“Türkiye aslında çevresini iyi koruyan ve yönetmeliklerini sürekli geliştiren örnek bir ülke. Ama tabii takdir edersiniz 85 milyonluk bir ülke olduğu için, daha fazla isler yapmamız gerektiğini de düşünüyoruz.”