Dış Politikada 2020 Muhasebesi…


TÜHA HABER / Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Kemal İNAT, 2020 yılı boyunca gerek Avrupa’dan gerekse ABD’den Türkiye’nin canını sıkacak baskı ve müdahalelerin gelmeye devam ettiğini açıkladı.
Prof. Dr. Kemal İNAT
Prof. Dr. Kemal İNAT, 2019 yılının zor bir yıl olduğuna kuşku olmadığına dikkat çekerek, Covid-19 salgınının bütün yıla gölgesini vurduğunu ve dünya ekonomisi gibi Türkiye ekonomisinin de salgın nedeniyle ciddi zararlar aldığını, ancak salgına rağmen uluslararası politikadaki güç mücadelesi ve rekabetin hız kesmediğinin altını çizdi.
Prof. Dr. Kemal İNAT, ‘Dış Politikada 2020 Muhasebesi…’ni (TÜHA) Türkuaz Uluslararası Haber Ajansı‘na yaparak, 2020’de de pandemi gölgesinde Türkiye’nin birçok sorunla mücadele etmek zorunda kaldığını, bu mücadelenin sürdüğü bazı cephelerden sevindirici, bazılarından ise üzücü haberlerin geldiğini söyledi.
“2020’nin ülkemiz açısından en can acıtıcı gelişmesi İdlib cephesinde şubat ve mart ayında yaşanan çatışmalarda askerlerimizin şehit olmasıydı” diyen Prof. Dr. Kemal İNAT, özellikle 27 Şubat tarihinde Rusya destekli rejim güçlerinin gerçekleştirdiği hava saldırısında 34 askerimizin şehit olmasının halkımızı büyük üzüntüye boğduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Kemal İNAT, Rusya, Şam yönetimi ve İran destekli milislerin, daha önce Suriye’nin Halep ve Guta şehirlerinde yaptıkları gibi, İdlib’i de hava ve kara bombardımanlarıyla yerle bir edip insansız hâle getirme girişimine karşı Türkiye’nin direnmesinin bölgede askerlerimizin de hedef alınması sonucunu doğurduğunu belirtti, ancak Türkiye’nin bu saldırıya sert cevap vermesinin binlerce rejim askerinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanırken, Moskova’yı Ankara ile anlaşma yapmaya zorladığını ve İdlib’den Türkiye’ye yönelik yeni bir göç dalgasının da önlenmiş olduğunu kaydetti.
“İdlib muharebeleri sırasında Türkiye’nin SİHA’ları etkin bir şekilde kullanması Rusya ve Rejim güçlerinin ilerlemesini durdururken uluslararası medyanın dikkatinin Türk SİHA’larına çevrilmesi sonucunu doğurdu” açıklamasında bulunan Prof. Dr. Kemal İNAT, Türk SİHA’larının başarısının çok konuşulduğu diğer cephelerin de Libya ve Karabağ savaşlarının olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Kemal İNAT, 27 Kasım 2019’da Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükûmeti (UMH) ile imzalanan güvenlik ve askerî iş birliği mutabakatı gereğince 2020 başından itibaren Türkiye’nin Libya’ya askerî güç konuşlandırmasının, ülkedeki güç dengesini hızlı bir şekilde UMH lehine değiştirdiğine dikkat çekti.
“Başta Rusya, BAE, Mısır ve Fransa olmak üzere birçok ülke tarafından desteklenen Hafter güçleri hızlı bir şekilde mevzi kaybederken bu başarıda Türkiye’den temin edilen SİHA’lar oldukça etkili oldu” diyen Prof. Dr. Kemal İNAT, “Bu şekilde, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları sınırı konusunda mutabakat imzaladığı UMH’nin devrilmesi engellenmiş olurken aynı zamanda Türkiye’nin Libya enerji sektörüne yatırım yapmasının yolu açılmış oldu. Ayrıca Hafter güçlerinin Tarhune şehrindekine benzer kitlesel katliamlar yapması Türkiye’nin desteğiyle önlenmiş oldu”ğunu aktardı.
Prof. Dr. Kemal İNAT, Türkiye’nin Libya konusunda oynadığı bu rolden rahatsız olan bazı Avrupa ülkelerinin Ankara’ya geri adım attırmak amacıyla 22 Kasım günü Roselina-A isimli Türkiye bayraklı ticaret gemisine Operasyon Irini isimli AB misyonunu bahane ederek korsanca bir baskın yapmalarının da 2020’nin can sıkıcı gelişmelerinden biri olduğunu kaydetti.
“Ama Türkiye bu tür provokasyonlara rağmen gerek Doğu Akdeniz gerekse Libya konusunda hem kendi halkının hem de KKTC ve Libya halklarının faydasına gördüğü adımları atmaya devam etti” diyen Prof. Dr. Kemal İNAT, Özellikle Fransa’nın, Libya’da kendisini ve diğer Hafter destekçilerini köşeye sıkıştıran Türkiye ile mücadeleyi daha fazla destek bulacağını umduğu Doğu Akdeniz deniz yetki alanlarına çekme çabasının, zaman zaman Türkiye ile AB’yi karşı karşıya getirdiğini söyledi.
Prof. Dr. Kemal İNAT, Ama Ankara’nın AB içerisindeki “dostları”nın ve Avrupa’daki diğer rasyonel aktörlerin, Fransa, Yunanistan ve GKRY’nin AB’yi kendi çıkarları doğrultusunda suistimal etmesine fırsat vermediklerini ve 2020 boyunca Türkiye ile bağları koparacak ağır yaptırım kararlarından da uzak durduklarını açıkladı.
“Buna rağmen 2020 yılı boyunca gerek Avrupa’dan gerekse ABD’den Türkiye’nin canını sıkacak baskı ve müdahaleler gelmeye devam etti” diyen Prof. Dr. Kemal İNAT, İdlib’deki yeni mülteci dalgası tehdidi konusunda Türkiye’yi Rusya, Şam ve İran karşısında yalnız bırakan AB ülkelerinin, diğer taraftan Avrupa’ya Türkiye üzerinden yeni mülteci girmemesi için Ankara’ya baskı yapmaya devam ettiklerini dile getirdi.
Prof. Dr. Kemal İNAT, “Bunun yanında gerek Avrupa ülkelerinin bazıları gerekse ABD, 2020 yılında da PKK/YPG ve FETÖ terör örgütlerine destek vermeye devam etmeleri de 2020’nin can sıkıcı gelişmeleri arasında yer aldı. ABD’nin, Rusya’dan S-400’lerin alınmasını gerekçe göstererek Türkiye’yi F-35 programından çıkarma ve yaptırım kararı da Batı ile ilişkilerimiz açısından bir diğer rahatsız edici gelişme” olduğuna dikkat çekti.
İsrail’in Filistin topraklarını işgalini meşrulaştırmayı ve Kudüs’teki Müslüman varlığını sona erdirmeyi hedefleyen sözde Yüzyılın Anlaşmasının da 2020’nin can sıkıcı gelişmelerinden biri olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Kemal İNAT, ” Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerimize yönelik baskıların arttığına dair gelen haberler de Yemen’deki insani trajediye dair artan haberler de 2020’nin üzücü gelişmeleriydi…” şeklinde aktardı.
Prof. Dr. Kemal İNAT, Azerbaycan’daki sivil yerleşim yerlerinin Ermenistan tarafından roketlerle vurulmasının ve çok sayıda insanın hayatını kaybetmesinin de 2020’nin can yakıcı gelişmeleri arasında yer aldığını hatırlatarak, şunları söyledi:
“Buna karşılık Azerbaycan’ın 27 yıldır işgal altındaki topraklarını kurtarmasında Türkiye’nin desteği ise 2020’nin sevindirici gelişmelerindendi ki, Türk SİHA’larının başarısının konuşulduğu üçüncü cephe de burasıydı.
Fatih’in Karadeniz’deki 405 milyar metreküplük büyük doğalgaz keşfi ise salgının gölgesindeki 2020 yılında Türk dış politikasına ihtiyaç duyduğu öz güveni sağlayan en sevindirici gelişme oldu…”
