Dünya dönüyor!…

* Merhaba! Bugün günlerden 25 Şubat Salı. AB, Suriye’ye yönelik enerji ve ulaştırma alanındaki yaptırımları kaldırma kararı aldı.

* İyi okumalar…

TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency

Gazeteci* Aslı SÖZBİLİR

AB’den Suriye yaptırımları için yeni karar Avrupa Birliği (AB), Suriye’ye yönelik bankacılık, enerji ve ulaşım gibi sektörleri hedef alan yaptırımları askıya aldı.

AB Konseyi, üye ülke dışişleri bakanlarının Brüksel’de düzenlediği toplantıda, Suriye’ye uygulanan AB yaptırımlarıyla ilgili alınan kararları açıkladı. AB ülkelerinin, Suriye’deki durumu göz önünde bulundurarak bir dizi kısıtlayıcı tedbiri “askıya almaya” karar verdikleri belirtilen açıklamada, kararın AB’nin Suriye’de kapsayıcı bir siyasi geçişi, ekonomik toparlanmayı, yeniden yapılanmayı ve istikrarı destekleme çabalarının bir parçası olduğuna işaret edildi. Açıklamada, “AB, Suriye’deki temel ekonomik sektörlerdeki kısıtlayıcı önlemleri askıya aldı” ifadesi kullanıldı. Enerji, ulaşım, finans ve bankacılık gibi sektörlerde işlemlerin kolaylaştırılacağı aktarılan açıklamada, petrol, gaz ve elektrik dahil enerji ile ulaştırma sektörlerindeki önlemlerin askıya alınması kararı alındığı kaydedildi.

Merz’in koalisyon tercihi Sosyal Demokrat Parti Almanya’da pazar günkü genel seçimlerden galip çıkan Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı ve Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz, Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile hükümeti kurmak istediklerini söyledi. Merz, başkent Berlin’de düzenlenen basın toplantısında, “olağanüstü” bir seçim sonucu elde eden CDU/CSU’nun bir önceki seçimlere göre 3 milyon oy daha fazla aldığını ifade etti. Hükümeti kurma görevinin CDU/CSU’da olduğunu vurgulayan Merz, meclisteki sandalye dağılımına bakıldığında CDU/CSU ve SPD’nin toplamda 328 milletvekili sayısıyla koalisyon hükümetini kurabileceğine işaret etti. “Biz de tam da bunu istiyoruz” diyen Merz, gelecek günlerde bu konuda görüşmeler yapacaklarını kaydetti. CDU lideri Merz, nisan ortasına denk gelen Paskalya Yortusu’na kadar hükümeti kurmayı hedeflediğini belirterek, “Sosyal Demokratlarla yapıcı, iyi ve hızlı görüşmeler yapmaya kararlıyım” şeklinde konuştu. CDU/CSU’nun savunduğu göç politikasının sertleştirilmesini SPD’nin kabul edeceğini düşünüp düşünmediğine ilişkin soruya Merz, bu konuda umutlu olduğunu ifade ederken, “Seçim kampanyası sırasında iddia edilmesine rağmen, hiçbirimiz sınırları kapatmak istemiyor. Ancak ülkenin sınırlarını daha iyi korumamız gerekiyor” dedi. Almanya için Alternatif (AfD) partisinin oy oranının seçimlerde iki kat yükseldiğine işaret eden Merz, “Bu gerçekten de Almanya’da merkezde yer alan demokratik siyasi partilere ortak çözümler bulmaları için son uyarı sinyalidir” ifadesini kullandı.

Almanya’da 19 Türk kökenli aday Federal Meclis’te Almanya’da pazar günü yapılan genel seçimde, 19 Türk asıllı aday, milletvekili olarak 21. dönem Federal Meclis’e (Bundestag) girmeye hak kazandı. Sosyal Demokrat Parti (SPD) 7, Sol Parti (Die Linke) 7, Hristiyan Demokrat Parti (CDU) 2, Yeşiller (Grüne) 2, Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) 1 Türk kökenli milletvekili çıkaran partiler oldu. Hakan Demir, Metin Hakverdi, Macit Karaahmetoğlu, Mahmut Özdemir, Aydan Özoğuz, Derya Türk Nachbaur ve Serdar Yüksel SPD’den parlamentoya seçilen isimler oldu. Sol Parti’den ise Gökay Akbulut, Ateş Gürpınar, Ferat Koçak, Cansın Köktürk, Cansu Özdemir, Cem Hamit İnce ve Mirze Edis meclise girmeye hak kazanırken CDU’dan Serap Güler ve Tijen Ataoğlu, Yeşiller’den ise Ayşe Asar ve Filiz Polat milletvekili seçildi. CSU’dan da Hülya Düber partisinin ilk Türk kökenli milletvekili oldu. Almanya’da geçen dönem de 18 Türk kökenli kişi parlamentoya girmişti.

Almanya’da iş dünyası iyimserliği “seçimle” arttı Almanya’da önceki gün yapılan seçimlerin ardından hükümette yaşanacak değişiklikten Avrupa’nın en büyük ekonomisinin de faydalanabileceğine dair artan umutlarla Alman şirketlerinin iyimserliği arttı. IFO beklenti endeksi Şubat ayında 84,3’ten 85,4’e yükseldi. Bloomberg’in anketine katılan ekonomistlerin beklentisi 85’ti. İş iklimi endeksi Şubat’ta değişmeyerek 85,2’de kaldı. Önceki ayın verisi de 85,2’ye revize edildi. Cari koşullar endeksi ise 86’dan 85’e geriledi. Ifo Başkanı Clemens Fuest yaptığı açıklamada “Alman ekonomisi, işlerin nasıl gelişeceğini görmek için bekliyor. Şirketler mevcut işlerden daha az memnun olsa da beklentiler biraz arttı” ifadesini kullandı. Ülkede GSYH’nin 2024’te daralmasının ardından ekonomide hızlı ve güçlü bir toparlanma hala olası görünmese de beklentiler biraz daha olumlu hale geliyor. Almanya’da son açıklanan veriler de olumlu gelişmelere işaret etmişti. Özel sektör aktivitesi Şubat ayında beklentileri aşarken, yatırımcı güveni iki yılın en yüksek artışını kaydetmişti.

Bundesbank: Yeni hükümeti zorlu bir ekonomi bekliyor Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), Almanya’da kurulacak koalisyon hükümetinin zorlu bir ekonomi ortamında göreve başlayacağını bildirdi. Şubat raporunda, Alman sanayisinin geleceğinin belirsizliğini koruduğu belirtilerek, yüksek seviyedeki ekonomik belirsizlik ile şu anda çok düşük olan kapasite kullanımının yatırımlar üzerinde baskı oluşturmaya devam ettiği belirtildi. Yılın ocak-mart döneminde ekonomide hafif bir toparlanma beklendiğine yer verilen raporda, “Devam eden zayıf ekonomik eğilime rağmen Alman ekonomisi 2025’in ilk çeyreğinde hafif bir büyüme kaydedebilir. Sanayi, kış çeyreğinde öncekine kıyasla büyümede daha az engelleyici olabilir ve inşaat sektörü bir önceki çeyrekle yaklaşık aynı seviyede kalabilir” ifadeleri yer aldı. Bankanın raporunda, gelen siparişler açısından sanayi ve inşaat sektörlerinde talebin son zamanlarda bir miktar toparlandığı, ihracatın ise son aylarda ekonomik faaliyet üzerinde özellikle güçlü bir etkiye sahip olduğu ifade edildi. Almanya’da kurulacak koalisyon hükümetinin zorlu bir ekonomi ortamında göreve başlayacağına işaret edilen raporda, “Temel eğilim açısından, Alman ekonomisi durgunluk içinde sıkışıp kalmaya devam ediyor” değerlendirmesine yer verildi. Enflasyona yönelik değerlendirmelerin yer aldığı raporda, ülkede yıllık enflasyon oranının önümüzdeki aylarda düşmesinin ve yıl ortasından itibaren geçici olarak tekrar yükselmesinin beklendiği aktarıldı.

Ukrayna ve ABD mineral kaynakları konusunda anlaşmaya yakın ABD Başkanı Donald Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u Beyaz Saray’da ağırlarken, ikili Oval Ofis’te basın mensuplarına gündemi değerlendirdi. Trump, Rusya-Ukrayna Savaşı’nı sona erdirmek için hem Rusya hem Ukrayna tarafıyla görüşmelerin sürdüğünü ve Kiev yönetimiyle kıymetli madenler anlaşmasında sona geldiklerini kaydetti. “Devlet Başkanı Zelenskiy ile görüşeceğim. Aslında bu hafta ya da gelecek hafta anlaşmayı imzalamak üzere gelebilir. Kendisiyle Oval Ofis’te görüşmeyi çok isterim, bu güzel olur. Şu anda anlaşma üzerinde çalışılıyor. Nihai anlaşmaya çok yakınız” ifadelerini kullanan Trump, söz konusu anlaşmanın hem ABD’ye hem de Ukrayna ekonomisine önemli katkılar sağlayacağını vurguladı. Öte yandan Ukrayna Başbakan Yardımcısı Olha Stefanishyna Ukrayna’nın Washington’a ülkenin doğal mineral kaynaklarından bir pay vermek için ABD ile yaptığı görüşmelerin son aşamasında olduğunu söyledi. Her iki taraf da ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Rusya’nın Ukrayna’ya karşı üç yıllık savaşında ateşkesi sağlama planının ayrılmaz bir parçası olarak gördüğü anlaşma konusunda yoğun müzakerelere kilitlendi. Bloomberg’in gördüğü taslak metin, ABD’nin mineraller anlaşmasının bir parçası olarak “özgür, egemen ve güvenli” bir Ukrayna ve “kalıcı bir barış” garantisi vereceğini gösteriyor. Metinde ayrıca Washington ile Kiev arasında “kalıcı bir ortaklık” konusunda anlaşılacağı ve Ukrayna’ya yatırım yapma niyetinin bildireceği ifade ediliyor.

Avrupa Birliği’nden Ukrayna’ya ‘yeşil ışık’ Politico’nun haberine göre başkent Kiev’de bulunan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Ukrayna’nın AB üyelik sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu. Von der Leyen, Ukrayna’nın üyelik yolunda kaydettiği “ilerlemeden” övgüyle bahsederek “Ortaya konan siyasi iradeyi gerçekten takdir ediyorum. Hatta Ukrayna’nın liyakate dayalı süreci, bu hızda ve bu kalitede devam ederse, belki de 2030’dan önce olabilir diyebilirim” ifadelerini kullandı. Ukrayna, Rusya’nın saldırısından 4 gün sonra, 28 Şubat 2022’de, AB’ye üyelik başvurusu yapmış, adaylık statüsünü ise 23 Haziran 2022’de almıştı. Üyelik müzakerelerinin başlatılması kararı 23 Aralık 2023’teki AB zirvesinde verilmesine rağmen uzun bir süre Macaristan’ın vetosu aşılamamıştı. Müzakerelerin 25 Haziran 2024’te resmen başlamasıyla AB ilk kez bir ülke ile başvuru tarihinin üzerinden 2,5 yıl gibi kısa bir süre geçmesinin ardından müzakerelerin başlamasına karar vermiş, ayrıca ilk kez fiilen savaş durumundaki bir ülke ile müzakere masasına oturmuştu.

BM Genel Kurulu’ndan Rusya kararı Ukrayna-Rusya Savaşı’nın 3. yılı geride kalırken BM Genel Kurulu, acil oturum için bir araya geldi. Oturumda, Ukrayna’nın hazırladığı, “Rus güçlerinin derhal geri çekilerek savaşın sonlandırılmasını” talep eden ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri tarafından da desteklenen karar tasarısı oylamaya sunuldu. Genel Kurul’daki oylamada 18 “hayır” oyuna karşılık 93 “evet” oyuyla Ukrayna’nın tasarısı kabul edildi. Oylamada 65 ülke çekimser kaldı. Oylamada, ABD ve Rusya tasarıya “hayır” oyu verirken, Türkiye “evet” oyu veren ülkeler arasında yer aldı. Kabul edilen kararda, Rus işgalinin, üç yıldır devam ettiği ve sadece Ukrayna için değil, diğer bölgeler ve küresel istikrar için de “yıkıcı ve uzun süreli sonuçlar doğurmaya devam ettiği” belirtildi. AB ülkelerinin de desteklediği kararda, iki ülke arasında devam eden savaşın sona erdirilmesi ve Rusya’nın, Ukrayna’nın uluslararası alanda tanınan sınırlarından tamamen geri çekilmesi çağrısı yapılıyor. Genel Kurul’da alınan kararların yasal bağlayıcılığı bulunmuyor.

İngiltere’den Rusya’ya G7 vetosu İngiltere hükümeti, İçişleri Bakanlığında Güvenlikten Sorumlu Devlet Bakanı Dan Jarvis’in, “Rusya’nın G7’ye geri dönebileceği” yönündeki önerisini reddetti. Başbakanlık Sözcüsü, Bakan’ın açıklamalarının Ukrayna’daki barış sürecinin başlangıcına dair “genel değerlendirme” olduğunu ve İngiltere’nin bu konudaki tutumunun değişmediğini vurgulayarak, “Rusya, Ukrayna’da yasa dışı askeri güç bulundurduğu sürece G7’ye geri dönemez” ifadesini kullandı. İngiltere’nin odak noktasının, Ukrayna’yı en güçlü konuma getirmek ve Rusya üzerindeki baskıyı en üst düzeye çıkarmak olduğunu belirten Sözcü, ülkesinin Rusya’nın G7’ye yeniden katılımı konusundaki tutumunun değişmediğinin altını çizdi. İçişleri Bakanlığında Güvenlikten Sorumlu Devlet Bakanı Jarvis, Times Radio’ya yaptığı açıklamada, “Rusya’nın G7’ye dönmesi, Ukrayna’daki savaş sona erdiğinde uluslararası müttefiklerle değerlendirilecek konu olabilir” ifadesini kullanmıştı. ABD Başkanı Donald Trump da 14 Şubat’ta yaptığı açıklamada, Rusya’nın Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve ABD’den oluşan G7’ye yeniden kabul edilmesi gerektiğini söylemişti.