Edebiyatın Pandemi Sürecinde Rolü Nedir?
TÜHA HABER / ABD’nin başkenti Washington’daki düşünce kuruluşu Ortadoğu Enstitüsü’nde (MEI) telekonferans yöntemiyle düzenlenen panelde Corona virüsü pandemisi döneminde edebiyatın bireyler ve toplumlar üzerindeki rolü ve önemi tartışıldı.
‘COVID-19’u Yazmak: Ortadoğu’nun Önde Gelen Yazarları Pandemiyi Anlatıyor’ başlıklı panele Lübnan’dan Elias Khouray, İran’dan Azar Nafisi ve Türkiye’den Ece Temelkuran katıldı.
Türkiye’de, İran’da ve Arap dünyasındaki sosyal ve kültürel yapılar, siyasal sistem ve dengeler gibi konular üzerine eserleri bulunan Temelkuran, Nafisi ve Khouray, süregelen pandemi sürecinin bu coğrafyadaki toplumlar üzerinde yarattığı etkiyi ve edebiyatın bu süreç içindeki rolünü değerlendirdi.
Khouray: “Edebiyat insanların yeni kimlikler keşfetmesini sağlar”
MEI Başkanı Paul Salem’in moderatörlüğünde düzenlenen panelde, mevcut krizin derinliğiyle ilgili soruya Lübnanlı yazar Khouray, “Bugün karşılaştığımız şey tamamen yeni” dedi ve salgının sosyal ve ekonomik yaşamdaki etkisini “liberalizmin korkunç bir yeni sonucu” olarak nitelendirdi.
Küresel çapta baskın olan mevcut ekonomik sistemin insani değerleri yok ettiğini savunan Khouray’a göre, değerler olmadan yaşayamayan insanlar, süregelen kriz aracılığıyla “insanın yaşadığı koşulların kırılganlığını anladı.”
Khouray, krizle ortaya çıkan değişim potansiyeli ve böylesi bir ortamda edebiyatın yerini anlatırken, “neo-liberalizm, popülizm ve faşizm değerleri yok ediyor ve toplumları, sadece güçlülerin hayatta kaldığı koşullar içine koyuyor” dedi ve ekledi: “Siyaset kültüreldir, kültür de siyasal; ve edebiyat insanların bu süreçte de yeni kimlikler keşfetmelerini sağlayan unsurlardan olabilir.”
Özellikle Körfez ülkelerinde edebiyatın da parayla satın alınabileceği algısının yaygın olduğunu söyleyen Khouray, bunun aksine “Edebiyat parayla baskı altında tutulamaz” dedi.
Amerika’da polis nezaretinde öldürülen siyah Amerikalı George Floyd’un son sözleri olan “nefes alamıyorum” ifadelerine değinen Khouray, “İnsanların ‘nefes alamadığı’ bir dünyada COVID-19 bize, insanları öldüren rejimler karşısında toplumların aslında hiçbir şeyi kontrol edemediklerini gösterdi” dedi ve gerek Lübnan’da gerek Amerika’da ve diğer yerlerde baş gösteren protestolar sayesinde insanların bireyler olarak değerli olduklarını hissettiklerini ve bir araya geldiklerinde de değişim yaratabileceklerine inandıklarını savundu.
Khouray, “Nefes alamazsak, ölürüz. Bu, biyolojik olmasa bile, ruhlarımız olur” ifadesini kullandı.
Khouray’a göre, ilerleyen dönemlerde edebiyatta daha fazla öne çıkması gereken konuların başında ‘aşk ve insan sevgisi’ geliyor.
Azar Nafisi: “Edebiyat sayesinde insanlar yeni alternatifler bulur”
Amerika’da da yaşamış olan İranlı yazar Azar Nafisi, pandemi sürecinin hem İran hem ABD’deki toplumlar üzerindeki etkisinin benzer olduğuna vurgu yaparak, her iki ülkede de yönetimlerin mevcut kriz karşısında “gerçekleri reddettiklerini” savundu.
ABD Başkanı Donald Trump’ın ve İran Dini Lideri Ayatollah Hamaney’in “empatiden yoksun” olduğu görüşünde bulunan Nafisi, her iki ülkedeki yönetimin de “kendi çeperlerinden çıkıp başkalarını görmeye çalışmadıklarını” söyledi.
Nafisi’ye göre, böylesi bir siyasal kültür ortamında edebiyat bireylere karşılarındaki düşmanı tanıma ve kelimeler aracılığıyla yeni ufuklar kazanma imkanı sunuyor.
Nafisi, Hamaney gibi güçlü bir figürün gücünü elinde tutmak için yazarları da hedef aldığını hatırlatarak, bunun edebiyatın gerçek hayat üzerindeki etkisinin bir göstergesi olduğunu söyledi ve birçok İranlı’nın okumaya olan ilgisine dikkat çekti.
“Amerikalı arkadaşlarıma, ‘Martin Luther King ve James Baldwin sadece size ait değil. Eserlerini kim okuyorsa onlara ait. Ve bu durumda birçok İranlı’ya da aitler’ diyorum” ifadelerini kullanan Nafisi, Amerika’daki para, teknoloji, eğlence ve tüketim alışkanlıklarının boyutunun altını çizerek, toplumlarda okuma alışkanlıklarının önüne geçmek için “kitapları yakmak zorunda değilsiniz; insanların okumalarının önüne geçmeniz yeterli” dedi.
Nafisi, edebiyatın etki gücünü, “Gerçekler tehlikeli olabilir çünkü bir kez gerçeği gördünüz mü bir daha sessiz kalamazsınız… Yazarlar olarak bizim silahlarımız yok, sadece sözcüklerimiz var. Ve sözcükler gerçekleri anlatır” sözleriyle dile getirdi.
Nafisi içinden geçilen süreç sonrasında ağırlıklı olarak hangi konulara odaklanacağı sorusuna, “Hayal gücünü yansıtan hikayelere… Çünkü kitapların yaptığı en iyi şey insanları birleştirmesidir” şeklinde yanıt verdi.
Ece Temelkuran: “İnsan haysiyetiyle ilgili daha fazla yazacağım”
Sözlerine, “Öncelikle, konuya bir yazar olarak bakıyorum” diyerek başlayan Temelkuran, Corona virüsü salgınının mevcut küresel sistemin neden olduğu “ahlaki krizi” de gözler önüne serdiğini savundu.
Temelkuran’a göre, “Amerika’da Trump, İngiltere’de Johnson, Rusya’da Putin ve Türkiye’de Erdoğan gibi liderlerin oluşturduğu siyasal çılgınlık”, neoliberal sistemlerde yaratılan ‘ideal insan’ betimlemesinin bir sonucu. Temelkuran, bu betimlemede insanların bencil olduğu ve altrüizme değer verilmediğine değinerek, Corona salgını sürecinde aslında bunun tam aksi denebilecek bir tablonun da ortaya çıktığını söyledi.
Sosyal ve siyasal hayatla ilgili yaygın söylemlerde, insanların COVID-19 gibi bir kriz sırasında birbirlerini öldürme noktasına gelebileceği görüşüne sıkça rastlandığına dikkat çeken Temelkuran, “COVID’de, tuvalet kağıdı krizi haricinde insanlar aslında dayanışma içine girdi. İnsan aslında iyidir ve iyilik barındırır. Ve tüm tehlikelere rağmen yardım etmek ister” dedi.
Temelkuran, son dönemlerde Siyahların Hayatları Önemlidir hareketi kapsamında büyüyen ve dünyaya yayılan protestoların da “insanların korkularının, insan etkileşimine duyulan ihtiyaçtan çok daha az olduğunu gösterdiğini” ifade etti.
Temelkuran ayrıca, son yıllarda toplumsal ayaklanmalarda ifade edilen, İngilizce’de ‘pride’ olan ‘onur’ kelimesinin aslında ‘haysiyet’ ya da ‘itibar’ anlamına gelen ‘dignity’ kelimesinden farklı bir anlam taşıdığı görüşünü savundu ve Tahrir’deki ayaklanmalardan Türkiye’deki Gezi protestolarına kadar birçok yerde insanların “aslında haysiyetlerini korumak için direndiğini” belirtti.
Yazarların işinin dik başlı ve azimli olmak olduğunu söyleyen Temelkuran önümüzdeki dönemlerdeki edebi eserlerinde de bu konuya odaklanacağını söyledi.
Büyük kitlesel protestoların birçok yerde henüz pek kurumsal değişiklik getirmediğine de değinen Temelkuran, toplumsal algıyla ilgili değişimlere paralel olarak ilerleyen yıllarda, dayanışmayı pekiştirmek adına, “benim işim, haysiyetin ne olduğunu açıklamak olacak… Yeni nesil bu kelimeyi daha çok haykıracak ve bizler de onların bu neşesi sayesinde daha çok şey öğreneceğiz” dedi.
HABER : Burcu GÜNDOĞAN & Washıngton (VOA)
[TÜHA HABER AJANSI, 14 Haziran 2020]