Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) & YPG/PKK Dengeleri -II-
* 27 Aralık 2024’de İdlib’ten başlayan HTŞ harekâtının yıldırım hızı ile ilerlemesinin arkasında Batılı istihbarat operasyonlarının yolu açması ve İsrail’in son dönemde Esat’ı ve İranlı güçleri oldukça zayıflatması önemli rol oynadı.
* İdlib’te kurulan HTŞ’nin cihatçı üssü beklenmedik bir şekilde başarılı oldu ama Şam’a ilk girenler CIA’nın güneydeki tugaylarıydı.
-Prof. Dr. Sait YILMAZ-
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü yazarı Prof. Dr. Sait YILMAZ
Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler İngilizce bölümü öğretim üyesi ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü yazarı Prof. Dr. Sait YILMAZ, kaleme aldığı “Suriye‘de YPG/PKK Denklemi ve Yeni Paradikma!” başlıklı yazısının bugünkü bölümünde de, “Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) & YPG/PKK Dengeleri” ni ele alıyor.
Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) & YPG/PKK Dengeleri
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü yazarı Prof. Dr. Sait YILMAZ, Türkiye’nin, Suriye’deki cihatçıları sadece kendi İslamcı vizyonu için değil, YPG/PKK ile savaşmak ve başka ülkelere ihraç etmek için de kullandığına dikkat çekti.
Türkiye’nin para, eğitim ve askeri destek sağladığı Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) 2017 yılında kurulduğunun altını çizen Prof. Dr. Sait YILMAZ, şunları söyledi:
“SMO’nun kökeni 29 Temmuz 2011 tarihinde kurulan Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) dayanıyor. ÖSO’nun kendi içindeki çatışmalar ile zayıflaması üzerine Türkiye, Fırat Kalkanı harekâtı sonrası kazanımlarını korumak üzere Ağustos 2016’da militanları yeniden gruplayarak Suriye Geçici Hükümeti ve Milli Ordu kurdu. SMO’nun resmi amacı güvenli bölge kurmaktı ve diğer isyancı grupları da toplayarak varlığını İdlib’e kadar genişletti. SMO, çoğunlukla Arap ve Türkmenlerden oluşmaktadır. Haziran 2017’de SMO grupları üç askeri blok teşkil ediyordu; Zafer, Sultan Murat ve Akdeniz. Bazı gruplar ise bağımsız kaldı. Temmuz 2017’de SMO içinde üç Kolordu (1, 2 ve 3.) kuruldu. Hama’daki isyancılar ise 4. Kolorduyu teşkil ediyordu. Türkiye’nin desteklediği SMO birlikleri Suriye’nin kuzeyinde Kürt gruplara karşı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile birlikte savaştı. SMO ayrıca Türkiye’ye yeni bir mülteci akının önlenmesinde de rol aldı. Türkiye açısından HTŞ de dört milyona yakın nüfusu olan İdlib’i yönettiği dönemde yeni bir mülteci akınını önlenmesinde önemli bir görev üstlendi. Hatay sınırındaki Bab el Heva Sınır Kapısı yıllardır HTŞ için darphane gibi çalıştı. Sahada MİT ve TSK onlarla iletişim ve koordinasyon kuruldu”.
“2016 yılında Colani, El Kaide bağlantısını saklamak için örgütün ismini önce “Cebhe Fetih El-Şam”, 2017 yılında ise “Hayat Tahrir El-Şam (HTŞ)” (Şam Kurtuluş Heyeti) olarak değiştirdi. HTŞ, İdlib’teki hâkim güç oldu ve Kuzeydoğu Suriye’deki en büyük isyancı gruptu. Son bir yıldır özellikle ABD ve Türkiye’nin desteği ile Suriye’de büyük bir taarruza hazırlanıyordu” diyen Prof. Dr. Sait YILMAZ, şöyle devam etti:
“El Nusra, HTŞ’ye dönüşürken ulusal bir örgüte dönüşmeyi hedefledi. 2017 yılında yaşanan bu dönüşüm yeni Suriye planlarının geçmişi ile ilgili de bir ipucu veriyor. ABD’nin yakın müttefiki HTŞ, El Tenef üssünden destekleniyordu ama yetersiz kaldığı için gittikçe daha çok Türkiye’ye bağımlı hale geldi. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeybatısında bulunan kontrol bölgesi ve HTŞ’nin hemen dibindeki kontrol üsleri ile örgüte sağladığı katkı hayatiydi”.
Prof. Dr. Sait YILMAZ, halen, Suriye içindeki vekil güçlerin ana yapısı şu şekilde anlattı:
– HTŞ; ana omurgası El Kaide uzantısı El-Nusra (60 bin kişi) ve bunlara biat etmiş bazı cihatçı grupların (Ahrar-ı Şam, Zingi, Sukur-u) Şam militanları. S. Arabistan’ın kontrolünde.
– Suriye Milli Ordusu; Türkiye’nin kontrolünde ve Ankara’nın kontrol ettiği bölgelerde üç Kolordu halinde bulunuyor. Toplam 30 bin civarında militanı var. SMO içinde en etkili güçler Doğu Türkistan (5-6 bin) ve Özbek (2-3 bin) savaşçılar.
– Özgür Suriye Ordusu; Kilis’in güneyinde Azez merkezli 30 bin militanı var. İhvancı olmakla birlikte Türkiye’nin kontrolünde değil, Ankara’ya karşı tutumları da oldu, serbest hareket ediyor. 27 Aralık’ta başlayan harekâtta yer aldılar, HTŞ’ye yakın duruyorlar ama şu an beklemedeler.
– Suriye Özgür Ordusu; Suriye’nin güneyinde ABD’nin kontrolünde ve 5-10 bin militanı var. Şam’a ilk giren bu güçtü ama Amerikalılar daha sonra geri çektiler.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü yazarı Prof. Dr. Sait YILMAZ, HTŞ’nin arkasındaki güçlerin matruşka şeklinde içeriden dışarıya doğru şu şekilde sıralayabileceğini belirterek şöyle aktardı:
“El Nusra-El Kaide-S. Arabistan-ABD ve İsrail. Suriye’de her güç merkezi ile ilişki kursa da ABD/İsrail ve S. Arabistan’ın istikametinde gitmek zorunda. Türkiye ile ilişkisi konjonktürel idi, lojistik ve para desteği aldı ama şimdi işleri bitti ve Ankara’nın yükünü çekmek yerine kendi konumlarını sağlamlaştırmak peşindeler. Suriye’nin geleceği konusunda en aktif iki ülke Türkiye ve ABD olsa da HTŞ, S. Arabistan’a yanaşıyor. HTŞ, Türkiye tarafından desteklemiş olsa da gerek içyapısı gerekse liderliği daha çok Suudi Arabistan’a yakın ve şimdi de bu ülkenin çizgisini tercih ediyor.
Esat’ın devrilmesiyle sonuçlanan son saldırıların Türkiye’nin bilgisi ve onayı olmadan gerçekleşmiş olması mümkün değil. Ancak farklı ideolojilerden grupların oluşturduğu SMO homojen bir grup değil. SMO şemsiyesi altındaki gruplar arasında birleşmeler ve çatışmalar yakın zamana kadar devam etti. SMO, kendi içinde sorunlar yaşarken, Türkiye’nin HTŞ ve SMO arasında “uzlaşı ya da birlik” sağlamasının kolay değil”.
“Peki, dış güçler Suriye’de ne istiyor?” diye soruyor Prof. Dr. Sait YILMAZ:
– İsrail; bölünmüş, parçalanmış bir Suriye, dışa bağımlı ve birbirine düşman küçük devletlerin kurulması.
– ABD, İsrail’in güvenliğine en uygun harita oluşturma.
– Türkiye; Sünni Arap devleti.
– Körfez-Arap ülkeleri; S. Arabistan kendi güdümünde bir Suriye isterken, BAE; rekabet halinde olduğu Suudi çizgisine karşı ve İsrail’e yakın.
Prof. Dr. Sait YILMAZ, “Şüphesiz mevcut durum oldukça kaygan, taraflar kendi aralarında savaşa devam edebilir ve toprak değişimleri olabilir. Kesin olan tek şey eski Suriye topraklarında merkezi ve birleşik bir hükümetin çıkmayacağı. Bunun ana nedeni sayılan grupların birbirine üstünlük sağlayacak kadar güçlü olmaları. Bu zaten, İsrail’in 40 yıldır amacı idi; Esat’ı devirmek ve Suriye’de güçsüz ve parçalanmış bir yönetim oluşturmak” olduğuna vurgu yapıyor ve Türkiye’nin devam eden yanılgılarını da şu şekilde özetliyor;
– Türkiye’nin en büyük hatası HTŞ’ye güvenmek oldu. Esat’ın gücünün bittiği çoktan belli olmuştu son birkaç ay kala Erdoğan Esat’ı göndermek yerine anlaşmak istedi ama kabul edilmedi. Esat son ana kadar Rusya ve İran’ın kendisini yalnız bırakmayacağını düşünüyordu.
– Ankara, YPG/PKK ile mücadeleyi HTŞ yönetimine verdi ancak ikisinin de arkasında ABD olduğu için birbirleri ile savaşmazlar. HTŞ, Türkiye’yi memnun etmek için ABD’yi karşısına almak istemez. Öte yandan HTŞ’nin gücü yetersiz; eğer YPG/PKK ile bir savaşa tutuşursa Şam, Hama, Humus ve Lazkiye’de kontrolü kaybeder.
– Türkiye, sonuçta kendi işini kendi görmek zorunda. YPG/PKK bölgesine bir harekât yapmak için ABD ile anlaşmak zorunda ama Kürt özerk bölgesini korumak isteyen ABD ancak sınırlı bir operasyona yeşil ışık yakabilir. ABD ile anlaşmak için YPG, PKK’yı Irak’a gönderebilir ama asla silah bırakmaz.
– Türkiye’nin Suriye’de yeni İran olma yani Gazze ve Kudüs’e ulaşma hayali boş çünkü HTŞ, ABD ve İsrail’in gücü ve desteği olmadan var olamaz.
Colani halen Suriye’de alan kontrolü sağlamakla uğraşırken, iç savaş yeniden başlayabilir. Yeni iç savaş döneminin iki eksende yürümesi bekleniyor;
(1) ABD ve İsrail’in desteklediği HTŞ ile Suriye Halk Direnişi;
HTŞ, Esat’a bağlı halkın olduğu bölgede şehirlerde hâkim, Esat’tan kalan ordu Nusayri Dağlarına (Lazkiye-Tarsus arasında) çıktı. HTŞ’nin halka yönelik kötü muamelesi devam ettiğinde Nusayri Askerleri denilen grubun şehirlere dönerek yakın zamanda savaş başlatma olasılığı var. Nusayri askerlerine öncelikle İran, daha sonra Rusya ve Türkiye’deki bazı radikal sol örgütlerin destek olması bekleniyor.
(2) ABD destekli YPG/PKK ile Türkiye’nin arkasında olduğu SMO.
Bundan sonraki Suriye’deki gelişmeleri şu şekilde öngörebiliriz;
– Colani’nin tek başına ülkeyi yönetmek istemesi nedeni ile ülke karışacak.
– Nusayri Dağları hareketlenecek, şehirdeki HTŞ’ye saldıracak.
– YPG/PKK, Colani ile anlaşmayacak ve HTŞ’nin zayıflamasını bekleyecek.
– Türkiye, sahaya SMO’yu sürecek.
YPG/PKK halen moralsiz ve kendi alanını koruma derdinde. Artık Suriye’de ABD’den başka destekleyecek bir dış güç kalmadı ve onlara da güven sorunu var.
Türkiye, ABD ile anlaşma yolu arıyor. Burada yeni paradigma ortaya çıkıyor yani PKK’nın gönderilmesi ve Kürtlere verilecek statü konusunda anlaşmak. ABD için Kürtler askeri bir gereklilik ve yeni yönetim Kürtleri desteklemekten vazgeçmiş gözükebilir. ABD, bunun karşılığında Türkiye’den aşağıdaki konularda destek isteyebilir;
– İran senaryosu.
– Ukrayna ve Karadeniz’de Ruslara karşı destek.
– Gürcistan, Ermenistan-Azerbaycan üçgeninde iş birliği
– Libya’dan Rusları çıkarmak için ortak hareket.
Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler İngilizce bölümü öğretim üyesi ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü yazarı Prof. Dr. Sait YILMAZ, kaleme aldığı “Suriye‘de YPG/PKK Denklemi ve Yeni Paradikma!” başlıklı yazısının bugünkü bölümünde de, “Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) & YPG/PKK Dengeleri” ni ele aldığı kısmında ise sözlerini şöyle noktalıyor:
“Suriye’de güvenlik ortamı yeniden şekilleniyor. Lübnan’da Genelkurmay Başkanı’nı Cumhurbaşkanı seçtiren Fransa; Lübnan ve Suriye’de kalıcı olmaya, YPG/PKK bölgesine yerleşmeye çalışıyor. PYD/YPGliler Türkiye destekli SMO ile DSG arasındaki çatışmayı durdurma çabaları kapsamında ABD ve Fransa birliklerinin Rojava’daki sınır bölgesini güvence altına alma konusunda görüşmeler yapıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel MACRON geçtiğimiz hafta Paris’in, Suriye’deki Kürtleri yalnız bırakmayacağını söyledi.
Ne ABD ve İsrail ne de Körfez ülkeleri meydanı Türkiye’ye bırakmak niyetinde çünkü gelinen aşama büyük planın sadece bir parçası. İsrail Suriye ordusunu yok ederek, İran’a kadar uzanan bölgeyi kontrolüne almak, bölgeyi şekillendirmek istiyor. Bunlar olurken, kimse Türkiye’nin bölgede inisiyatif almasını, müdahalede bulunmasını istemiyor. Türkiye’den istenen olan-bitene (Kürt Projesi ile) ikna olmak. Bölgede rejim değişiklikleri önce istihbarat savaşları ile şekilleniyor ve piyonlar tek tek ama aynı torbaya konuyor. İran senaryosundan sonra sıranın Türkiye’ye geleceğini öngörmek zor değil”. (devam edecek-Kürt Projesinde Yeni Paradigma; Kürtler & PKK)
***
Yazar hakkında
Sait YILMAZ, 1961 yılında İzmit’te doğdu. Kabataş Erkek Lisesi’nde okuduktan sonra babasının tayini nedeni ile liseyi memleketi olan ISPARTA-Yalvaç’ta bitirdi. 1982 yılında Kara Harp Okulu’ndan Piyade Teğmeni olarak mezun oldu. 1984’de Eğridir Komando Okulu’nu bitirdi, Bolu ve Hakkâri’de Komando Bölük Komutanlığı yaptı. 1988 yılında ABD-Virginia’da Havadan İkmal Kursu’nu tamamladı. 1991’de Kara Harp Akademisi’ni bitirdi.
BOSNA-HERSEK’de 1994 yılında BM UNPROFOR Türk Barış Gücü’nde Harekât Subayı ve 1996 yılında Saraybosna’da NATO-SFOR’da Sivil-Asker İşbirliği Uzmanı olarak görev yaptı. 1997 yılında İTALYA-Roma’da NATO Savunma Koleji eğitimini tamamladı. 1998-2001 yılları arasında NATO (SHAPE) Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı Karargâhı BELÇİKA-Mons’da Kriz Yönetim Uzmanlığı görevi yaptı ve bu süre zarfında ALMANYA/Oberammergau’daki NATO Okulu’nda Kriz Yönetim Kursu Direktörü olarak “NATO’da Kriz Yönetimi” konferansları verdi.
1998-2000 yılları arasında ABD-Oklahoma Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Avrupa Programı’nda MA Eğitimi’ni tamamladı. 2000-2005 yılları arasında ise Gazi Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Doktora Eğitimi yaptı.
2006 yılında Silahlı Kuvvetlerden kendi isteği ile emekli olmayı müteakip, 2006-2011 yılları arasında Yrd. Doç. Dr. olarak Beykent Üniversitesi’nde Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM) Müdürü olarak görev yaptı. 2011-2014 yıllarında İstanbul Aydın Üniversitesi Ulusal Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (USAM) Müdürü olan Sait YILMAZ, 2012 yılında Doçent oldu. 2014-2016 yıllarında Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) bölümünde Türk Dış Politikasında Güncel Sorunlar, Uluslararası Güvenlik, Terörizm konularında dersler verdi. 2017 yılında Esenyurt Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) bölümüne Profesör kadrosu ile geçti.
Sait YILMAZ’ın güvenlik, savunma ve istihbarat konularında yayımlanmış 19 kitap ve 400’den fazla akademik makalesi bulunmaktadır.