Böylece ilacı kullanacaklar için çok güvenli olmayan ama şirketin kâr marjını koruyacak bir orta noktada buluşulur: İlaç, belli sayıda insan üzerinde kısıtlı bir süre için denendikten sonra piyasaya çıkarılır ve yan etkileri yol aldıkça anlaşılır. Yani bir ilacın insan vücudu üstünde ne yaptığının tam olarak anlaşılması için aradan on binlerce insan ve yıllar geçmesi gerekir. Bazı durumlarda ise, daha henüz piyasaya çıkmadan ilacın ne denli tehlikeli olduğu zaten anlaşılmıştır, ama söz konusu tehlike son derece nadir görülen bir yan etkiymiş gibi lanse edilerek ilaç piyasaya sürülür.
Bu defa söz konusu, aktif maddeleri Ketokonazol olan, Nizoral ve Ketoral adlı mantar ilaçları. FDA geçenlerde bir açıklama yaparak, 2013 yılındaki yaptıkları uyarıya rağmen bu ilaçların cilt ve tırnak mantarı gibi sorunlar için de reçete edilmeye devam edildiğini belirtti. Peki Haziran 2013’de yapılan uyarı neydi? FDA aktif maddesi Ketokonazol olan mantar ilaçlarının, mantar enfeksiyonlarında ilk tedavi olarak kullanılmaması yolunda bir uyarı yaptı. Çünkü bu ilaç karaciğer hasarına ve adrenal bezi problemlerine yol açıyordu. FDA ilacın yarattığı riskin, faydasından çok daha büyük olduğuna hüküm getirerek, ilacın sadece ciddi mantar enfeksiyonlarında kullanılabileceğine dair etiketinin değiştirilmesine karar verdi. FDA’in ardından, aynı yıl Türkiye Sağlık Bakanlığı Farmakovijilans Risk Yönetimi Birimi yayınladığı bir duyuru ile bizim doktorlarımızı da şu cümlelerle uyarmıştır: “Oral ketokonazol kullanımına bağlı olarak ölümcül seyreden veya karaciğer nakli gerektiren ciddi hepatotoksisite meydana gelmiştir. Bu hastaların bir kısmında, karaciğer hastalığı için belirgin risk faktörü bulunmamaktadır. Bu tedaviyi alan hastalar risk hakkında hekim tarafından bilgilendirilmeli ve yakından takip edilmelidir.”
Ancak FDA tarafından yeni yayınlanan bildiri, doktorların hala bu ölümcül ilaçları, cilt ve tırnak mantarları için reçete etmeye devam ettiklerini gösteriyor.
İşin Sırrı Güçlü bir Bağışıklık Sistemi
Aslında ağızdan alınan mantar ilaçlarının ciddi yan etkileri olduğu öyle yeni bir bilgi değil. Öncelikle bu ilaçlarla ilgili bilinmesi gereken en önemli şey karaciğeri mahvettikleridir. Karaciğer de öyle bir organdır ki, ancak artık tamamen iflas ettiğinde tehlike sinyalleri verir. Bu ne demek? Yani siz ayak tırnağınızdaki mantarı tedavi etmek için doktorunuzun reçete ettiği ilacı kullanırsınız, hatta karşınızdaki inatçı bir sağlık sorunu olduğu için bir süre sonra tekrar edince bir kür daha ilaç kullanırsınız. Karaciğeriniz ciddi şekilde zarar görür, ama dediğim gibi dayanıklı yapısı nedeniyle, zar zor da olsa yola devam eder. Bu yüzden karaciğer yetmezliğinden muzdarip olduğunuz ortaya çıktığında sorumlunun kullandığınız mantar ilacı olduğu akla gelmez.
Her şeyden önce, ölümcül olmayan bir mantar problemini ölümcül bir ilaçla tedavi etmek akıllara ziyan bir durum. Bakın FDA’in yaptığı açıklamada neler yazıyor: “Eğer söz konusu ilacı kullanıyorsanız ve karaciğer sorunları yaşadığınıza dair belirtiler varsa hemen tıbbi yardım alın.” Bu belirtiler nedir? İştah kaybı, mide bulantısı, kusma, karın bölgesinde rahatsızlık hissi, cilt ve gözlerin aklarında sararma ya da idrar renginin koyulaşması. Bu belirtilerin bir ya da birkaçının bir arada ortaya çıkması karaciğerinizin imdat çağrısıdır.
Neden mantar enfeksiyonu gelişir?
Peki, akciğerlerden sinüslere, ciltten ayak tırnaklarında kadar vücudun hemen her organında gelişebilen mantar enfeksiyonları nedir ve neden kaynaklanır? Aslında mantarlar vücuttaki ekosistemin bir parçasıdır. Bakteriler ve mantarlardan oluşan bu ekosistemin dengesi bozulduğunda sorunlar da başlar. Mesela vücuttaki mantar enfeksiyonlarının arkasında sık sık karşımıza çıkan Candida adlı mantar türünü ele alalım. Candida her vücutta bulunur ve zararsızdır, ta ki kontrolden çıkıncaya kadar. Kötü beslenme, vücudun savunma güçleri probiyotiklerin azalması ve bağışıklık sisteminin güçsüz düştüğü durumlarda candida gibi mikroorganizmalar çoğalarak mantar enfeksiyonlarına -ve birçok hastalığa- zemin hazırlar. Mesela ağızda meydana gelen ve halk arasında pamukçuk olarak bilinen mantar enfeksiyonunun arkasında da kontrolsüz bir şekilde çoğalmış olan candida bulunur. Bazı durumlarda da tehlike, vücuttaki ekosistemin bir parçası olmayan, dış dünya yoluyla maruz kaldığımız mantar sporlarından gelir. Ancak yeri gelmişken şunu da belirtmekte fayda var: Havadan ya da temas ile sisteme giren bu organizmalar da, ancak bağışıklık sisteminin zayıf olduğu durumlarda bir tehlike arz ederler.
Bir not: Maalesef gelişigüzel kullanılan antibiyotikler, tüm tehlikelerine karşı reçete edilen ağızdan alınan mantar ilaçları önemli bir sorunu da beraberinde getiriyor: Daha dirençli organizmalar. Söz konusu edilen ister zararlı bakteriler, ister virüs ya da mantarlar olsun, onları yenmek için kullandığınız ilaçlar her birini yenilmez birer güç haline getiriyor.
Mantar Hastalıklarından Kurtulmak İçin En Etkili 8 Doğal Yöntem
Sorun ister inatçı ayak tırnağı mantarları ister sık sık nükseden vajinal mantarlar ya da ciltte oluşan mantar enfeksiyonları olsun, bunları önlemek hatta tedavi etmek için doğa size birçok seçenek sunuyor. Ciddi yan etkileri olan ilaçlar yerine bu doğal güçleri devreye sokmak çok daha mantıklı bir strateji.
1. Probiyotik takviyesi kullanın
Probiyotik takviyelerin sayısız faydalarından biri de mantar gibi sağlığa zararlı olabilecek mikroorganizmaları kontrol altında tutmalarıdır. Bağırsak florasındaki probiyotikler azaldıkça mantar enfeksiyonlarına yakalanma riski de o kadar artar. Eğer mantar enfeksiyonlarından ve Candida’dan şikayetçiyseniz, mutlaka Probiyotik takviyesi kullanmalısınız. Ancak bu takviyelerin enterik kapsül, yani bağırsakta çözülen türde olduklarından emin olmalısınız. Aksi halde hepsi mide asidinde yok olup giderler.
2. Diyetinizi dost bakterilerle zenginleştirin
Bağırsak floranızda ne kadar çok faydalı bakteri varsa, istilacı güçlere karşı o kadar dirençli bir bağışıklık sistemine sahip olursunuz. Probiyotik takviyesi kullanın, ama bunun yanında dost bakteriler açısından zengin beslenmeye de gayret edin. Yapmanız gereken çok basit: Diyetinize turşu, yoğurt ve kefir gibi dost bakteriler içeren geleneksel besinler ekleyin. Ev yapımı olmaları koşuluyla hepsi de bol miktarda probiyotik içerir. Kimi zaman hastalarım bana, diyetlerinde çok fazla probiyotik olmasının bir zararı olup olmadığını soruyorlar. Hayır, hiçbir zararı yok. Aksine bağırsaklarınızda ne kadar çok probiyotik varsa o kadar iyi. Bu arada katkı maddeleriyle dolu yiyeceklerin bağırsak floranızdaki faydalı bakterileri katlettiğini de hatırlatmak istiyorum.
3. Şekerden, ekmek ve hamur işlerinden uzak durun
Vücuttaki tüm mantarlar ve zararlı bakteriler şekerle beslenir. Diyetinizde ne kadar çok şeker ve vücutta şeker olarak parçalanan basit karbonhidrat varsa mantarlar da o kadar çoğalır. Yani şeker içeren tüm besinlerden, tahıllardan, ekmek, pilav, kurabiye ve poğaçadan uzak durmanız gerekiyor. Eğer devamlı tekrarlayan mantar probleminiz varsa meyveden de uzak durmanızı tavsiye ediyorum. Çünkü meyvelerin içinde bulunan şeker, enfeksiyonun tamamen temizlenmesi zorlaştıracaktır.
4. Anti-mantar besinler tüketin
Bazı besinler mantar enfeksiyonlarıyla savaşmak konusunda son derece etkilidir. İşte listenin en üst sıralarında yer alanlar: Sarımsak, soğan, zencefil, limon ve Hindistan cevizi yağı.
5. Alkolden uzak durun
Eğer mantar enfeksiyonu ile savaşıyorsanız alkolün -özellikle de bira, votka ve şarabın- durumu daha da kötüleştireceğini unutmayın. Alkol, mantarların çoğalması için uygun bir ortam yaratır. Üstelik, aynı şekerli yiyeceklerde olduğu gibi bu organizmaların vücutta kontrolsüz bir şekilde çoğalması, kişiyi adeta alkole doğru çeker. Tam bir kısır döngü! Alkol zehirdir, kullanmayın.
6.Gıda boyalarına dikkat
Yiyeceklere daha çekici bir görünüm vermek için kullanılan gıda boyaları sadece mantar enfeksiyonlarını tetiklemekle kalmaz aynı zamanda kanserojendir. Birçok yiyecekte karşınıza çıkabileceklerini unutmayın. Dondurmalarda, şekerlerde, meyve sularında ve sosis, salam gibi şarküteri ürünlerinde kullanılan bu zararlı kimyasallardan kaçınmak için yiyeceklerinizi en doğal halleriyle tüketmeye çalışın.
7.Lavanta yağını deneyin
Yüzyıllardır parfümcülükte ve tıbbi amaçlarla kullanılan bu hoş kokulu bitkinin cilt ve tırnak mantarlarını tedavi etmek konusunda da etkili olduğunu biliyor musunuz? Lavanta yağı mantar hücresinin zarını parçalayarak yok ediyor. Bu arada söz konusu süper gücün, bakteri ve virüslerle de aynı şekilde savaştığını belirtmek istiyorum. Çağımızın en önemli sağlık sorunlarından birinin antibiyotiklere dirençli hastalıklar olduğu düşünülürse lavanta yağı daha da önem kazanıyor.
8.Ayaklarınız hava alsın
Mantar enfeksiyonlarından en çok nasibini alan ayak tırnaklarıdır. Tırnağın şeklinin ve renginin değişmesine neden olan bu sorun, gerçekten de can sıkıcı bir hal alabilir. Ama yukarıda da belirttiğim üzere, hayati tehlikesi olmayan bir sorun için ölümcül bir ilaç reçete etmek de, almak da büyük bir saçmalıktır! Söz konusu problemle baş etmek için öncelikle bu bölümdeki önerileri uygulamalısınız. Yani probiyotik zengini beslenin, mantar enfeksiyonlarını tetikleyen yiyeceklerden kaçının ve sorunlu bölgeye lavanta yağı uygulayın. Dikkat etmeniz gereken bir şey daha var: Bırakın ayaklarınız hava alsın. Söz konusu organizmalar nemli ortamları sever, mümkün olan her fırsatta ayakkabılarınızı çıkarın ve yalınayak dolaşın. Yaz aylarında sandalet giymek de iyi bir fikir.
***
Dr. Ümit AKTAŞ
Fitoterapi, MSc
Akupunktur, MD
1970 doğumlu olan Dr. Ümit Aktaş, Türkiye’de Fitoterapi uzmanı olarak eğitim alan ilk Tıp doktorlarından bir tanesidir.
Tıp Fakültesi eğitimini Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, Akupunktur Uzmanlık eğitimini Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, Fitoterapi Yüksek Lisans eğitimini ise Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde tamamlamıştır.
Dr. Ümit Aktaş İstanbul’da kendi kliniğinde hasta kabul etmektedir.
Dr. Ümit Aktaş, İlaçsız Yaşam, Bitkisel Kürlerle İlaçsız Tedavi, Mutluluk Kürleri, Diyabet ve Zayıflama Kürleri, Mutluluk Kürleri 2, Yaşam Sevinci ve Koronadan Korunmak Mümkün adlı kitapların yazarıdır.