Milli Savunma Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Alptekin: “Beşşar Esed rejimi terör örgütü PKK/PYD/SDG ile işbirliği yaparak Rus hava desteğinin çatısı altında kendini güvende hissetti”
Suriye, Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin patlak vermesinden Arap kışına kadar çeşitli aşamalardan geçti. Bu mevsimsel değişimler, isyancıların yükselişini ve düşüşünü, yoğunlaşmasını ve parçalanmasını beraberinde getirdi.
-Doç. Dr. Hüseyin Alptekin-
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Çeşitli televizyon programlarında gündeme ilişkin yorumlarda bulunmasıyla dikkatleri üzerine çeken, Milli Savunma Üniversitesi öğretim üyesi ve aynı zamanda Türkiye Araştırmaları Vakfı yönetim kurulu üyesi Siyaset Bilimci Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, Suriye’de son yaşanan gelişmeler ışığında bölgedeki yeni dengelerin ortaya çıktığını açıkladı.
Suriye’nin, Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin patlak vermesinden Arap kışına kadar çeşitli aşamalardan geçtiğine dikkat çeken Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, şunları söyledi:
“Bu mevsimsel değişimler, isyancıların yükselişini ve düşüşünü, yoğunlaşmasını ve parçalanmasını beraberinde getirdi. Geçtiğimiz 4 yıl boyunca Suriye’deki durum stabildi. Beşşar Esed rejimi terör örgütü PKK/PYD/SDG ile işbirliği yaparak Rus hava desteğinin çatısı altında kendini güvende hissediyordu ve aralıklı bombardıman altında İdlib’de kaosun patlak vermesini bekliyordu. Terör örgütü PKK, güçlerini Fırat’ın doğusunda yoğunlaştırmış, nehrin batısında ise birkaç eksklav kalmıştı. Suriye Geçici Hükümeti ise Suriye Milli Ordusu (SMO) ile ülkenin kuzeybatı köşesindeki hakimiyetini pekiştiriyordu. Son olarak, Heyet Tahrir Şam (HTŞ), 3 milyondan fazla Suriyelinin sıkışıp kaldığı İdlib’de iktidar tekelini sağlamlaştırmış görünüyordu”.
Harita birkaç saat içinde nasıl değişti?
Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, Bölgedeki mevcut durumun bu hafta birkaç saat içinde değiştiğini hatırlatarak, HTŞ’nin Halep’e yönelik saldırısında vilayetin merkezini ele geçirmeden önce oldukça zayıf bir savunma gücüyle karşılaştığını ve hiç tereddüt etmeden Hama’ya doğru ilerlediğini, bu yazı kaleme alınırken, HTŞ’nin ülkenin bir başka merkezini daha ele geçirmeye çok yaklaştığını anlattı.
SMO da kuzeyden PKK’nın elindeki Tel Rıfat’a doğru bir hamle yaptı ve terör örgütü PKK güçlerinin çok az bir direnişle kasabayı terk ettiğine vurgu yapan Doç. Dr. Alptekin, “SMO şu anda güçlerini Fırat’ın batısında kalan PKK bölgesi etrafında yoğunlaştırıyor. Saldırıya geçen taraflar kendi sahalarında hızlı bir şekilde zemin kazanırken, savunma hatları şok edici derecede etkisiz kalıyor. Saldırıları püskürtmek için sahada konuşlanan İranlı vekillerin ve daha önce Halep ve İdlib’deki şehir merkezlerini bombalamaktan çekinmeyen Rus hava kuvvetlerinin nerede olduğu merak ediliyor” dedi.
İran ve vekilleri Esed’e yardım edebilecek durumda değil
Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, İran’ın Suriye sahasındaki varlığının, vekillerinin Orta Doğu’nun her yerine yayılmış olması nedeniyle artık daha zayıf göründüğünü vurgu yapıyor, Hizbullah’ın, İsrail ile bölgesel bir çatışma başlatmaktan çekindiğini ve gerilimi kontrol altında tutmaya çalıştığını belirtti.
Doç. Dr. Alptekin, “Ancak Hizbullah son zamanlarda İsrail’in saldırıları ve suikastları nedeniyle önemli darbeler aldı. Bu koşullar altında, Lübnan ve İsrail sallantılı bir ateşkesin eşiğindeyken Hizbullah artık daha çok kendi iç cephesine odaklanıyor. Hizbullah’ın İran’ın Suriye’deki savaşıyla mücadele etmek için yeterli insan gücü bulunmuyor” dedi.
İran’ın da İsrail ile gerilimi düşürmekte başarısız olduğunun altını çizen Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, şöyle devam etti:
“Geçmişte İran’ın İsrail ile kontrollü bir şekilde gerilme planı, ülkenin Orta Doğu’daki dış politikasını uygulamak için ciddi bir bedel ödemeden işe yarıyordu. Ancak İran için daha iyi bir strateji, ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’ın beklenen “maksimum baskı” politikaları başlamadan saldırgan stratejilerinden vazgeçmek olabilir. Başka bir deyişle, 2016’dan farklı olarak, Esed’ın artık Halep’i geri almak için on binlerce İranlı vekil milisi yok”.
Rusya nasıl yaklaşıyor?
Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, Rusya’nın da bölgede oldukça temkinli davrandığını belirterek, “Ukrayna’da devam eden savaş, belki Ukrayna’ya kıyasla daha az olsa da Rus insan gücünü ve Rusya’nın ekonomisini yıpratıyor. Wagner’in etkin rolünün 2023’te bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından ortadan kaldırılmasıyla birlikte Moskova, birincil ilgi alanından uzaktaki çatışmalara müdahale etmek için gerekli güçten artık yoksun” ifadesini kullandı.
Rusya’nın Halep’i savunma konusundaki isteksizliğin üçüncü nedeninin de Trump faktörü olduğunun altını çizen Doç. Dr. Alptekin, Trump’ın ikinci dönemi için yürüttüğü kampanya sırasında iki kritik dış politika hedefinin sinyalini verdiğini ve bu hedeflerin, İran’a azami baskı uygulamak ve Ukrayna’daki savaşı müzakere edilmiş bir çözümle sonlandırmak olduğunu dile getirdiğini söyledi.
“Putin belki de Trump’a çok hırslı görünmek istemiyor” diyen Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, “Rusya için daha kötüsü, Trump’ın pek de hoşlanmadığı devlet dışı silahlı bir grup olan Hizbullah ve İran’la aynı kefeye konmak olur. Putin için ikilemli bir tablo söz konusu. Rusya’nın, Trump’la Ukrayna konusunda iyi bir anlaşmaya varmadan önce sınırlı savaş gücünü Trump’ın Suriye’deki düşmanlarına yardım etmeye harcamamak için yeterince sebebi var” dedi ve “Ancak Rusya Akdeniz’e açılan en önemli kapısı olan Tartus deniz üssünü de kaybetmek istemiyor. Görünen o ki Rusya, isyancıların Tartus ve Şam’a ilerleyişini durdurmaya çalışacak ama Esed’i Halep’in başına geri getirmeye hevesli olmayacak. Putin, İran’la fazla koordinasyon kurmadan deniz üssünü güvende tutmayı başarabildiği sürece, büyük resimde kazanan el olduğunu düşünüyor” şeklinde değerlendirdi.
Türkiye bu resmin neresinde?
Türkiye Araştırmaları Vakfı yönetim kurulu üyesi Siyaset Bilimci Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hem Rusya hem de ABD ile sorunsuz olmasa da işleyen bir ilişkiye sahip olan Türkiye, terör örgütü PKK’nın elindeki bölgelere odaklanmış görünüyor. Terör örgütü DEAŞ’ın birçok cephede kanlı bir mücadeleyle çökertilmesiyle ortaya çıkan boşluğu PKK doldurdu ve Türkiye DEAŞ’ı yenmek için bazı cephelerde ağır bedeller ödedi. Şimdi ise Esed’in kontrol alanında bir daralma yaşandığını görüyoruz.
Türkiye bu kez yeni güç boşluklarını terör örgütü PKK’nın doldurmasına izin vermemekte kararlı. Dahası, Türkiye bu çalkantılı dönemi, PKK’yı Batı Suriye’de kalan bölgelerinden, önce Tel Rıfat’tan sonrasında ise Münbiç’ten, silmek için kullanıyor. PKK Tel Rıfat’ta Halep’teki rejim güçlerinden destek alıyordu. Rejim güçlerinin Halep’i terk etmesiyle PKK da bölgedeki hakimiyetini kaybetti”.
Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, bu yapbozda pek çok parçanın halen hareket halinde olsa dahi, HTŞ liderliğindeki İdlib isyancılarının bölgede mümkün olduğunca geniş bir alanı ele geçireceği ve daha sonra yeni elde ettikleri topraklarda yönetimlerini pekiştireceğinin açık olduğunu, Türkiye’nin ne kadar uzun sürerse sürsün PKK’yı Suriye sahnesinden silme hedefini sürdüreceğini ifade etti.
“Esed’in seçenekleri artık daha kısıtlı çünkü ordusu dağılıyor, üstelik çok ihtiyaç duyduğu Rus hava ve İran kara desteğinden de yoksun” olduğunu dile getiren Doç. Dr. Alptekin, “ABD ve Rusya için ise Suriye artık yapılacaklar listesinin ilk sırasında yer almıyor. Tüm bunlar, isyancılar ve Esed güçleri arasındaki çatışmalarda ne olursa olsun, Türkiye’nin Suriye’de net bir yol haritası olan en yetenekli ve kararlı aktör olduğunu gösteriyor” şeklinde kaydetti.
***
Yazar hakkında
Hüseyin Alptekin, 2004 yılında Beykent Üniversitesi, İşletme ve Uluslararası İlişkiler Bölümlerinde lisans öğrenimini, 2006 yılında ise Koç Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü yüksek lisans programını tamamladı. 2006-2008 yılları arasında Utah Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde lisansüstü çalışmalarına devam eden Alptekin, Texas Üniversitesi-Austin, Siyaset Bilimi (Government) Bölümü’ndeki yüksek lisans çalışmalarını 2010 yılında tamamladı. Doktorasını 2014 yılında yine Texas Üniversitesi-Austin, Siyaset Bilimi Bölümü’nde yazdığı “Explaining Ethnopolitical Mobilization: Ethnic Incorporation and Mobilization Patterns in Bulgaria, Cyprus, Turkey, and Beyond” başlıklı tez çalışmasıyla tamamladı. Temel ilgi alanları karşılaştırmalı siyasal kurumlar, etnik siyaset, milliyetçilik, Türkiye ve Ortadoğu siyaseti ile araştırma yöntemleridir. Etnik Terör ve Terörle Mücadele Stratejileri isimli kitabının yanı sıra makaleleri Ethnic and Racial Studies, Mediterranean Politics, Nationalism and Ethnic Politics, Afro Eurasian Studies, Insight Turkey, Wiley-Blackwell Encyclopedia of Political Thought gibi dergi ve derleme eserlerde yayımlanmıştır.