Sanatçıya mı, yazılımcıya mı? Yapay zeka eserleri kime ait?
Bismillâhirrahmanirrahîm;
* İnsan gibi öğreniyor, ilham alıyor, üretiyor dersek bu noktada karşımıza yapay zeka çıkıyor.
* Hayatımıza her gün teknolojik yenilikler kazandırsa da, yapay zeka hukuksal anlamda birçok soru işareti de biriktiriyor.
* Bunlardan biri yeni sanat akımı Ganizm ve bu yolla üretilen eserlerin kime ait olacağı…
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
1600’lü yıllarda bir “hesap makinesi” icadıyla başlayan serüven bilgisayar ve internetin de entegrasyonuyla akıllı cihazlara dönüştü. Tam bu noktada da karşımıza yapay zeka çıktı. Bilgisayar aracılığıyla hesap yapabilme yeteneği olarak ortaya çıkan yapay zeka teknolojisi, her alanda olduğu gibi sanata da bir dizi yenilik getirdi. Öyle ki, sanat dünyasında yeni bir akım dahi başladı: Ganizm…
[Fotoğraf: Getty]
Ancak GAN teknolojisi ile ortaya çıkan eserlerin kime ait olduğu sorusu hukuk dünyasının gündeminde. Yapay zekanın sanata ve sanatçıya, dolayısıyla da hukuk dünyasına etkisine haberimizde yakından baktık. Sorularımızı bu alanda çalışmalar yapan Bilişim Hukuku Uzmanı Avukat Nazlı Turhan’a yönelttik.
“Yapay zeka ortaya bir eser çıkarıyor ama hangi verileri kullanıp hangi algoritmalar sonucunda o esnaya çıktığını bunu yapan kişi dahi bilemiyor.” Bilişim Hukuku Uzmanı Av. Nazlı Turhan
Yapay zeka destekli yeni sanat akımı: Ganizm
Sanatçılar, yapay zekaya başvurarak ortaya görsel eserler çıkarabiliyor. Bu eserlerin arkasında ise, derin öğrenme alanında kullanılan yapay zeka algoritması “Generative Adversarial Network” yani GAN teknolojisi yatıyor.
Av. Nazlı Turhan; bu eserler için; “Her ne kadar bir makine vasıtasıyla ortaya çıkmış olsa da, sanatçının da dokunuşlarını yansıtan yeni fikri ürünlerle karşı karşıya kalıyoruz” diyor. Yine de bu ürünleri kimi sanatçılar eser olarak kabul ederken, kimileri etmiyor.
Diğer taraftan yapay zeka eserleri yüksek meblağlara alıcı buluyor. Turhan, bu noktada hukuk ve yapay zekanın beraber ele alınması gerekliliğine dikkat çekiyor.
“ABD’de bir yapay zeka tablosu çok yüksek bir fiyatla 432 bin dolara satılıyor. Ortaya hem maddi hem manevi değere dönüşen bir şey çıkıyor. Bir hak ihlali olduğu durumda bu tabloyu yaratanın kim olduğu, hukuk alanlarında bizlerin karşısına çözülmesi gereken problemler olarak çıkıyor.”
[Fotoğraf: AA]
Yapay zeka Rembrandt’ın eserini tamamladı
Peki, yapay zeka neler yapabiliyor? Örneğimiz, Hollandalı ressam Rembrandt’ın ünlü eseri ‘Gece Devriyesi’nden…
“Yetmiş yıl önce bu tablonun belediye binasında sergilenmesi için kenarları kesilmesi gerekti ve yetmiş yıl önce eser orijinal hali bozularak şu anda sergilendiği yere konumlandırıldı. Yapay zeka teknolojisinin özellikle GAN teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla birlikte Rembrandt’ın tablosu aynı ressamın spesifik özelliklerini, sanat tekniğini içerecek şekilde eğitildi. Bu sayede orijinalinin aynısı kurallara ve bütüne uygun şekilde eser tamamlanmış oldu.”
Yapay zeka Rembrandt’ın elinden çıkmışcasına tabloyu tamamladı. Ancak tartışmalar da işte tam bu noktada başladı.
“Evet yapay zeka ortaya yepyeni benzersiz bir görsel çıkarabiliyor. Çok doğru ama yapay zeka bu görseli oluştururken daha önceden oluşturulmuş ve belirli telif haklarına konu olmuş verilerden yararlanarak bu resmi, bu müziği, bu şiiri oluşturuyor.”
Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin yapay zekaya bakış açısı son derece olumlu ve yapay zekayı toplumdan uzaklaştıran bir halde değil. Bu çok önemli ve ülkemiz açısından da umut verici gerçekten.
Yapay zekanın karanlık yanı: Blackbox
İnsan nasıl dış dünyayı duyu organlarıyla algılayıp öğreniyor ise yapay zeka da bunun bir benzerini makine öğrenmesi ile yapıyor. Böylece birden fazla sanatçının eserini kullanarak yeni bir eser ortaya çıkarabiliyor. Diğer bir tabirle yapay zeka, eserin kaynağını belirsizleştiriyor… Nazlı Turhan yapay zekanın “karanlık yanını” anlatıyor:
“X kişisinin şu görseli kullanılmış Y kişinin şu görseli kullanılmış gibi bir tespit yapılamıyor yapay zekanın çıktığı eserde. Yani sondan başa doğru gidemiyoruz. Bir analiz yapamıyoruz, analize tabi tutamıyoruz. Zaten bu da aslında Blackbox olarak adlandırılan yapay zekanın karanlık yanı olarak tabir edilen bir yan. Yapay zeka ortaya bir eser çıkarıyor ama hangi verileri kullanıp hangi algoritmalar sonucunda o esnaya çıktığını bunu yapan kişi dahi bilemiyor.”
Dünyaca ünlü sanatçılar da “ilham” alıyor
Peki, yapay zekayı “tıpkı insan gibi ilham alıyor” diyerek masumlaştırabilir miyiz? Avukat Nazlı Turhan, makine öğrenmesinin, insanın dünyayı algılama şekliyle benzerliğine dikkat çekiyor:
“Dünyaca ünlü ressamlara baktığımız zaman Goya, Da Vinci, aslında onlar da bebeklik çağlarından itibaren dış dünyadaki tüm verileri hafızalarına kaydedip daha sonra kendi zihinlerinde işleyerek ortaya bir eser çıkarıyorlar. Yapay zekada da durum böyle. Makine öğrenmesi dediğimiz yöntemde dış dünyadaki verileri bir makineye kodlarla aktarıp ortaya yeni bir eser çıkarıyoruz. Burada aslında her ne kadar biz kızsak da öğrenme yöntemleri insanla çok benziyor birbirine.”
[Fotoğraf: Getty]
Eserler sanatçıya mı, yazılımcıya mı, kamuya mı ait?
Yapay zekanın ürettiği ürünler sanatçıya mı, yazılımcıya mı yoksa kamuya mı ait? İşte hukuk dünyası bu soruya yanıt arıyor. Şimdilik her ülke farklı çözümler üretiyor.
“Örneğin yapay zeka tarafından yaratımı yapılan ürünlerin korunamayacağına dair bir görüşü var Amerikan mahkemelerinin, Amerikan hukuk sisteminin. Ancak İngiltere’de konu daha farklı. İngiltere bu noktada şöyle bir filtre benimsiyor. Diyor ki yapay zeka tarafından yaratımı yapılan bir ürün söz konusu olduğunda yapay zeka yazılımını kullanan, bu sürece katkı sağlayan kişi veya kişilere yapay zeka tarafından üretilen ürünün hakları verilebilir. Avrupa’da durum biraz daha farklı. Avrupa Birliği Komisyonu’nun bu noktada yazmış olduğu raporlar var. Evet bir düzenlemenin gerektiğine inanılıyor.”
Türkiye de yapay zeka teknolojisiyle yakından ilgilenen ülkelerden…
“Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin yapay zekaya bakış açısı son derece olumlu ve yapay zekayı toplumdan uzaklaştıran bir halde değil. Bu çok önemli ve ülkemiz açısından da umut verici gerçekten. Çünkü daha yakın ve daha kapsayıcı, daha kabullenici şekilde yapay zekayı tanımlamalıyız ki hızlı bir şekilde bu aksiyonumuzu alalım ve ülke olarak bulunmamız gereken noktada bulunalım. Bu noktada da Dijital Dönüşüm Ofisi’nin hızlı aksiyon aldığını söyleyebiliriz.”
Türk hukuçulardan “hibrit eser” önerisi
Hibrit eser kavramı hem yapay zeka tarafından yaratımı yapılan hem de sanatçının fikri temasını içeren eserler olarak nitelendiriliyor. Nazlı Turhan, hukuk ve sanat dünyasına hibrit eser kavramını kazandırmaya çalıştıklarını anlatıyor:
“Aslında biz sanatçıyı koruyoruz. Sanatçının ürettiği ürünü koruyoruz. Ama toplumun beğenisini korumayı da unutmamamız gerekiyor. Böyle olunca yapay zeka tarafından üretilen ürünlerin de korunması gerekiyor hukuki olarak. Bu noktada yapılan çalışmalar ve bizim de yaptığımız akademik çalışmalar sonucunda mevcut konvansiyonel eser kavramı değil de artık yeni bir kavram ortaya çıkarmak istiyoruz. Burada da bizim hibrit eser olarak ifade etmeyi seçtiğimiz bir kavram öneriyoruz. Hem hukuk dünyasına bu kavramı öneriyoruz. Hem sanat dünyasına bu kavramı öneriyoruz.”
Yapay zeka hala hukuki olarak kör noktaları olan bir alan. Yasama organları hızlı bir şekilde ele almak istese de, yapay zeka daha büyük bir hızda kendini geliştiriyor.
***
Yazar hakkında
Esra SAYIN, Marmara Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünden mezun oldu. 2009 yılında TRT Haber’de muhabir olarak göreve başladı. Yaklaşık 8 yıl Cumhurbaşkanlığı Muhabirliği yaptı. Eylül 2020’den beri görevini TRT Haber’in dijital yayınlarında sürdürüyor.