Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi Zirvesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
2009 yılında Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan ve Türkiye’nin imzalamış olduğu Nahçıvan Antlaşması ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi adını alan, 2021’de ise iş birliğini bir üst boyuta taşıyarak Türk Devletleri Teşkilatı’na dönüşen organizasyon; beş asil (Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan) ve üç gözlemci üyeden (KKTC, Türkmenistan, Macaristan) oluşmaktadır. İlk zirvesini 2011 yılında Kazakistan’da gerçekleştiren organizasyon, 11. zirvesini de 6 Kasım tarihinde Kırgızistan’da düzenlemiştir. Zirve süresince birçok antlaşma[1] ve zirve sonunda da bir bildiri imzalanmıştır. – Selenay Erva YALÇIN –
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Ankara merkezli düşünce kurulu olan Avrasya İncelemeler Merkezi’nden (AVİM) Araştırmacı ve Analist Selenay Erva YALÇIN, Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te düzenlenen 11’inci Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Devlet Başkanları Konseyi Zirvesi’ni (AVİM) için yorumladı.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın son zirvesinin teması “Türk Dünyasının Güçlendirilmesi: Ekonomik Entegrasyon, Sürdürülebilir Kalkınma, Dijital Gelecek ve Herkes için Güvenlik” olarak belirlenmiştir.
Zirve sonunda imzalanan “Bişkek Bildirisi” ile iş birliği alanlarındaki etkin faaliyetlerin devam edeceği belirtilmiş; yapılan işlerden memnuniyet duyulduğu ve yapılacak iş birliklerine dair çalışmaların başladığı da ayrıca ifade edilmiştir.
Bildiride AB dönem başkanı olan Macaristan’da 2025 yılında düzenlenecek olan Gayriresmi Zirvenin de bahsi geçmiş, bu zirvenin Türk Dünyası ve AB arasındaki ilişkiler için de olumlu bir gelişme olacağı ifade edilmiştir.
Gazze’de yaşanan insani problemler ayrıca kınanmış ve barış için Türk Devletleri Teşkilatı olarak adil ve kalıcı bir çözüme duyulan ihtiyaç yinelenmiştir.
Üye devletler arasındaki ekonomik iş birliğinin geliştirilmesi için çalışılacağı, karşılıklı gümrük ve ticaret antlaşmalarının yapıldığı ve yapılmaya devam edileceği belirtilmiştir. Ayrıca bölge açısından oldukça önemli olan “Orta Koridor” güzergâhında ortak bir demir yolu vasıtasıyla ticaretin kolaylaştırılmasına hizmet etmek üzere “Türk Devletleri Demiryolu İdareleri Konseyi”nin kuruluşu için karşılıklı çaba sarf edildiği de bildiride yer alan önemli unsurlardandır.
Bildiride, organizasyon bağlamındaki iş birliğinin geliştirilmesi ve kapsamının oldukça genişletilmesi hususunda çıkış noktası teşkil eden “Türk Dünyası 2040 Vizyonu”na defaatle vurgu yapılmıştır.
Ortak Türk Dünyası alfabesi konusunda başta TDT’nin ortak kurumu Türk Akademisi olmak üzere yapılan çalışmaların dikkatle takip edildiğinin altı çizilmiştir. Bildiride ayrıca üye olmayan devletler ile uluslararası ve bölgesel iş birliğinin sürekliliği hususunda da çalışılmaya devam edileceği kaleme alınmış ve imzalanmıştır.
11. zirve ile birlikte dönem başkanlığı resmi olarak biten Kazakistan’ın 2023-2024 yıllarındaki çalışmaları ve katkıları memnuniyetle karşılanmıştır.[2]
Zirvede alınan karar doğrultusunda Teşkilat’ın bayrağında da değişikliğe gidilmiştir.[3] Ayrıca zirvede Teşkilat’ın gözlemci üyesi olan Macaristan’ın Devlet Başkanı Orban’a Türk Dünyası Alî Nişanı verilmiştir.[4]
Zirveye KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar “Onur Konuğu” olarak davet edilmiştir. TDT’nin 2022 yılında Semerkant’ta düzenlenen 9. Zirvede gözlemci statüsü resmi olarak kabul edilen KKTC, ilk defa 6 Kasım’da resmi bir zirveye katılım göstermiştir. Daha önce 6 Temmuz’da Şuşa’da düzenlenen TDT Devlet Başkanları Gayriresmi Zirvesine de katılan Tatar’ın bu zirveye “onur konuğu” olarak katılmış olması dikkate değerdir.
KKTC’nin uluslararası bir organizasyona gözlemci üye statüsünde de olsa katılmış olması, tanınma açısından gayet önemli bir adımdır. Üye devletlerin dil, tarih ve kültür birliğinden kaynaklanan manevi bağlarla güdülen bir iş birliği mekanizmasına sahip olması, KKTC açısından önem arz eden bir başka husustur.
Bilindiği üzere Kıbrıs Cumhuriyeti, adadaki Rum tarafının hukuka sığmayacak eylemleri dolayısıyla dağılmış ve sonrasında ada egemen eşit iki devlete ev sahipliği yapmaya başlamıştır.
Müteakiben 2004 yılında Annan Planı dolayısıyla yapılan referandum ile Türk tarafı yüzde 65 ile olumlu oy kullanırken; Rum tarafı yüzde 76 gibi oldukça büyük bir çoğunluğun oyuyla olumsuz karar almıştır.[5] Ne var ki adadaki hukuksuzluk ve uluslararası çifte standart devam etmiş; GKRY AB’ye tam üye devlet statüsüne kavuşurken KKTC AB’den dışlanmıştır.
Uluslararası hukuktan uzak ve çarpık eylemler vasıtasıyla ötekileştirilmeye ve yok sayılmaya çalışılan KKTC, Türk Devletleri Teşkilatı içinde sahip olduğu rol ile Teşkilat’ın ayrılmaz bir parçası halindedir.
KKTC’nin, Teşkilatı’n 11. Zirvesine katılımı üzerine AB Dış Politika Şefi Borell tarafından bir açıklama yapılmış; Kıbrıs Türkleri ayrılıkçılıkla suçlanmış ve zirveye katılım bir meşrulaştırma girişimi olarak lanse edilmiştir.[6] Borell, daha önce de TDT ve KKTC ilişkilerine dair olumsuz açıklamalarda bulunmuştur.
Adadaki varlığı yadsınamaz olan, varlığı “egemen eşitlik” üzerine kurulan, uluslararası hukuka aykırı fiillerden uzak bir devlet olan KKTC, yalnızca var olması sebebiyle ayrımcılığa maruz bırakılmakta ve uluslararası sahada tanınmamaktadır.
Türk Devletleri Teşkilatı; KKTC’nin varlığını, egemenliğini ve uluslararası hukuk uyarınca bütün egemen devletlerle eşitliğini tanıyan Türk Dünyası’nın resmi organizasyonudur ve KKTC de Türk Dünyası’nın hem coğrafi hem kültürel unsurlar bağlamında ayrılmaz bir parçasıdır.
KKTC’nin zirvelere ve organizasyona katılımı olağan karşılanmalıdır. Aksi yönde yapılan açıklamaların uluslararası kamuoyu nezdinde bir anlamı olmayacaktır.
Sonuç itibariyle, TDT 11. Zirvesi ve müteakiben yayınlanan Bişkek Bildirisi ile iş birliği alanları bir kez daha üye ülkelere hatırlatılmış ve pekiştirilmiş; yeni iş birliği alanları üzerinde mutabık kalınmıştır.
Her zirvesi ile birlikte daha da büyüyen ve kapsamını genişleten TDT, Türk Dünyası için de önemini gittikçe artırmaktadır. Bu dünyanın ayrılmaz bir parçası olan KKTC’nin devlet başkanı Tatar’ın zirveye “onur konuğu” olarak katılımı dikkat çekmiş ve bazı dış merkezler tarafından tepki ile karşılanmıştır.
Bu tepkilerin uluslararası hukuk açısından hiçbir yansımasının görülmeyeceği şüphesiz olmakla birlikte, bu gibi durumlar Türk Devletleri Teşkilatı’nın ve dil, kültür ve tarih birliğine sahip üye devletlerin kendi içindeki iş birliğinin önemini de gözler önüne sermektedir.
[1] “11th OTS Summit Results in Signing Number of Documents”, Kabar, 6 Kasım 2024, https://en.kabar.kg/news/11-th-ots-summit-results-in-signing-number-of-multilateral-documents/.
[2] “Türk Devletleri Teşkilatı 11. Zirvesi Bişkek Bildirisi”, Türk Devletleri Teşkilatı, 6 Kasım 2024, https://www.turkicstates.org/assets/pdf/haberler/biskek-bildirisi-3476-290.pdf.
[3] “Türk Dünyası Bişkek Bildirisi’ni Kabul Etti”, TRT Haber, 6 Kasım 2024, https://www.trthaber.com/haber/turk-dunyasi/turk-dunyasi-biskek-bildirisini-kabul-etti-886842.html.
[4] “ Macaristan Başbakanı Orban’a ‘Türk Dünyası Ali Nişanı’ Verildi”, TRT Haber, 6 Kasım 2024, https://www.trthaber.com/haber/turk-dunyasi/macaristan-basbakani-orbana-turk-dunyasi-ali-nisani-verildi-886843.html.
[5] “Referendums in Cyprus”, European Parliament, 29 Nisan 2024, https://www.europarl.europa.eu/doceo/document/E-5-2004-1444_EN.html.
[6] “Statement by HR/VP Josep Borrell on Attempts to Legitimise The Turkish Cypriot Secessionist Entity”, European Union External Action, 7 Kasım 2024, https://www.eeas.europa.eu/eeas/ots-statement-hrvp-josep-borrell-attempts-legitimise-turkish-cypriot-secessionist-entity_en.
***
Yazar hakkında
Selenay Erva YALÇIN, 2020 yılında başladığı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesinde dördüncü sınıf öğrencisidir. 2023 yılının Aralık ayında Avrasya İncelemeleri Merkezinin (AVİM) uygulamalı eğitim programını tamamladı. Ocak 2024’te AVİM’de misafir araştırmacı olarak çalışmaya başladı. Halihazırda AVİM’de soykırım hukuku ve Türk-Ermeni ilişkileri alanında çalışmalarına devam etmektedir.